30 Ağustos 2009 Pazar

Pazar Şarkısı

bu şarkıyı hatırlayan kişi gözümde jedi seviyesindedir. klibini de hatırlıyorsa o bir jedi masterdır. Yok hiç kimse hatırlamıyorsa ağzımdan telaş ile "i sense a disturbance in the force" sözcükleri dökülür.. Günaydınlar efenim..

28 Ağustos 2009 Cuma

Ramazan Ayı Reklamı Yapaylığı

Malumunuz ramazan ayı geldi. Neree o eski ramazanlar temalı sohbetler de 11 ay dinlendikten sonra kılıfından çıktı. elbette ki her ramazan döneminde olduğu gibi yerli reklam piyasası da hareketlendi. Bir çok reklam bana göre epeyce berbat bu sene. yani en son, kent firmasının bayram için yaptığı huzurevi sömürüsü temalı reklamlarından bu denli tiksinti duymuştum. Bu sene ise hem ramazan ile ilgili hem de sadece bu döneme rastlamasıyla dikkatimi çeken bazı reklamalar oldu.

Herkes bu Ay Farklı Davranıyor Komnulu Reklam: Şimdi firmanın adını unuttum fakat büyük ihtimalle kola markalarından birinin reklamı. Elbette ki pepsi değil. Daha o kadar iğrençleşemedi diğer reklamlar. Pepppppsiii yaşşşaaatır seni şeklindeki Seda Sayan olosuyla Burger king'ten bile adamı soğutabilecek reklamlarıyla pepsi alanında en kötü reklam yapan olarak zirvedeki yerini uzun süre kaptırmaz bence. neyse efenim mevzuya geri dönersek, bu reklamda bir çocuğun gözüyle ramazan ayında ailenin bireylerinin davranışlarının nasıl değiştiğini görüyoruz. Örneğin babası araba kullanırken korna çalmıyor. Televizyonda yayınlanamayan şeklinde ise "sana ehliyeti verenin anasını sikeyim" diye bağırıp çağırmıyor. böyle bir iyi bir iyi ki istanbul trafiği fizana kadar uzansa hoşgörülü oluyor. Diğer 11 ayda ise bu davranışlar hak getire. bebeğin abisi olan evin büyük çocuğu ise, etrafındakilere yardım ediyor. mesela reklam filminde marketten çıkan iki adet tonton teyze ve amcanın poşetlerini arablarına koyuyor. sizi bilmem ama marketten onca poşetle çıktığımda biri yardım edeyim mi diye koşa koşa gelse hırsız veya dolandırıcı sanırım. Evet yaşadığımız yer işte bu kadar güvensiz ki öngörü bu şekilde olabiliyor. Peki bu bebeğin abisi diğer 11 ayda bu davranışlarını devam ettiriyor mu? Bebeğimiz şaşırdığına göre hayır. Şimdi yazdığım cümleyi yazıp yazıp sildim..Sadece yazık deyip geçiyorum. Son olarak bebeğimiz sahura kalkıyor. Yahu tamam aile üyeleri sahur için kalkıyorlar da bebği niye kaldırıyorsunuz ey ahali. "güneşin doğuşunu izlemek için herhalde!!"

Nerede Kaldın Ramazan: Geniş ailedeki mürsel olsaydı sözü edilen ramazan ismindeki çocuk "yürü git lan, hop beş dakka kala pide almaya gönderiyorsunuz. hop koştura koştura yetişecem diye kendimi parçalıyorum. Sağol diyeceğine, hoop nerede kaldın ramazan. yürü git lan" derdi herhalde. Ayrıca o yükseklikten top atmak tehlikeli olabilir. benden söylemesi. Bir de sütaşın çabasını biraz nafile görüyorum. İftarda ayran genelde sadece börek arsa içilir ki uzun süredir de iftar sofralarında böreğin yanına genelde çay ikram ediliyor.

Çok fazla reklam ve tv izleyemeiğim için ramazan ile ilgili gözüme çarpan ve kendindne bir anda tiksindiren reklamalar şimdilik bunlar. İki reklamın da kahramanının çocuk olması ise bu tür duygularda çocuk kartının pek de seviyeli olmayan biçimde vıcık vıcık kullanımı gibi geliyor bana.

Tabi iyi bulduğum ramazan reklamı da var. McDonalds'ın masa birleştirme temalı reklamını beğendim mesela. Peppppsssiii yaşatsın onları. burger King'ten ayrılsın. ben ki her daim Coca Cola'ya karşı Pepsi tarafında olmuş biri olarak bile soğudum Pepsi'den.

Çalışan Annenin Baş Yardımcısı: Senin ben kafana sıçayım. bu nasıl bir şarkıdır lan? Hayır dilime de dolandı arkadaş. bu açıdan başarılı diyebiliriz Pınar köfte reklamı için. ee efenim ne der siz Boğaziçi'liler, catchy bir şarkı. bir kere şokta dondurulmuş köfte annemin köftesi gibi olsun köfte yemeyi bırakırım ben. Ki feci bir köfte hayranıyımdır. Sırf köfte yemek için şehirlerarası ziyaret yaptığım olmuştur. Böyle de gurme tarafım var. yirim. De arkadaş, kimi sikiyosunuz lan anne köftesi gibi diyerek. bu anne yemeği kartı da çok kötü bir yöntem ya. Hanımeller yapmıştı bir ara. Hayır hanımelleri o vakte kadar yerdim severdim ama reklamdan sonra baktım hiç de annemin kurabiyesi gibi değil. Almadım bir daha o günden beri. Bırak işte kardeşim seni ben kabullenmişim, kafamda bir yere oturtmuşum lezzetini. Annemin yemekleriyle sidik yarıştırma sevdası nereden geliyor? Bir de bu köfte reklamı ile olarka şunu söylemek isterim. Bu tür dondurulmuş gıdaların en büyük müşterisi çalışan anneler falan değildir. Şehir dışında okuyan öğrenciler ve öğrenci evleridir. Hayatımdaki en yoğun donurulmuş gıdayı öğrencilik vakitlerimde yedim ben ki çevremdeki herkes de o tarz besleniyordu. Erkek öğrenciler tabi ağırlıklı olarak. buna dair bir reklam yapın bence daha iyi olur.

Cappy'den Mis gibi Annem Yapmış Gibi: Kardeşim, nedir annemle alıp veremediğiniz lan? Çekin ellerinizi annemin yaptıkları yiyeceklerden. bir de bu şarkı Felicita değil mi yahu? Bana mı öyle geliyor yoksa? Hayır tadı da bir şeye benzese. Limonata demeye bin şahit. bırak annemi falan, bim bile kendi limonatasını yapsa daha güzel olur lan tadı. uludağ limonatayı ilk çıkardığında, istisnasız her arkadaşımın "şerefsizim benim aklıma geldiydi" biçiminde takılmasından da bıkmış biri olarak da konuşmak istiyorum ayrıca. kardeşim görüyorum ki herkesin aklına gelmiş limonata çıkarma fikri. Cinfikirli milletiz vesselam. Daha önce limonata çıkarmayı düşünmediğini söyleyen birine rastlamadım ben uludağ limonata çıkıp tuttuktan sonra.

3g reklamlarının iğrençliğine ise değinmeyeceğim. Issız adam kadrosu komple 3g reklamlarında çalışıyor artık. kadrolu, ssklı falan.

Son olarak elbette beğendiğim reklamlardan da bahsedeyim. Razamn ay için uludağ Limonata reklamını beğendim. Klasik uludağ limonata şarkısını alaturka melodiye bürümek ve şarkıyı değiştirmemek isabetli bir karar olurken 32 kısım çocuk, bebek, anne, dede sömürüsüne gitmeden de yapmışlar reklamı.

Fakat son dönemlerde en beğendiğim reklamlar Bank Asya Birinci Lig reklamalrıdır. geçen sene de gayet iyiydi Bank Asya birinci lig reklamları fakat bu sene mükemmel olmuşlar. Oldukça kısa spotlar halinde üç dört tanesine rastladım. Anlatılmak isteneni bu kadar kısa sürede bu kadar başarıyla veren ve ligin niteliğini ortaya koyan şahane bir reklam. Ders olarka okutulabilir. Son dönem yerli reklamcıların en iyi işi bence bu reklamlar.

Neyse canlar epeyce uzun bir yazı oldu. Buraya kadar okuduysanız teşekkür ederim ve esenlikler diliyorum. Pepppsi yaşattsın siziii hadi iyi geceler.

24 Ağustos 2009 Pazartesi

Ödül

Merhabalar efendim. Bir süredir yazmıyordum. Bir süre daha yazmamayı eya nadiren yazmayı düşünüyorum. Bu esnada segili S beni hatırlayıp bir ödül ermiş şahsıma. ödülün ismi kreative blogger. Neden creative ya da kreatif değil de kreativ onu bilemedim ama öncelikle bu ödülü gönereceğim yedi kişiseçmem gerekmekte. hemen seçeyim;

* Yakın zamanda Atina'da bir konsere çılgın atarken görmek istediğim Marika
* Ama bulut bu demek istediğim B.
* her daim severek okuduğum renklikalem ve onun pek şahane müzik blogu.
* İçimden geldiği gibinin renkli bilgilerle dolu blogu
* Ödülü gönderen olmasına rağmen, S. (recursive bir şeye doğru gider bu. Laf açılmışken recursie fonksiyon yazmak programlama dilinde en sevdiğim hadiselerden biridir.)
* pek güzel şiirlerden seçmeleriyle deep sound
* Elbette os. S ona ödül göndermişti ama ben de gönderiyorum :) Hem penaltı hem gol ulan!

İkinci olarak kendimiz hakkında yedi ilginç şey yazmamız istenmiş.

1- Maydonoz yiyemediğimi biliyor muydunuz?

2- Zaman zaman kafama göre televizyon yayın akışlarını düzenlediğimi biliyor muydunuz?

3- Bir duygunun müziksiz eksik kaldığını düşündüğümden her haleti ruhiyeme göre mutlak müzik dinlediğimi biliyor muydunuz?

4- Lahana'ya bayıldığımı bilin artık 10 kere yazdım buraya :)

5- Yolculuk etmeyi çok sevdiğimi biliyor muydunuz?

6- telefonla iki üç dakikadan fazla konuşamadığımı biliyor muydunuz? Sevdiceklerimle bile konuşma rekorum maksimum altı dakikadır.

7- 7 Aralık tarihinin bir tür dönüm noktası olabileceğini düşündüğümü biliyor muydunuz?

yaa yaa işte böyle

11 Ağustos 2009 Salı

Umutsuz Final...

Gunes acmis
Gokyuzu piril piril
Bahar geldi diyenlerle
Yolum ayrildi benim

Karanlik coktu gozlerimin perdesine
Sagim solum sizliyor
Kan agliyor kanimin her damlasi
Ben agliyorum kendimi
Gozlerimden dusuyorum
Havayi karanlik goruyorum
Kemanlar taksim geciyor nefesimle
Ve defalarca oluyorum
Her soluk alis veriste


Sevmek ne guzel
Ne guzel kalbin
Fonda dogac atmasi diyenlere
Sozum kalmadi benim

Basiretim adak agaclarina baglandi ....!
Sorularimin
Soru isaretlerini zincir yaptim
Verilen sozlerin dagina tirmaniyorum
Bu kadar kolaymiydi diyorum
Peki kolay nedir diye soruyorum kendime
Zoru icimde buyuttugumdendir
Kolaylar kolayliktan cikmis diyorum

Gokten dusen elmanin
Iki yarisini ayri dusunemem
Diyenlerle
Isim kalmadi benim

Kalbim oteki yarisindan ayrilmis
Kor sokaklarda esini ariyor
Mantigim hayretime guluyor
Ve icim kendime guvenmiyor artik....!
Ben bunu bilir bunu soylerim
Zaman sarap gibi akiverirken
Cocugunmus gibi oluveriyor sevdigin
Ve ayrilik vakti gelince
Daha da cok koyar adama derim ...!

Yalanlar aleminde
Tanimadigim nemli gozlere
Verecek umudum kalmadi benim .....!

Gurcan Yurt

10 Ağustos 2009 Pazartesi

Oymuş diyorum, zavallı şairin görüp göreceği....

küçüktüm, küçücüktüm,
oltayı attım denize;
bir üşüşüverdi balıklar,
denizi gördüm.

bir uçurtma yaptım, telli duvaklı;
kuyruğu ebemkuşağı renginde;
bir salıverdim gökyüzüne;
gökyüzünü gördüm.

büyüdüm, işsiz kaldım, aç kaldım;
para kazanmak gerekti;
girdim insanların içine,
insanları gördüm.

ne yardan geçerim, ne serden;
ne denizden, ne gökyüzünden ama...
bırakmıyor son gördüğüm,
bırakmıyor geçim derdi...

oymuş, diyorum, zavallı şairin
görüp göreceği.

9 Ağustos 2009 Pazar

Pazar Şarkısı

well you may not be beautiful
but it's not for me to judge
i don't know if you're beautiful
because i love you too much...

Günaydın..

7 Ağustos 2009 Cuma

On Süperstar Şarkısı



Merhabalar efendim. On şarkı serisine Süperstarımız Ajda Pekkan ile devam ediyorum. Gerçekten bu kez on şarkıyı seçmek için bir güne yakın uğraştığımı söylemek isterim. Her on şarkı yazımdan önce olduğu gibi burada da belirtmek isterim ki, koyduğum on parça tamamen kişisel bir tercihtir. En iyi şarkılar bunlardır gibi bir iddiası yoktur. Benim kişisel geçmişime yaptıkları etki ile değerlendirilmişlerdir. Evet gerekli açıklamayı yaptıktan sonra, buyrunuz efenim on Ajda Pekkan şarkısını sıralamaya;

10- Mihrabım Diyerek: Bu ünlü sanat müziği eserini, gerçekten bu dalda usta isimler başarıyla seslendirdiler. Ajda Pekkan da biraz daha farklı söylemiş aslında. Tam bir sanat müziği diyemeyiz Ajda Pekkan’ın söylediği versiyonuna ama şarkıya o kadar yakışmış ki, tekrar tekrar dinlemeden durulamıyor.. Zaten şarkının bulunduğu 1981 tarihli Felek albümünü baştan sona boğaza karşı dinleyebilirsiniz..İstanbul’da bir Boğaziçi akşamının huzurunu her şeyiyle ortaya koyan bir albümdür.. bu liste de o albümden üç şarkı var.. birisi de bu..Buyrunuz efenim, işte Mihrabım Diyerek isimli klasik parça..



9-) Yazık Olur: Ajda Pekkan’ın en sevdiğim parçalarından biri..Süperstar bu şarkıyı o kadar hissederek okumuş ki, o yüreğin parçalanışını fakat o parçalanmaya rağmen kabullenmenin zorunluluğunun bilinci tamamen gerçek biçimde kendine yer buluyor şarkıda.. Biten ilişki…Özlem, aşk..her şeye rağmen güçlü olma isteği..Ah bu şarkı adamı cayır cayır yakar..Yıkarsan yazık olur…gidersen yazık olur.. Belki de “böyle” bir aşka söylenebilecek en basit ama bir o kadar sehl-i mümteni ihtiva eden söz..”yazık olur” dur sadece..Yazık olur..



8- Duygularımın Bittiği Yerde: Ajda Pekkan’ın eski şarkılarının çoğunda olduğu gibi bu parçada da ılık bir akşam rüzgarının eşlik ettiği hissediliyor şarkıya.. Bir akşam rüzgarı eşliğinde, boğaziçinin şehr-i hüzününü sunan çok ama çok sevdiğim bir parça..



7- Oyalama Beni: Burak Yeter Remixi ile bu yaz tekrar moda olan bu parçanın eski ve orijinal versiyonu elbette ki çok daha güzeldir bence. Şarkının öyle bir duruşu var ki..”Bir anlık heves için..Bir anlık heyecanla” deyişindeki o hayat ve canlılık ifadesinin ajda pekkanın sesinden dünyaya yayılması için bile dinlenmeli sadece..



6- Oyun Etti gözlerin: Yine çok bilinmeyen fakat dinlendiğinde insanı alev alev yakıp yaşadığı dünyadan alıp götüren mükemmeliyetçi süperstarın, mükemmel parçalarından biri.. Şarkıda anlatılan “an”ın ötesinde – ki o an anlatılırken Ajda Pekkan hanımefendinin sesinin o anı resmen yaşadığını söylememe gerek yok sanırım- bir tür kendiyle hesaplaşma da var sanki şarkıda.. Hani derler ya “it’s complicated”.. o iç karmaşasının özellikle Ajda hanımın sesinde her şeyiyle var olduğu nefis bir parça..Bolca gözleri dolduran ve oyun ettiren…



5- Eğlen Güzelim: Eğer listede yeni parçalardan da bekleyenler varsa şunu söylemek isterim ki, listedeki en yakın çıkış tarihli parça bu.. Süperstar’ın şarkılarında gerçekten de bir Boğaziçi zarafeti var.. Bu parça da bunu hissettiriyor. Öte yandan, hayatta sıkışıp kalınmış hissedilen anlar varır. Yani evet benim hayatım bu kısır döngüye sıkıştı diye düşünülen anlar..Ama zaman geçtikçe hayat…akıp gider..Belki de çok çeşitli biçimde..Ama o vazgeçmişlik zamanları, insan düşmanlarına da boşverir. Yani uğraşmaz..Önemsemez..Belki de bu aslında onları en çok sinir edebilecek şeydir.. Bu şarkıda biraz bu his var ama umut da var..Ve biliyor ki, zamanı geldiğinde çok ama çok can yakacak o umut…



4- Dertliyim Arkadaş: Yaklaşık bir ay önce winampımın güzelliği sayesinde keşfettim bu şahaneyi…Yine saklanmış ve gizlenmiş gerçek bir hazine..Çok can yakan bir parça. Belki sözleri basit –ki bence kesinlikle değil ya da süperstar yine öyle okuyor ki dünyanın en vurucu sözlerindenmiş gibi geliyor.- ama o nağmeler ve ses, o Boğaziçi müziği…İşte budur..Ve lütfen şarkıyı dinlerken “bilseydim kalbimi sana vermezdim” ve “hani sen ellerin olmayacaktın” kısımlarını müthiş okuyuşuna dikkat edin Ajda hanımın..O nasıl bir nağmedir ve o nasıl bir sestir öyle..Sadece bu ses ve nağmenin mükemmel birlikteliği bile adamı bin kere hançerler..



3- Üç Kalp: Ajda Pekkan’ı bana sevdiren şarkılardan biri..İlginç tesadüflerle dolu aslında süperstarın şarkılarını tek tek keşfedişim..bir defa sanki sonu olmayan bir hazine gibi..İkincisi ne zaman tutulup bir şarkıyı defalarca dinlesem bir süre sonra coverları yapıldı..Yani bu sanki bir tür kozmik enerji gibi..Üç kalp i ajda hanımın altmışlardaki sesiyle keşfedip defalarca dinledikten sonra Hepsi grubu coverladı.. İkinci sıradaki şarkı, yakın zaman önce coverlandı..ilginç bir durum bence..Buraya, bulması çok ama çok zor bir kayıt olan orijinal kaydını koyacağım şarkının, Ajda hanımın sonradan yaptığı cover da değil. İlk söylediği kayıt..



2- Baksana Talihe: Yine coverlanan ama Ajda hanımın o adamın içini eriten tatlı sesinin yanına yaklaşamayan şekilde coverlanan bir parçada sıra. O mahmur ve şapşal aşık sesini süperstar kaydında yine kanlı canlı duyarken maalesef yapılan iki coverda da bu duyguya rastlayamadım ben seslerde.. İnsanı bıktırmayacak, hem gülümseten hem de içini eriten bu şarkıyı dinlemekten hiç bıkmıyorum.. Pazar sabahı playlistimde hep yer alır..



1- Gerçek ve Düş: Hani yazıda sıkça bahsettiğim Boğaziçi kavramı var ya..İşte en çok bu şarkıdadır..Zaten bir Boğaziçi akşamında geçer şarkı..Yorgun benliğime huzur veren bana göre en güzel süperstar parçası.. Bu şarkıyı dinlerken “bir rüzgar olup boğaziçinde esmemek” ne mümkün… Ne söylesem bilemiyorum bu parça için çünkü yerli müzik tarihinde çok ama çok nadir bulunan kıymetlerden biri..

5 Ağustos 2009 Çarşamba

Ordan Burdan Hayatın İçinden

*Merhabalar efendim. Winamp yine bir güzellik yaptı ve bir kaç aydır dinlemediğim bir şarkıyı çıkardı karşıma geçen akşam. Şunu söyleyeyim öyle çok fazla rap müzik ile iç içe olan biri değilimdir ama sagopa kajmer ve ekibinin bazı eserlerini epeyce beğenirim. Yani biraz daha şark havasına dair yaptıkları şey. genel rap müziğin aksine bir şey bu. Yani eğer doğu dünyasında rap müzik yapılsa nasıl olurdu sorusunun cevabı. Ve bunu dünyanın başka bir yerinde göremezsiniz. bu yüzden güzel belki de. Kolera'nın söylediği şarkılardan birini koyacağım birazdan buraya. eğer klasik türk müziğini seviyorsanız veya aşinaysanız sample olarak kullanılan kürdi makamı, epeyce tanıdık gelecektir. Zekai Tunca'nın bestelediği Seni Aşksız Bırakmam şarkısı öyle güzel yedirilmiş ki bu parçaya sadece bu müziğin nakış nakış işlenmesi için bile dinlenebilir. Rapin arabeske teğet geçtiği noktalardan biri. İlginçtir arabesk müziğe dair bir nağme yoktur ne müzikte ne de okuyuşlarda. her ne kadar Kolera bu müzikal çalışmaın altında kalmış olsa da ses olarak, kendisinin yaptığı en iyi sololordan biri demek de yanlış olmaz. buyrunuz efenim "Sen Nasıl bir İnsansın" dinleyiniz. Ağlamak isteyip de 40 derecede gözleri yananlar özellikle...




*Şark kültürü dedim de, genelde dünyanın tamamında ama özellikle doğu kültürlerinde yedi sayısının önemi gerçekten çok büyük. Şimdi yediyi rakam olarak nitelemedim. Çünkü burada rakam anlamıyla kullanmadım. SAyı olarak 7. Örneğin, yedi düvel, mesela az önce şarkıda geçmiş gibi "yedi pınardan su toplarım". neden altı değil, sekiz değil yedi pınar. Ya da örneğin bir şeyin büyüklüğünü göstermek için de önüne bir sayı konulacaksa o büyüklüğü ima eder olarak yedi rakamı konulur. Yedi önemli bir sayıdır. Üstelik bir araştırmaya göre "aklından bir sayı tut" sorusu karşılığı en çok tutulan sayı da yedi imiş.

*Evde cam açık otururken aşağıdan sokaktan motorsiklet geçiyor bazen. Onu ben rüzgarın sesi sanıyorum. Böyle içeriye bir serinlik üflenecek diye beklerken hevesim kursağımda kalıyor. Motorsiklet sesiyle rüzgar sesini birbirine karıştıran tarihteki tek insanım sanırım.

*Geçenlerde merope oyunlarla ilgili iki post yaptı dibim düştü resmen. hele ki eskilerin tank 90 oyununa dair postunu görünce dellendim. Öyle canım çekti ki oyunu oynayabilecek bir yer buldum yoğun araştırmalardan sonra. buradan oynayabilirsiniz. ama 2 player veya construction moduna geçilmiyor maalesef. yine de hevesi bastırabiliyro azıcık.

*Bir de nette dolaşırken Robinson Crusoe ve Cuma'nın ilk on üç bölümünü buldum. Gürcan Yurt'un önceleri L-Manyakta çizdiği efsanevi çizgi seri. Özlemişim kerataları. Okudum ve yine yarıla yarıla güldüm okurken.

*Sezon açıldı ve tek tek yatan iddaa kuponlarımız piyasaya çıkmaya başladı. Hadi bakalım.

Herkese iyi günler diliyorum.

3 Ağustos 2009 Pazartesi

16:30

İzafiyet teorisini doğrularcasına, geçmiş günlerden daha uzun bir gün idi geçirdiği. Önce vakit 16:30 olmamak için epeyce diretmiş, bu inadından vazgeçtiğinde ise hızlıca kayarak yol almış, neticesinde birazdan, karşıdan gördüğü ufak, salaş ama her zaman gittiği için kendinden, hayatından bir parça olarak kabul ettiği barın kapısına baktığı anda yeniden yavaşlamıştı. “Dursana durduğun yerde” diye hayıflandı zamana içinden. Zamanın elçisi olarak görevlendirildiğini hemen anlayan beyninin diğer tarafı, mesajını iletmekte gecikmedi; “Ben asla bir durduğum yerde yeniden bulunmam ki aptal!”. Bir yandan kendisine, bir yandan da elçiye kızmıştı. Bu kadar temele ineceğini düşünmüyordu zamanın. Verecek cevabı olmayınca bu basit kaçamak yanıta sığındığını düşündü. “sen hayatın boyunca benim bir ayki halim kadar hareketli olmad….” Kafasının içindeki elçiye, kafasının içinden “kes” işareti yaptı. “Anladık o kadarını.”

Aslında, zamanın kendisiyle birebir muhatap olmamıştı hiçbir zaman. Bugün 16:30 da bile. Son konuşmalarını yaptığını biliyordu, zaman elçisine “saat 16:30” telgrafını yazdırdığında. Karşısındaki kadını yüksek ihtimalle son defa görüyordu. Basit bir farkındalıktı ikisinin de takındığı, tertemiz beyazına, içerken hafifçe kahve damlatarak, bunun bir sürrealist resim olabileceğini düşündüğü masada otururken. Farkındalık öylesine basit ve temeldi ki; zamanın az önce ortaya koyduğu somut dinamikleriyle mecazi bir ithama karşılık vermesi bile daha grift sayılırdı. Son konuşmaları sevdiği söylenemezdi ama son konuşmanın da mutlaka olması gerektiğini savunurdu. “Bittiğini bilirsin ama bir de ondan duymak istersin” diye geçirdi içinden. Basit ve sadece karşılık onaylama idi, masadaki sürrealist resmin arka fonunda saklanan. Birkaç dakika içinde, ikisi de orada durmamak için zamanın hareketliliğini örnek alacaklar, farklı yönlere doğru harekete geçeceklerdi. Geçtiler de…

“Bu yaptığının Latince bir karşılığı vardı. Ad absurdum olması lazım” diye mesajı verdi elçiye zamana iletmesi için. Bu arada barın kapısından içeriye girerek, taburede kendisini bekleyen yakın dostunu gördü. İnancı o yöndeydi ki; bu gecede kendisine teselli vermek görevi ona aitti. “bunu da nereden çıkardın?” dedi zaman. Adam güldü. “Soruma cevap vermek yerine durumu gülünçleştirerek değersizleştirdin.” Dedi adam elçisine. Cevap gecikmemişti. “Sen hiç soru sormadın ki…” Adam şaşırdı. Besbelli böyle bir söz beklemiyordu. Sorduğunu düşünüyordu ama zaman yalan söylemezdi. Bu tartışmayı, sonra devam ettirmek üzere sonlandırdı ve kendisini bekleyen arkadaşının yanına oturdu. Meraklı gözlerin kendisini izlediğini fark edince “Bitti.” dedi sakince. Karşısındakinin eli omzuna uzandı. “Üzülme, zamanla bu da geçer” dedi. Kozmik bir çarpışmaya denk geldiğini düşünerek hafifçe gülümsedi adam. “biliyorum” dedi. “Biliyorum, ‘zamanla’ bu da geçer..”

2 Ağustos 2009 Pazar

Pazar Şarkısı



Neden Olmasın canlar?

Aradım Aradım Bulamadım #6

Sevgili okuyucular ve canımın içi arayıcılar. Google analytics gurula temmuz raporunu sunuyor. En son yazdığım analytics yazısının üzerinden kısa süre geçmiş olmasına rağmen yaz ateşiyle kavrulmuş kafaların güzelliğinin aramalara etkisini görünce dayanamadım.

bihter gömlekleri: işte sahalarda görmek istediğimiz kadınlar. Bihterin, sezon finalindeki baştan çıkarıcı gömleğini giyin giydirin! O değil de kış gelsin de Robin Scherbatsky kazağı gibi kazaklar giysin kadınlar diye hayaller kurmaktayım içimden.

teletabilerin hikayesini dinlemek isterim: Genelde arama rapolarında küfür kıyamet gırla olduğu için bu arama çok zarif geldi bana. Sevgili arayıcım, hep böyle kal olur mu? Lütfen..

1997 de burç ne vardı 8 mayıs: Sevgili boğa burcu arayıcım, görüyorum ki burçların tarihlerinin her yıl değiştiğini düşünüyorsun. Sana bir bilgi vermek isterim, 8 mayıs sonsuza kadar boğa burcu olarak kalacak. yıkıldın değil mi?

al eline porno: Al eline kuponu, ara nalkaponu canım benim.

aşkı memnu bihter behlül oteldeyken: Sevişeceklerdi. Bu kadar dolambaçlı yazacağına sevişmek kelimesini kullanmaktan neden çekindiğini merak etmekteyim. Sevişmek kelimesini kullanmaktan neden bu kadar çekiniliyor acaba? merak ettim google a soracam şimdi ben de.

beyaban, bağıran yaşı gözümde bednam salmış: offf offf ki ne off. yanlış anlaşılmış şarkı sözlerine bir ekleme daha yapılacak aramalardan. Bağıran değil o "baran" olacak sevgili arayıcım. Beyaban çöl, baran yağmur, bednam kötü ün, ahval ise hal demek diye hatırlatarak mevzubahis parçadaki şu dörtlüğün anlamını artık çıkarabileceğini ümit ediyorum. Öperim
"beyabân, bârânın yaşı gözümün özü bednam salmış hüzünümün yüzü gülsün.
ahval'im suskun, dokunan bana mendil tutsun.
beyabân, fırtınan beni kavurur göz yaşın kum olur dağılır
kumuna tozuna karışır biraz merhamet eyle etme.. eyleme.."

beğenimi kazanmıştır: google ı son derece yüksek yapay zekalı bir arama motoru olarak görüyorsunuz sanırım. beğenimi kazanmıştır yazarak, bakalım neyin beğenimi kazandığını bulabilecek misin aptal google nioooahahah şeklinde mi yazdınız bilmiyorum. Diğer türlüyse bu fetişe girer. Google a beğenimi kazanmıştır yazarak insanların neyi beğenip beğenmediği konusunda istatistik hazırlıyorsunzu sanırım.

bihter ve behlülün otele gittiği an: tam o esnada boşaldın sanırım sevgili arayıcım.

birbirinin götünü elleyen sevgililer: sdklşafklşsdaklşf sdklşfklşasd oyh sdklşfasdlş.

buhar türbinlerinin trip etmesi nelere bağlıdır: Cansın. google a soru soruyorsun bir kere. ikincisi, şişirme cv yaparak işe girmişssin ve konuya dair hiç bir şey bilmemene rağmen kotarmaya çalışıyorsun. Kolay gelsin sevgili arayıcım. Nasıl sigorta yaptılar mı?

cek noris filmi: Lan olm!....

edirneye izmitten hangi otobüsle giderim: Sevgili arayıcım tam yerine gelmişssin aslında ama doğru posta gidemedin muhtemelen. Bu sorunun cevabı olabilecek bir yazı yazmamış olmama rağmen altı yıl boyunca izmitte okuyan ve memleketi de Edirne olan bir insan olarak şunu söyleyebilirim; Önce İstanbul a oradan da İzmit'e geçmek en makul çözüm. Direk olarka otobüs yok. Varsa da seni otobanın kenarında indirip çekip giderler. Çünkü başka yere giden ve İzmit, sadece yolu üzerinde olan sefer yapıyordur. Sen önce İstanbul oradan da İzmit'e git.

en ufak tefek orospu: En ufak tefek nasıl oluyor acaba? Olm süper fantezileriniz var lan sizin. Ben hiç böyle fantezi kurmayı beceremiyorum.

erkek kız kardeşini seviş me iknası: Buradaki yazımı dikkatle incelemek gerek. öncelikle virgül kullanmayı bilmemenin insanı ne durumlara sokabileceği görülüyüro. erkek kız kardeşini kelimeleri arasında virgül olmayınca, kız kardeşin erkek olduğu anlamı çıkıyor ki bunun çözümü google da değil nükleer tıptadır stygbhj. Sonra sevişme kelimesinde olumsuzluk eki olarak da algılanabilecek me yi ayrı yazma durumu var. yaklaşık olarak 3845438 anlama gelebilecek bu arama ile google ın milyarlarca sonuç çıkardığını varsayıyorum ve bunun içinde benim blogumun hangi ahval ve şeraitte bulunduğunu merak ediyorum.

eylül ile bihterin sevişme sahnesini baştan sona izle: Tamam izlerim de...Eylül kim lan?

girl ejakülasyon: mükemmel türkilizce aramandan ötürü, sana Altın Dil balığı ödülünü vermek istiyorum sevgili arayıcım.

hande lüleburgazda oturur: sdklfasdfasfkl. Google da bunun üzerine "sağol abi öğrendiğim iyi oldu. Şimdi ağzına sıçtım onun" mu dedi acaba?

hatunalar: Yahu tamam çok fazla şey yazmayayım beceremiyorum mantığındasınız da, bir kelimelik aramayı da yanlış yazıyorsunuz be arkadaş.

hotsextube 23. yaş.com: bu kombinasyonla istediğin her şeyi bulursun bence.

i watch you walk away how i met your: Ya...En sevdiğim How I Met your Mother bölümünde çalınan, gelmiş geçmiş en şahane dizi şarkısını aramışsın. Hem de diziyi referans vererek. Mevzubahis şarkı You Don't Know me. bir çok kişi söyledi ama dizide Michael Buble söylüyor. "Drumroll, please" isimli ilk sezonun 13. bölümü. cansın ya. tanışalım sdklfklşsadklş

ilk orospu oluşum: İlk orospu oluşum milattan önce 680 yılında gerçeklenmiş. Yapılanmada hiyerarşi piramit biçimindeyken, modern üretim bandı.....

İşte benim orospum: İşte bu be işte bu!

orospu chan in ve cedric içinde oldu video: sdklfsdkjfklasdfsdk. Chen'in nazlanması artık halkta infial yaratmış durumda. Chan artık süründürme bu çocuğu ya!

Robin Scherbatsky bacak boyu: bacağı bırakın kazağa bakın yahu! Robin'in giydiği kazakların bir tek ben mi hastasıyım?

teletabi hangi kanalda v e kaçta: Çabuk cevap ver google. Çabuk lan it!

that gloomy girl who sighs a lot: :) Besbelli ki Mai'yi arıyorsun. Mai'den çok bahsedilmese de, Azula'ya diklendiği an efsanedir ve gözlerimizden yaşlar süzülüp tüylerimiz diken diken olmuştur. "You miscalculated...I Love Zuko, more than i fear you!!!!" Allahım sana geliyoruuuum!

winamp ta şarkı dakikasını geriden ayarlama: Her raporda winamp hakkında yardımcı oldukça, yeni yeni sorular geliyor. Çok seviyorum sizleri. Sadece zaman göstergesinin üzerine tıklaman yeterli sevgili arayıcım.

Yalın: Şimdi bunun screenshotını aldım. göstermem lazım mutlaka. Dört kelime ne kadar farklı biçimde yazılabilir sorusunun cevabı olabilir çünkü. Aşağıya bakınız efenim.


yarramı ye fener şarkısı ajda pekkan: Sevgili arayıcım o şarkıyı ajda pekkan söylemiyor bildiğim kadarıyla. Beşiktaşlı taraftarlar söylüyor dklşsfkasdlşf. Ama orjinal yetmişlerdeki versiyonunu arıyorsan da, gönül turgut söylüyor. Şarkının ismi "üzüntüyü bırak yaşamaya bak". "üüüüüzüntüyüüüüüüü bırak, sen yaşaamaaana baak" diye söylenir. fener için opera melodisiyle :)