7 Haziran 2009 Pazar

Öğrenilmiş Sevgi

Winampımı açmış, Sharebus'ta izleyecek film bulmak için dolaşıyordum. Winamp'ın harikulade shuffle fonksiyonu(ki bundan bir ara ayrıca bahsetmek istiyorum) Candan Erçetin'in Aşkı Ne Sandın şarkısını çıkardı karşıma. Tamam bu shuffle dan bahsedeyim biraz. İçimde kalacak eheh. Şu bilgisayar geçmişimde, ilk bilgisayar kullanmaya başladığım günden bu yana kalabilmiş iki belki üç program vardır. Bunlardan biri de Winamptır. Açık ara favori müzik çalarım olarak yıllardır bilgisayara ilk kurduğum programlardan biri olagelmiştir. Önceleri rakip arenasında sadece Windows Media Player vardı lakin sonralara doğru bir çok müzikçalar program piyasaya çıktı. ITunes vesaire gibi ki dünyanın en gerzek programlarını çıkarmaktaki kabiliyetini takdire şayan bulduğum apple ın dangalakça işlerinden biriydi. Bu arada daldan dala atlıyor gibi olacağım ama dangalaklık deyince iphone da aklıma geldi. Canım sıkıldıkça maddoxun yazısını okur okur gülerim. Tavsiye ederim. Şuradan okuyabilirsiniz. Neyse efenim bir müzik çalardan ne beklenir ki? müzikleri çalsın, adam gibi bir playlist fonksiyonu olsun isterim ben. Elbette ki bu kadar basit işler için bilgisayarı kasım kasım kasıp şanzelize de gezip memlekete döndükten sonra drinkte bu maceralarını anlatan nişantaşı kadınlarına dönmesin. Neden olmadığını çözemediğim biçimde hala ve hala bir çok müzikçalarda bulunmayan winampın en hayati fonksiyonu "jump to file" özelliği Winamp ı açıkara zirveye taşıyor gözümde. Ben genelde yaklaşık 8.000 civarı şarkıdan oluşan arşivimin tüm şarkılarını playliste atıp gerisini winampın shuffleına bırakırım. Spesifik bir parça dinleyeceksem de gider "j" tuşuna basar ilgili şarkıyı dinlerim. Itunes denilen ibnelerin yazdığı programlar statüsündeki program mesela 2500 civarı şarkı atınca bile imleci kum saatine çevirebiliyor uzunca süre. Her türlü can özelliğinden sonra winamptan vazgeçer miyim? No!! Double negative, bitches!!
Winampımın skini bu benim.



Neyse efenim mevzu bu değildi başta söylediğim gibi. winampın shuffle ı karşıma Aşkı Ne Sandın isimli Candan Erçetin parçasını çıkardı. Şarkıda geçen şöyle bir söz var;

"Söyle nereden öğrendin
Yalan yanlış sevmeyi"

Bu sözü duyunca kafamı bir kaç düşünce bulutu kapladı. Sevmek öğrenilebilir miydi acaba? Çok belli ki şarkıdaki sevmek sözcüğü aşk hissiyatını ima ediyor. Yani bir babayı sevmek, doğayı sevmek, How I Met your Mother'ı sevmek gibi değil. Daha da doğrusu aslında aşkı da ima etmiyor bence. Bu, kurallı ilişkileri kastediyor. Hani aşk hissiyatından ziyade "çıkmak" fikriyle meydana gelen ilişkiler. Mesela Kezbangiller bu tür ilişkilere hayatlarında çok yer verirler. Yer vermekten öte, önem verirler. İlk kim arayacak işte efenim ne bileyim sevdiğini kanıtlama zorunluluğu(ki çiçek alınca sevginin kanıtlanmış olduğu ilişkiler hala ve hala toplumda yüksek yüzdede mevcut) gibi şeyler.

Durum şu ki aslında sevmek gibi somut ve soyutun arafında kalan kavramlar hakkında konuşmalar çoğu zaman dead ende çıkar(Hanım koş Dead End dedi bu oğlan) Çoğu zaman izafi niteliktedirler. Birinin sevdiğini "bilmesi" veya "sanması" diğerinin aynı sanrısından veya bilincinden ziyadesiyle farklı alan kodlu telefon numarasına sahip olabilir(Benzzetmeye gel). Şu ki, sevmek doğuştan bilinebilen bir olgu olabilir mi? İlk başta olamaz gibi söylenebilse de biraz daha mevzu üzerine kafa yorunca olabileceği ihtimali de canlanabilir. Ama bir de şöyle bir şey var. Örneğin ben birini sevdiğimi nasıl bilirim? Nasıl bu farkındalığın farkında olabilirim? Doğuştan mıdır? Bir şekilde öğrenilmişlik de mevzubahis olması abes değil aslında burada. Toplumun genel etiğinin şekillendirdiği sevmek olgusundan bahsetmiyorum. Onu şimdilik kapsam dışı tutarak genel kavram üzerine yorum yapıyorum. Ben birine aşık oldum 2005 yılında. O günden bu güne de bir çok birlikteliğim oldu karşı cinsle lakin o hissi bir daha hissetmedim. İşte bunlar bir nevi "kurallı ilişki" statüsünde olan şeyler. İyi ama o hissi hissetmediğimi nasıl bilebiliyorum? 2005'ten önce de bunu bilebilir miydim? Örneğin 2003 yılındaki aşk kavramına tamamen soyut yaklaşımım bu hissi belki hiç tatmadığımdandı. (Evet 2005'e kadar %100 kurallı birliktelik geçmişi) O yüzden aşk mevzusu üzerine genel olarak son derece soyut düşüncelere sahiptim, lakin 2005'ten sonra durum daha farklı. Ortada hissedilmiş bir his var evet her ne kadar o hisse de soyut diyebilsek de en kötü "altıncı his" ile tadılmış bir şey oluğundan somut tarafı da var. Bu yüzden sevmek kavramını daha da özel olarak aşk kavramını "somut ve soyutun arafında kalmış" olarak nitelemeyi tercih ettim aslında.

Yalan yanlış sevmek? Bu cümlenin kendisi yalan yanlış bana göre. Sevmek veya aşık olmak hissiyatı kurallı ilişkilerin çok ama çok dışındadır diye düşünüyorum.

Neyse efenim boktan kapanışlarımdan birini yaparak şarkıdaki mevzubahis sözler bunları düşündürdü bana bir süre diyeyim.

Hiç yorum yok: