29 Ekim 2009 Perşembe

11 Ekim 2009 Pazar

Pazar Şarkısı (Something Special...)

bu pazar özel bir şey yapmak istedim..Aslında aklımda pek sevdiğim bir yabancı parça vardı lakin eve geldiğimde çılgınlar gibi bunları izlemek istedim..

neden özel derseniz, şu şu şu diye listeyi önünüze koyamam. Bu dizi yayınlandığı vakitler İzmit'te öğrenci idim. Ev arkadaşım ve ben bu dizinin bir bölümünü izlemiş ve hayran kalmıştık..Öyle ki, dizifilm.com a üye olmamın, her perşembe, "bu gece yalancı yarim var çıkamam" deme müsebbibim olmuştu..


İlerleyen bölümlerde artık izleyen sayısı çok düşmüştü ama ben hala ve hala her bölümünü büyük merakla izliyordum.. Burada, ağdalı aşk lafları yoktu, zengin konakta geçen entrikalar yoktu, ağam paşam kıvamı yoktu, vurdu kırdı yoktu..aşk vardı. hem de hayatın içinden biçimde. yani nasıl denir bilemiyorum bir çok dizi veya film izlenir ama hayatın akışında oradaki olaylarla karşılaşmak pek nadirdir. o dili kullanan gerçek hayat inanları çok azdır. bu dizi öyle bir şeydi ki, gerçek hayatın bir çok noktasında karşılaşılabilirdi.. sıradan ve basit sözlerdi senaryodakiler, diyaloglar sadece "sıradan"dı. gerçek bir sehl-i mumteni idi aslında senaryosu..



Öyle ki, artık izleyen kitlesi iyice azalmasına rağmen, elde avuçta kalmış bir kaç hayranının ısrarları ile final yapmadan bitmemesi kararlaştırıldı dizinin. Sezon ortasında izlenen bu sahneden sonra, gerçek final olmadan bu dizinin ve karakterlerin ömrünün sonlanması büyük üzüntü verecekti..



Sözlük başta olmak üzere, televizyon dünyasının "bilmiş" kişileri diziyi epeyce eleştiriyordu "bir bıraktım 10 bölüm sonra hala aynı yerde" konusu altında. Gidin yaprak dökümünü seyredin lan ne diyeyim diye geçiriyordum içimden zaman zaman. Bir avuç izleyicisi ile sessiz sakin yoluna devam eden bir yapımdan size ne. Zaten izlemiyorsunuz ki. FAkat yine sözlük başta olmak üzere bir kaç yerde de diziyi izleyenler yıllaaaar yllar sonra bir yerli yapımın yetmişler yeşilçamı modunu yakaladığında hemfikirdi.. Gerçek bir yeşilçam romantik komedisi izlemek nasıl keyif verirse ve yetmişlerin yeşilçam yapımları nasıl ki absürd olmasına rağmen hissedilen "samimiyeti" yakalıyorsa bu dizi de yakalıyordu onu. hem de tam ve kesin anlamıyla. ingilizce bir kelime daha iyi oturabilir buraya belki. "exactly!"



"Bende numara çoook...."
bu bölüm yayınlandığı vakitler malum olayın olduğu vakitlerdi ve ben bir düğüne gitmek için hazırlık yapıyordum evde. Çıkmak üzereyken televizyondan haberi aldığım o anı unutmam herhalde pek mümkün değildir hayatım boyunca. bu nasıl bir kaderdir ki, her türlü yayından kaldırılacagı düşünülen bir dizi az sayıda kişinin ısraları sonucu biraz daha uzatılır ve tam da gerçekten bitmesine dört bölüm kalmışken can karakteri canını bırakır...

Mevzubahis olay hakkında pek fazla yazmak istemiyorum. Zaten sözlüğe dizi hakkında en çok yazan kişiyim ama o olay meydana geldikten sonra ketumlaşıp kaldım adeta.. bir güzel sabahın romantik, komik, içten diyaloglarını bu dizide bulabiliyordum..Şuradaki telefon açmanın samimiyetini va diyalogların reelliğinin altındaki duyguyu mükemmel verişini ise hep sevmişimdir.. Klasik.. "Allakım allakım" telaffuzuna rağmen :)



bu dizinin tüm bölümleri youtube da var. kendinize bir iyilik yapın ve bu pazar kahvaltıdan sonra herhangi bir bölümünü izleyin (favorim 20. bölümdür:)). eğer pazar günü samimiyetine yakıştıramıyorsanız bir daha da bu bloga uğramamanızı tavsiye ederim.. Herkese günaydın, işte pazar şarkınız..

9 Ekim 2009 Cuma

Aradım Aradım Bulamadım #8

Selam olsun dağa taşa, Bolu beyine ey dostlar. Kaf dağından esip gelen bu rüzgarın getirdiği analytics Eylül ayı raporuyla karşınızdayım efenim. Buyrunuz 32 kısım tekmili birden, alaylarla kaf dağına hareket...

porno izleyen adam: Nefis bir alternatif James bond filmi ismi. Bir de klasik şarkıdan notaları yedirdiğimiz aynı isimli açılış parçasını da yaptırdık mı birilerine tamamdır!

"bebek starbucks'a tekneyle yaklaşmak" : yeminle bambaşkaymışsın. Bebek Starbucks tabelasında da "tekneye servis" yazıyor zaten. Tekneyi çekiyorsun ortama, Latte, sütlü olsun dersin. hatta ve hatta sen "kafe leyt" diye okursun onu. Bir de benden duymuş olma ama "menünüz büyük seçim olsun muuuuuuuu" diye soruyorlarmış bebek şubesindekiler. oysa ki starbucks ta blueberry morning veya en şahane colombian supremo gibi kahveleri pek bulamazsın. işte orası da kahve için değil tekneyle yanaşmak için olan bir yer zaten.

ah aydınlıklardan uzaktayım diyen şair: Orhan Veli Kanık...

aromalı seks porno: Aromalı mı? Sanırım bal döküp yalanan filmlerden arıyorsun. Gerçi şimdilerde cinsellikle ilgili bir çok nesneye "aroma" kavramını kattı pazarlamacılar. Çilekli prezervatiften, nepal esintili sütyene kadar. (Tamam nepal esintili sütyen kavramını şimdi uydurdum:)))

basmalı sex pornoları: Pekala "Sex Pornosu" ve "Michael Jackson Şarkıcısı" nitelemeleri arasındaki on farkı bulunuz oyunumuz başlamıştır efenim. Basmalı derken sevgili arayıcım köylü güzeli formatlı pornoları mı kastettin acaba?

bimber gece: Cek binbır'ın hakim hakstıbılı bir gecelik casusluk için para ile satın almasını ve kırmızı fener derneğini içeriden yıkma çalışmalarını konu alan bu yapımı neden izlemek istedin ki azizim. Hakim hakstıbıl 150.000 dolar karşılığnda o kara geceyi yaşatmıştı ortama. yaa yaaa

bu listede 35 şarkı var: bir insan neden böyle bir arama yapar merak içerisindeyim.

canım güzel porno filmi izlemek istiyom: Egeli misin? yoksa kral tv ye başı ayrı kıçı ayrı cümlelerle sms gönderenlerden biri misin?

çocuk annesini götden sidi visidi: Uzun süredir beynine kan gitmediğini varsayıyorum sevgili arayıcım.

dharma & greg yerli versiyon şebnem dönmez: O dizinin ismi "Aslı ile kerem"di sevgili arayıcım. Hatta ek bilgi olarak oyuncu kadrosunda Ozan Güven, Demet Evgar ve İlker Ayrık gibi isimlerin de olduğunu belirtmek isterim.

Edirneli orospuları listele: Evet google da hemen excel dosyası olarak listeyi gönderiyor size. Her satır bir adet isim, bir adet soyisim, bir adet telefon numarası, bir adet adres, bir adet yaş, bir adet fotoğraf linki (excel de kurbağlı olan görünüyormuş) barındırıyormuş listede. ama beğenmezseniz "seçimi daralt" diyerekten şahin K.'nın şu repliği baz alınarak, detaylı bir algoritma kullanılarak yeni bir liste oluşturulabiliyor Google'da. Wave davetiyesi olanlar yapabiliyormuş.

en kupon pornolar: Tek maçtan yatıyorlaaaaaaaaaaaaaaaar.

erkekler ayrılığın acısını eğlenerek mi unutmaya çalışırlar: that's absolutely rubbish!

fred ile bety sikiş resim taş devri: Her şeyi geçtim ama neden resim sevgili arayıcım ha neden resim? Artık günümüze insanlar porno için kısa filmleri bile beğenmezken neden hala resim..bu retro yanını (ki daha taş devrine kadar retrolaşmışsın) takdir etsem de taş devri isminden esinlenerek ilkel insanların taşlara, mağaralara çizdiği resimler gibi bir şey arıyor olma ihtimalin beni korkutuyor.

gs çıldırın diye değiştirdiği marş orjinali: bkz=> sos cagon

kötülerin kıh kıh diye gülen adamı: dred barron. Ayrıca can insan poetastere havale ediyorum seni.

la rabia ne demek: film öfke diye çevrilmişti ama gerçekten öfke mi demek bilmiyorum sevgili arayıcım. Senin için araştırdım "kuduz" demekmiş.

marlboro light nasıldır: Marlboro light iyiydi de çevrei kötüydü

orospular bilecikte: Bu bilgi için tüm blog okurları olarak ve yazar olarak da tüm kişiliklerim sana minnettarız! dünyaya yaptığın bu katkıdan ötürü sadece saygıyla eğilmek istiyoruz önünde.

pazarla ilgili şarkı: Sanırım gelinebilecek en yararlı adreslerden birine ulaştın bu konuda. Tabi pazar derken Salı pazarı, ulus pazarı, cuma pazarı gibi yerleri kastetmiyorsan klşadsfksdlaşkf

sevimli hırsız çizgi film linkleri rapid: ben de çok aradım vakti zamanında ama bulamadım be arayıcım. "Where in the world is Carmen Sandiego" olarak aratırsan sevimli hırsız yerine daha ilerlemiş olursun diye tahmin ediyorum arama çalışmalarında.

teletabiler nasıl kurulur: hemen anlatayım. Setup.exe çift tıklıyorsun. Install/next/next/next/finish. yaa yaa

ton ve jerry dizisi: Peki sevgili arayıcım bir ton jerry mi daha ağırdır yoksa bir ton pamuk mu. peki bir ton bir ton daha ne eder? Önce bunları cevapla sonra aramanı yap derim ben. yaaa yaaa

8 Ekim 2009 Perşembe

Rapidshare ve Paylaşım Felsefesi Bölünmesi (Share or Get Fucked!)

Tüm geceyi çalışarak geçirdiğim bir kendi halinde Beyoğlu sabaha karşısından merhabalar efenim. Bu ilk cümledeki gereksiz bilgiyi verdim çünkü bu akşam çeşitli sistemlerle uğraşırken, aklıma birden gelip gece boyu gitmeyen bir mevzudan bahis eyleyeceğim.

Napster'ı bilirsiniz. En azından kullanmamış olsanız da hikayesini mutlak duymuşsunuzdur bilgisayar dünyası ile az çok alakadarsanız. Napster, internet üzerinde paylaşım felsefesinin doğuşunun simgelerinden biri. Paylaşım felsefesi ne denirse üzerine uzun uzadıya söz edemeyeceğim, belki yazının ilerleyen kısımlarında bu iki kelimeyle neyi kastettiğimi anlatmayı başarmış olabilirim. konuya dönersek, Napster ile internet kullanıcıları internetten müzik indirme konusunda yeni bir dönem başlatmayı başarmışlardı. Türkiye'de o dönemler 56K modemlerin nostaljik sesi eşliğinde internete bağlanmaktaydık henüz. İnternet kullanımı da çok az olduğu için, yerli müzik endüstrisi bu konunun üzerine pek fazla düşmüyordu ve şimdi olsa anında kapanacak olan mp3 siteleri vardı. Onlara bilhassa yeniden değineceğim lakin bu siteler, ilgili mp3 dosyalarını host ederek indirilmesine olanak sağlamaktaydılar. bilinen ve benim de zamanında 56K modemle şarkı indirmiş olduğum "www.mp3yukle.com" sitesini hatırlar teferruatlı internet kullanıcıları.

Neyse efenim o dönemler interneti ya çıplak kadın resimleri görmek (o vakitler internetten film izlemek ne mümkün), müzik indirmek veya mirc ile chat ortamlarında zurna kanallarına takılmak olarak benimsemişti zaten az sayıdaki yerli kullanıcı. zaten 56K ile daha ileriye gidebilmek de biraz zordu. Napster ise kullanıcılarına "internette paylaşmak" üntesinin ilk konusunu tanıtır gibiydi. Çünkü şarkıları paylaşanlar, bir kurum veya site değil bizzat kullanıcıların kendileriydi. Kendi imkanlarını başkaları ilgili dosyayı çekebilsin diye kullanıma açmaktaydılar. Pek tabi kısa sürede napster bir dava kaybederek miladını tamamladı.

Akabinde, benim de ilk kez bu kavramla tanıştğım P2P dönemi başladı ki bu programlardan bazıları halen daha günümüzde yaşamlarını devam ettirebilmekteler. Biraz daha zamanda ilerleyerek Kazaa isimli P2P programıyla tanıştık. Özellikle yerli halk da öncekine göre daha yoğun kullanmaya başlamıştı bunu zira tek tuk da olsa yerli parçalara ratlanıyordu Kazaa'nın arama motorunda. benim de sözlükle tanıştığım dönemdi Kazaa'yı 64 mbRam 600 Celeron işlemci ve 6 Gb hard diskli bilgisayarıma kurduğum dönem. Yamulmuyorsam benim için 2001 civarıydı ya da 2002. O vakte kadar mp3 ihtiyaçlarını, az önce kısaca değindiğim üzere mp3 sitelerinden, porno ihtiyaçlarını arkadaşlardan edinilen ve içinde sadece resimlerin olduğu cdlerden karşılayan ben de paylaşım kavramıyla tanıştım. Bu gerçekten çok güzel bir olaydı o zamanki bana göre. Sistemi ilk çözdüğüm vakitler upload sınırımı tamamen açmıştım "benden de dosya çekin benden de" diye içimden geçirerek. Ki halen daha uploadı 1Kb'la sınırlayan bu işin kavramsal yönünden bihaber dangozlar mevcut. P2P sistemi de gerçek bir gelişmeydi. Üstelik Kazaa, aleyhinde açılan davaları bir bir kazanarak, biz kullanıcılarını da sevindirmekteydi.

Velhasıl kelam bir gün Kazaa'nın yeni bir versiyonunu yüklemem gerektiğinde o versiyon, az önce saydığım özelliklerdeki bilgisayarımı aşınca sürekli takılan, bilgisayarı dağıtan bir hale dönüştürdü Kazaa'yı. ben de alternatif aramaya koyuldum ve herhangi bir yerde halen "en iyi P2P programı hangisi" diye sorulsa tereddütsüz ismini vereceğim Ares ile tanıştım. Kazaa'nın hantal yapısına göre oldukça hızlı, bilgisayarı çok yormayan şahane bir programdı ki kendiini 2006 civarına kadar bilgisayarımda tutmuşluğum vardır kullanmasam da. P2P sisteminin en iyi işlediği programdı.

Akabinde yeni binyıl ile Ed2K sistemi geldi ve algoritmik açıdan getirdiği yeniliklerle de paylaşım felsefesi kavramının da yönünü değiştirdi. Hoş, ben kendisini 2006 ya kadar kullanmadım ki 2006 da da çok kısa bir süre kullanmıştım. 2000'li yılların başları için gerçek bir devrimdi Ed2K sistemi ve "internette paylaşım" kavramının da bir adım ilerlemesine olanak sağlamıştı. Zaman önce, uluslarası bir yazılım firmasının müdürü(başka bir tanınmış sima da olabilir) "eğer insanlar elinde olanı paylaşmasaydı, internet bu günkü haline ulaşamazdı" demişti. Kesinlikle bu sözün altına ben de imza koyabilirim. Burada bahsettiğim mp3, film gibi şeylerin paylaşımı olsa da internetin gelişmesi insanların bildiklerini paylaşmasıyla paraleldir. Ne kadar değersiz olduğunu düşünürseniz düşünün, hiç ummadığınız bir amaçla hiç umulmayan bir insanın işine yarayabilir bir bilginiz olabilir. İşte internetin ilerlemesinin ve bugün, bugünkü büyüklüğünde olabilmesinin ana nedenlerinden biri de budur. İnanların bildiklerini paylaşması.

O ilerleme günümüzde en son Torrent seviyesine ulaştı. Bu ilerlemenin bir yüzüydü. Diğer yüzünde ise daha sonra bu yönle birleşip yeni bir sentez oluşturacak konseptler vardı. Daha önce kısaca değindiğim gibi 56K zamanlarımızda bazı siteler kendi bünyesinde mp3 dosyalarını tutarak kullanıcıların indirmelerine olanak sağlıyorlardı. Yani az önce bahsettiğim, kullanıcılar bizzat download/upload kaynakları yaratmıyordu. Sitenin kendi upstream ve Downstream kaynakları kullanılıyordu. Siz sadece "indir" diyordunuz. Elbette tüm dünyada olduğu gibi bu sistem gerek, sitenin sahiplerine getirdiği olağanütü trafik yükü gerekse legal konulardan ötürü sonlanacaktı. Fakat yine de yukarıda bahsettiğim Napster, P2P, Ed2K ve bir kısım da Torrent kullanıcıları oradna bir şeyler indirenleri paylaşımcı olarak görmeyip sürekli itelediler.

Bu siteler kapandıktan sonra ilgili alanda pek bir gelişme kaydedilmezken ve P2P'ler ile Ed2k ortamların kralıyken Rapidshare gelip bu alandaki dengeleri kendi lehine doğru değiştirdi. Günümüzde de en çok kullanılan paylaşım arayüzü olan Rapidshare i bu ikinci kısımda ele almamın yönü dosyaları indirirken, kullanıcının kendi trafiğini açmak zorunda kalmaması ve sitenin trafiğini kullanması. Anlatmak istediğim ana konuya gelirsek, upload açmak durumundaki kullanıcılar bu nedenle rapidshare i uzun süre "paylaşım" kavramının dışında tuttular. Oysa ki gerçekten öyle miydi yoksa Rapidshare paylaşım felsefesinin bir adım ilerisi olan yer miydi? Bana sorarsanız ikinci şıkkı seçerim. Rapidshare'ın "paylaşım" kavramıyla bu denli büyüdüğünü düşünmek herhalde abes olmaz. Bilindiği üzere Rapidshare veya muadili File hosting sitelerini Browse edemezsiniz. İşte paylaşımın olduğu yer tam da burası aslında ve rapidshare'ın ilk bahsettiğimiz siteler gibi ömrünü sonlandırmayan şey de bu. Bu yönüyle direk olarak internette paylaşmak kavramıyla özdeş bir yapıda. Bazı kullanıcılara göre, eğer siz kendi uploadınızı açmazsanız paylaşımcı değilsiniz mottosu geçerli olsa da işte tam da bir adım ilerisi ile kastettiğim noktaya geliyoruz. Açmak zorunda değilsiniz..bir yerde ilgili linkleri paylaşmanız yeterli. İşte P2P veya Ed2K gibi reel olarak uploadınızdan da paylaşım yaptığınız sistemlerin bir adım ötesi olarak uploadınızı açmadan paylaşmayı sağlayan ve bence Ed2K ayarında bir devrim "internette paylaşım" kavramı için. Bu konuda rapidshare veya muadili sitelerin çok hor görüldüğüne şahit olup üzülmüşlüğüm vardı. İçimde kalmasın deyip buraya yazdım ehefkladsjfjaskldfjadsl

7 Ekim 2009 Çarşamba

Sevdiğim Ufak tefek Şeyler #7

* Yolda yürürken sigara içerken, izmariti yere atmak zorunda kaldığım vakitler, izmariti öyle bir atmak ki yürüme tempomu bozmadan sıradaki adımımın tam da yere düştüğü anda izmaritin üzerine basması.

* Kibrit kokusu

* Uzun süre sigara içilmedikten sonra ciğere nüfuz eden ilk sigara içişin akabindeki baş dönmesi.

* Zaman zaman Tarantino filmlerinden fırlamış karakterler gibi sigara yakmaya çalışmak.

* bir yerde oturmuş sigara içerken, masadaki bir kişinin paketteki uyarıcı yazıyı göstererek "bak burda bile zararlı yazıyor" demesine neden olan zincirleme reaksiyonu tetikleyen, amcık kafalı beyninin üzerine doğru duman üflemek.

imza: Sigarası bitmiş biri.

4 Ekim 2009 Pazar

Pazar Şarkısı

Herkese Günaydın...
Ve yeniden hoş geldin Deniz Hanım..

1 Ekim 2009 Perşembe

Well... Back Again

Efenim herkese merhabalar. Uzun süredir yazmıyordum. Bu süre içerisinde bayram vesilesiyle yeniden memlekte gidip iki haftalık bir dönem geçirdim. Aslında döndükten sonraki ilk yazıyı memlekete dair yazacaktım lakin yazma denemelerimde kendimi tatmin edici bir dile ulaşamaığım için şimdilik öteledim bu mevzuyu. O nedenle bayramdan notlar alt başlıklı memleket metinli mevzulardan bahsetmeden, son günlerde gözüme, kulağıma, kafama takılan konulara eğileceğim. anam bu ne formal bir girişti böyle. giriş paragrafı yazmayı becerebilsem direk öykü kitabı çıkarma çalışmalarına başlayacağım zaten. dlşsfsdaklf

Bir öykü veya bloga bir yazı dahi yazarken, geriye dönüp silmişliğim veya düzeltmişliğim çok nadirdir. bu nedenle bir çok yazımı tekrar okuyunca belli başlı cümle düşüklükleri arada gözüme çarpıyor.

Sevgili S can bir insandır! Müzik hakkında konuşmayı pek seviyorum kendisiyle. Gözlemlediğim şeyleri, anlayacağını bilerek anlatabiliyorum. bu gerçekten muazzam bir olaydır. Anlattığınız bir mevzuyu karşıdakinin anlamadığını veya ilgilenmediğini hisettiğinizde nasıl şevk kaybolur bilirsiniz. İşte S ile müzik hakkında konuşurken bu hiç olmuyor. Aynı yerlerine takıldığımız o kadar parça var ki say say bitmez. Ayrıca bir tür kozmik bağ ile bu mevzuda bağlı olduğumuza kanaat getirdim ben geçenlerde. Örneğin aklımdan geçen bir şarkıyı online olur olmaz sorması gibi. bunun olabilme ihtimali nedir ki?

Beyoğlu sahaf festivali 2009 kapsamında Takim Gezi Park'na uğradım bugün. fırsatınız varken görmenizi tavsiye ederim. Pek güzel çizgi roman albümleri bulup aldım. Bir de almak istediğim bir seyehatname vardı lakin bir de baktım ki paramı tüketmişim ala ala.

harcamalara dikkat etmek gerekiyor efenim. Daha filmekimi var önümüzde. Biletler 3 ekimde emek sineması ve biletix gişelerinde satışta olacak. Hafta içi gündüz seansları (11:00 - 13:30 - 16:00) yine 3,5 tl olurken 19:00 seasnları ve hafta sonu seasnları 12-8 tl olacak. 21:30 gala seansları ise 15 tl. Programa göz atmak için şu adrese uğrayablirsiniz.

Öte yandan bu hafta memleketten döner dönmez her türlü sanatsal ortama atasım geldi kendimi nedense. Uzun süreir görmek istediğim Pera müzesindeki Osmanlı'da denizcilik konulu sergiye de yarın uğramak niyetindeyim.

That said..;

Bu günlerde Whopper'ın sarsılmaz liderliği sarsılmaya başladı sanki gözümde. Steakhouse'a alşınca tekrar whopper yediğimde bir tatsızlık hissettim. haşa huzurdan diyeyim. tövbe yarabbim tövbe. Sen beni affet yareppim dinimiz amin.

Ayrıca geçenlerde "A seni mcDonald's tan çıkarken görmüşler" denince başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Mevzu şu ki; ne big mac ne de yediğim herhangi bir McDonald's menüsü kesinlikle muadil burger King ürünlerinin yanına yaklaşamazken fikirlerimi 1.75 tl'lik köftelim değiştirdi. Geçenlerde aldığım bu ürünü acaip beğendim. gizli gizli gidip alıyorum şimdi. Mc Donald'sın yerlerde sürünen kredi notunu vasat altına yükseltti bu ufacık tefecik burger...Moody's gibi hissettim kendimi.

B+'dan A--'ye yükselen kredi notu gibi hiyerarşisini pek çözemediğim bu sıralamanın en güzel örneklerinden biri Kırkpınar güreşlerinde var. Baş-başaltı-tozkoparan-büyük-büyük orta büyük- küçük orta küçük gibi isimleri var kategorilerin.

Bugün sahaf festivalinde birini gördüm. Tanıdığım bir sima lakin nereden tanıdığımı bir türlü çıkaramadım. bir süre düşünerek kafayı yedim diyebilirim. Başım önde kaptırıp eve gelmişim o düşüncelerle.

Klavyemin S ve D tuşları iyi basmıyor.

Sözlükte bir şeyler olmuş sanki yokken. Bir taciz mevzusudur gidiyor.

herkese iyi akşamlar diliyorum efenim.