2 Temmuz 2009 Perşembe

Orhan Veli (21.09.2005)

Yakın zaman içinde elime, Orhan veli’nin bütün şiirleri kitabı yeniden geçti. Yeniden okuyunca şuna kanaat getirdim ki; kişi hangi manevi vaziyette bulunursa bulunsun, Orhan Veli’nin o halet-i ruhiyeye uyacak bir şiiri mutlak var. Şu sıralar depresif halim ağır bastığı için ekseriya hüzünlü geliyor bana. Tüm bu etkenlerin –zaten bir tane saymışım- dışında Orhan Veli’nin, benim “mücadele” diye adlandırdığım, şahsıma ait olguma veya yabancı filmlerde sıkça görüldüğü üzere “what is your story” gibi bir soruda “story”e giriş anım veya “benim hayatımın işte o an gerçekten başladığını anladım” cümlesi kurduracak ve o cümlede geçen o an içinde bulunan bir şiiri de mevcuttur. Lafı pek bulandırdım galiba. Kısacası, benim hayatım – mücadelem- şimdi başlıyor demediğim, lakin; an itibarıyle geçmişe baktığımda şu an diyebileceğim bu cümleyi bir Orhan Veli şiiri çok iyi özetliyor, en azından benim açımdan.

“Gemliğe doğru,
Denizi göreceksin.
Sakın şaşırma…”

Orhan Veli 1945 yılında, garibi yayınladıktan beş yıl sonra, kendi öz eleştirisini ya da garibi kendine karşı savunma diye nitelediği bir yazı yazmış. Yazı 1941’deki Garip’in önsözüne göndermeler yapıyor yapmasına ama büyük bölümünde gerçek bir hayat hikayesi ve mücadelesi mevcut. Bu yazı dahi beni bu günlerde sıkça hüzünlendiriyor. Üç dört haftadır, sebebini buraya yazmayacağım ama çoğu yukarıda belirttiğim mücadelem ile doğrudan veya dolaylı gelişmelerden ötürü bu hüzün. Bu, yemeğin ana hammadesiydi, bir de o yemeğe tuz biber ekecek bir yalnızlık hissi var. Yanızlık deyince, öyle hemen kız arkadaş veya sevgili anlamında, kalben bir yalnızlık değil bu. Hoş, şu sıralar o yalnızlık bir tutam bile hüzünlendirmiyor beni. Sevgiliye ayıracak ne vaktim ne de kalbim hatta ne de duygularım var şu aralar. Yemeğin tuzu biberi olan yalnızlık, mücadelede yalnız kalma korkusu-ya da hangi duyguysa işte-.

Bir mücadelem olduğunu fark ettiğimden veya buna karar verdiğim günden beri bir çok insan gözümde çok küçük yerlerde. Üzülerek yazıyorum ki bu böyle. Belki de, ettiğim mücadeleyi ve verdiğim çabayı anlayamayacaklarını düşündüğümden ötürüdür. Bu durumda benim tezimi destekleyen bir de atasözü mevcut dilimizde. “Bir musibet, bin nasihatten iyidir”. Genellikle kendime kızıyorum bu duygularımdan ötürü, buna karşın çok değer verdiğim kişiler de mevcut İzmit’te. Mücadelesine hayran olduğum ve onlarla dost olmaktan ötürü mutluluk duyduğum kişiler. Böyle de olsa, onlarla konuşurken dahi çok derinlerde gizlediğim zincirleme duygular var, büyük ihtimal asla öğrenemeyecekler, inşallah öğreniler.

21 Eylül 2005 Çarşamba 19.45
İzmit

Hiç yorum yok: