6 Nisan 2009 Pazartesi

Festival Günlüğü (Tatarak, La Belle Personne, Easy Virtue)

Efenim gecikmeli de olsa festivale başlamış oldum ben de bugün. Halen verip şu illetten kurtulamadığım üç dersim var ve sınavları, seçimler nedeniyle de tam festivalin ortasına ertelendi. Fak! Hem de Edirne'ye gitmeye karar verdiğim için önceden bilet almadım. Yeni bir program yapıp film sayısını düşürmek durumunda kaldım. Yeni programın ilk günü olan bugün doğaçlama tercihler ile, bugün, yarın ve perşembe için biletlerimi aldım sabah Emek sineması gişesinden. Tahmin ettiğim gibi görmek istediğim bazı filmlere yer kalmamış.

Neyse efenim sabah izlemek istediğim film Tatarak(Sazlıkta) için Atlas sineması gişesinde bilet kalmadı denirken Emek sinemasındaki ana gişeye uğradığımda yer olduğunu öğrendim ve şahane bir yerden de bilet alıp daldım. Tatarak'ı izlerken iksv ye oldukça kızdığımı belirtmek isterim, internet sitesinde filmin sonu yazılı direkt olarak. Öte yandan filmde, izlediğim ilk film olduğu için hoşgörülebilse de vasatın üzerinde gösterilebilecek yön göremedim. Yani tamam filmin sonu yazılı ama oradaki duyguya bakacaksın ceku denirse de özellikle seyirciyi içine almaya çalışan daha doğrusu seyirciyi kendi duygusuna çekmeye hiç de çalışmayan bir film. Bu yönüyle sıradışı görünebilir ve sadece kendi derdiyle ilgilendiği tezi ortaya konulabilir. Yine de 6/10 u geçebilecke bir puanı olacağını söylemek zor.

Günün ikinci filmi Yeni Rüya sinemasındaki La Belle Personne (Güzel İnsan) idi. Tatarak'ta uğradığım düş kırıklığını temizlemeyi başardı diyebilirim. Annesinin ölümünün ardından yeni bir okula gelen Junie ile genç İtalyanca öğretmeni Nemours arasındaki "gizli" ilişkiyi kendine şiar eden film, bu ilişkinin ötesinde son bölümlerinde allak bullak eden entrikaların ve planların gösterilmesi ile izleyiciyi oldukça şaşırtmayı başardı. Açıkçası filmin sonunda Junie okulu terk ederken de bunun bir entrika olduğunu düşünüp vapurda her an Nemours'u görebilmeyi beklesem de o kadar ileriye gidilmemiş. Alt metin olarak da Junie'nin bir çok yol ayrımından mütevellit seçimlerinde hiç birisini seçmemeyi seçmesini başarılı biçimde ortaya koyuğunu düşünüyorum. Asıl üzerinde durulması gereken noktanın ise Otto'nun intiharı olduğunu düşünüyorum. Filmde hem Junie'nin annesinin ölümü hem de Otto'nun intiharının üzerinde pek durulmamasına rağmen, derdini ortaya koymasında bu iki olayın çok önemli yeri olduğu kanaatindeyim.

Günün üçüncü filmi, 1920'lerin İngilteresinden şahane bir "british comedy". Easy Virtue(Evlilik Sınavı), bir yandan klasik britanya tiyatrosunun havasını yakalamayı başarırken, mizahi yaklaşımıyla da İngiliz mizahının inceliklerini ortaya koyuyor. Günün en beğendiğim filmi oldu Easy Virtue. Tavsiye etmek istememe rağmen, festivaldeki son gösterimi oluğunu gördüm. Umarım festivalden sonra gösterime girer ve bir kez daha eğlenceli bir 90 dakika geçiririz. Sık sık birinci dünya savaşını laf arasında metinine sıkıştırsa da sırıtmamayı başararak eli yüzü düzgün bir film çıkarılmış ortaya. Bu film için söyleyceğim tek şey, eğer klasik britanya tiyatrosunu ve mizahını seviyorsanız bu filme bayılacağınızdır.

Yarın da 11.00 de emek sinemasında, Billy Plympton'ın canlandırma sineması kapsamında "I married a strange person" ve 19.00 da İzlanda'dan "Belalı Düğün" ü izleyeceğim şidetlenmezse karın ağrım. Yok yok şiddetli de olsa bilet aldım ya giderim artık lşsfalşsdflşks

2 yorum:

NN dedi ki...

zamansızlıktan fırsat bulup ne zamandır bloğunu okuyamadım ama göz attım çok zaman. umarım keyifler iyidir. selamın başım üstüne.

dream a little dream of me'ye yüklediğin fotolar çok güzel.

teletabi dedi ki...

Teşekkürler efenim. Beğenmenize sevindim. Keyifler iyi sayılır.