10 Eylül 2009 Perşembe

Oradan, Buradan, Şuradan Shobou

Önceden vardı bu Şubuo. Antin kuntin reklamları vardı. Özenip sinema şubuosuna üye olmuştum. Genel olarak çalarsa annemdir mesajsa Turkcell'dir modunda telefon kullandığımdan, günde bir kaç defa mesaj gelmesini seviyordum. Sonra kalktı tabi. Kim para verip tek mesajlık bilgi almak için uğraşır ki artık? Gir beyazperde de takıl manyak mısın?

Şunu seviyorum, ülkeden ülkeye, hatta ilden ile kahvaltı kültürünün gösterdiği farklılığı. Belki de ülkedeki her şehri görmeyi en çok bu yüzden istiyorum. Örneğin İstikal'in ara sokaklarından birinde sürekli kahvaltıya gittiğim bir yer var. Bugün kahvaltı ederken tabağa biber de eklemişler. Bilmiyorum hazırladığınız kahvaltı sofranıza taze biberi bir kaç parçaya bölerek, masanın çeşitli kısımlarına dağıttınız mı. Belki kahvaltıda biber yemezsiniz lakin onun kokusu masaya inanılmaz bir ahenk sağlıyor. Bir gün denemenizi tavsiye ederim. Yalnız bir parçası acı çıktı biberin yandım. Bir de bu var, örneğin acı aromanın yiyeceklere yoğun olarak eklendiği şehirlerde(örneğin Adana, Gaziantep, Şanlıurfa gibi) kahvaltı kültürü de ilginç farklılıklar gösteriyor. Örneğin geçenlerde bir arkadaşımın Şanlıurfa'dan akrabası gelmişti. Kendisiyle kahvaltı ederken, Urfa'da kahvaltıda sıklıkla ciğer yendiğini söyledi. Epeyce şaşırdım doğrusu. Sonra da gözümüzün önünde kahvaltı tabağını beğenmeyerek ciğer dürüm söyleyerek afiyetle yedi kendisi. Bu farklılığı seviyorum. Biliyorsunuz ki ülkede farklı bölgelerden şehirlere gittiğinizde günlük alışkanlıklarla birlikte yiyecek anlamında da, diğer bölgelere göre farklılıklar var. Ülkedeki her şehirde kahvaltı etmek gibi bir hayalim var. Mesela bir sabah Ahtamar'da, başka bir sabah Giresun'dan karadenizi izleyerek, bir başka sabah Nevşehir'de, ertesi sabah Bilecik'te kahvaltı etmek ne güzel olur yahu. Sadece şehirler değil mesela bugün kahvaltı ederken Alman olduğunu sandığım taş gibi bir Milf denebilecek abla geldi. Baya bira içti kahvaltıda.

Kahvaltı tabağı söylediğinizde yumurtayı da ekleyen mekanları daha bir samimi buluyorum ben. Ama az pişmiş getiriyorlar o çok kötü. hiç de sevmem. yine de yumurta eklenmesi ne bileyim böyle daha bir naber kanka muhabbetine sokuyor beni mekanla.

Şimdi konudan konuya atlamak olacak ama, elimde mizah dergileriyle gezmeyi sevmiyorum. Sadece mizah dergisi değil, yazılı basın ürünleriyle ama en çok mizah dergilerini aldığım için onlara denk geliyor. Yani utanıp çekinmek gibi bir şeyden değil sanki onu taşırken ellerimi boşuna kullanıyormuşum gibi geliyor. Daha yararlı bir şey için kullanmalıyım ellerimi diye düşünmekten alıkoyamıyorum kendimi. Hemen bir bakkala gidip poşet alınabilecek nitelikte başka bir alışveriş yapıyorum. Her şeyi o poşete koyuyorum. Bir de ilginç olan mesela dışarı çıktığımda "hadi bugün Beşiktaş sahilde oturup etrafa bakınayım, şöyle kendime bir gün ayırayım" dediğim zaman hep almış oluyorum o yazılı medya ürünlerini. Mesela çıkıp bir şeyler yiyip eve gelmek üzere yola koyulduğumda hiç de almamış oluyorum.

Son zamanlarda Lale Devri konusuna daldım feci halde. Soğuk kış gecelerinde helva sohbetlerini ya da Nedim'in de geldiği bir sadabat akşamını yaşamış olmayı çok isterdim..

Böyle işte..

Hiç yorum yok: