4 Eylül 2008 Perşembe

Perfectly Exact

"Tüm bunların basit bir açıklaması olmalı" diye düşündü hızlı hızlı yürürken sokakta. endişeli görünüyordu dışarıdan bakıldığında muhtemelen. tırnak yiyerek ne olacağını heyecanla bekleyen ve yaptığı bir eylemin doğuracağı kötü sonuçlardan ürken bir adamın tedirgin korkalığını taşırken davrandığı gibi davranıyor olabilirdi adımlarını atarken. Kulağına zaman zaman bir şeyler oluyordu. bir anda hava akımı ile bağlantısı kesiliyor ve duyma yetisi azalıyormuş gibi hissediyordu. Sonra birden...yeniden normale dönüyordu. Sanki kulağının içinde biri sakız balonu şişirip duymasını güçleştiriyor, sonra da o balonu iğne ucu ile dokundurtarak patlatıp yeniden her şeyin eskiye dönmesini sağlıyordu. Kulağını yıkatma vaktinin geldiğini düşündü tüm bunlar olurken.

Aklından neler geçtiği hususu oldukça karmaşık lakin sadece geçilen akılın anlayabileceği derecede sistematikti. kusursuz bir sistem olmalıydı. Matematik her şeye kusursuzca otururdu çünkü. Ne eksik ne de fazla. exact.. doğru kelime buydu evet. exact. Tekrar gözden geçiriyordu olanları. Tam olmalıydı halbuki herşey. bir yerlerde hata yapmış olmalıydı. Çünkü şuan sistemin oluşturduğu yörünge, yani "raydan" çıkmış gibiydi durum. raydan kelimesi radyana ne kadar da çok benziyordu. Radyan dan dereceye dönüştürme programları yazdığı vakitler oldukça safi idi. temiz ve pak, klişe olacaktı ama kirlenmemiş vakitlerdi. Neden her şeyi çözüvermişti ki birden. Nasıl aklına gelmişti. Zaman zaman aklını gebertmeyi düşünüyordu. Zaten memlekette de aklını kullanıp rasyonel düşünmeye çalışanlar vurulmuyor muydu?

Bir kaç zaman önce -belirli bir zaman değildi, aslında tarihi iyi biliyordu da belirli değildi- çay içtiği esnada, apartmanın camından dışarıya bakarken apatmanın önüne parketmiş arabaları gördü. ilginçti fakat tüm park alanları numaralıydı. Sadece o araba parkedebilir. Bundan ziyade düşündüğü, o arabaya park için ayrılmış olması mı o alanın, yoksa park yerinin sadece o arabaya uyuyor olması mı temel faktördü bu belirleme için. bir kaç zaman sonra -???- düşündüğünde "kesinlikle ikisi de" diye cevabı bulduğunu düşündü kendi kendine.

Yürüyüşü şüphe uyandırır gibiydi dışarıdan bakıldığında. Kapşonunu başına geçirdiği bir eşofmanı vardı. Kafası iyice karışmıştı. bir yandan düşünüyor, bir yandan da bulamıyordu. Midesi bulanmaya başlamıştı biraz da. Bulamayış ya da bilip de konuşamayış ya da bilip de anlatmayı beceremeyiş nedne oluyordu buna "biliyordu". fakat bir türlü de hesaplamaktan kendini alamıyordu. Mutlak çözüm olduğunu görüyordu. Bu öylece ortada duran bir şeydi. Öylece..Sadece, doğru yere bakmak ile alakalıydı. Doğru yer, yanlış zaman, tanımadığı bir karşı cins ve bilinip de bilinemeyen yörüngeye sahip bir hikayeydi. Aslında yürüyenin düşündüğü şeyden tamamen bagımsız bir hikayeydi bu. yürüyenin düşünüp telaşlandğı başka bir şeydi.

Yeni türkü nün dediği gibi değildi aslında. "Başka türlü bir şey, benim istediğim". İstemenin ötesinde kendisinden bağımsız bir organizmik bütünlüğe haiz canlı cansızlıktı düşündüğü. Kafayı yemek üzereydi. Midesi gitgide bulanıyor, kusma önşartlarını oluşturuyordu yavaşça. yürüyen, bunu görüyor fakat o anda müdahale edemiyordu. Ne midesine ne de aklına.

sonra birden, durdu...

yürümeyi durdurdu. yürümesi durdu. yorgun hissediyordu. uyuyakaldı..

Hiç yorum yok: