25 Ağustos 2008 Pazartesi

Yeni Sezona Doğru

Evet efenim bir yaz tatili süreci daha geride kalırken, televizyonlar da yeni döneme hazırlandılar. Elbette izlediğimiz diziler de yeni sezonda, yepyeni bölümleriyle bizleri eğlendirmeye devam edecek. Sırayla kısa kısa geçelim.

How I Met Your Mother

Evet efenim ilk sırada elbette ki how i met your mother var. İkili ilişkiler üzerine gördüğüm en iyi tespitlerin yanısıra hem romantik hem de alabildiğince komik, canımız ciğerimiz mahalleden arkadaşlarımız ted, barney, robin, marshall ve lilly 22 eylül de yeni sezona başlıyorlar. şimdilik alınan haberlere göre dördüncü sezon 26 bölümden oluşacak ve daha önceki sezonlarda alışık olduğumuz üzere yeni bir ünlü konuk oyuncu izleyeceğiz. Cbs de neşeli pazartesi geleneğini yeni sezonda devam ettirecek iki diziden biri olarak how i met your mother da son sezonda, barney nin Robin e olan ilgisi ve Ted in, Stella'ya ettiği evlilik teklifinde kalmıştık en son. şu ana kadar hem ikinci hem de üçüncü sezonun açılış bölümleriyle harikalar yaratan canımız ciğerimiz dizimizin yeni sezonda da başarılı açılış yapacağına şüphem yok.

The Big Bang Theory

Bu yaz tatilinde keşfettiğim son yılların en neşeli dizilerinden biri olan The Big Bang Theory de Cbs in neşeli pazartesi geleneğini ikinci ayağını oluşturacak. Hele yakın arkadaşım Sevin ile birlikte artık dizinin ilk sezonunu hatmetmiş durumdayız. Sheldon Cooper ın da bu sezona damgasını vurmasını bekliyorum şahsen. En son kendisini bir çin restoranında kasiyeri azarlarken görmüştük. Öte yandan Leonard ile Penny nin birlikteliği ikinci sezona neler getirecek hep birlikte göreceğiz. İzlediğim dizilerin önemli bir çoğunluğu pazartesi gecesine sıkıştığı için salı günleri download günleri olacak gibi yeni sezonda. The Big Bang Theory de salı günleri how i met your mother ın hemen ardından indireceğim dizi olacak yeni sezonda.

Lost

Daha yeni sezonunun başlamasına çok olmasına rağmen onu da anmamak büyük ayıp olur. Lost hakkında pek fazla söylenecek bir şey yok. En son Benjamin in adayı taşıması ve john un gelecekte ada dışında fırtına gibi estiğini ve öldüğünü görmüştük. Yeni sezonda da yine perşembe günleri izleyeceğiz kendisini muhtemelen. Ocağın son haftasında geri dönecek beşinci sezonu ile.

The IT Crowd

Efenim britanya topraklarından çıkan en son bomba it crowd da 2008 sona ermeden yeni sezonun ayınlanacağını duyurdu. yine altı bölümden oluşacak olan yeni sezonda pek sevdiğimiz absürd ingiliz mizah anlayışının yanı sıra, bilgisayar ve internet dünyası üzerine yapılan esprili göndermeler de elbet kendine fazlaca yer bulacak. Moss, roy ve Jen yeni maceralarıyla 2008 sona ermeden karşımızda olacaklar. En son sahnede Denholm ın sekreteri olan Jen bu görevini bırakırken Roy ve Moss u da denholm ın yanında bırakmıştı. Yeni sezonu merakla bekliyoruz.

Prison Break

Efenim ilk sezonu ve ikinci sezonunu ilk yarısı harikalar yaratan ve kendine bir çok hayran kazanan prison break üçüncü sezonda tam anlamıyla batırdı. Bakalım dördüncü sezonda nasıl bir Prison Break izleyeceğiz ben de merak ediyorum şahsen. imdb de gördüğümüz dördüncü sezon fotoğrafları sonrası, Michael, Lincoln, Mahone ve Bellick bilgisayar başında planlar kurmakta idiler. Alışılagelindiği üzere bu sezon da, sezonu en erken açan dizi olacka Prison Break. 1 Eylül den itibaren yeni bölümlerini görmeye başlayacağız. Bu arada üçüncü sezona öldüğü söylenen Michael ın ebedi aşkı Sara Tancredi de diziye geri dönüyor. Eğer bu dönüş konusunda senaristler sıçmazsa yeni sezonda çok şeyler bekliyorum bu diziden. Bu sezon devletin içerisinde kendilerini kullananlar ve şirkete karşı bir mücadele olacak gibi. Eğer öyle olursa büyük bir heyecan kasırgası olarak geri dönecektir, yok hala hapishane kaçış falan konularına döneceksek daha işimiz var demektir.

Gossip Girl

İlk sezonu yayınlanan bir diziye ve üstelik CW de yayınlanan bir diziye göre gossip Girl'ün oldukça başarılı bir ilk sezon geçirdiğini söyleyebiliriz. Josh Schwartz ın teenage diziler konusundaki tecrübesinin bu diziyi ayakta tutan en önemli nedne olduğunu söyleyebiliriz. Tam bir eğlencelik ve hoş vakit geçirtmelik dizide favori karakterim elbette ki Blair Waldorf, nam-ı diğer Queen B. en son Chuck ile beklenmedik aşk yaşayan blair in Chuck dan kazık yiyeceğinin sinyalleri son bölümde gelirken, yeni sezonda pençelerini yine çıkaracak gibi duruyor. Önceki sezon Salı günleri yayınlana gossip girl sanki extra bir yoğunluk yokmuş gibi pazartesi yayınlanacak bu sezon. Salı gününe bir 350 mb daha lütfen! "Blair Bitch Project" gibi harf oyunlu cin bölüm isimlerin de müsebbibi olan Gossip girl ün 1 eylül de başlayacak ikinci sezonunun ilk bölümünün ismi ise; Summer kind of Wonderful gibi "bu yaz ne yaptınız" kompozisyonu konulu.

Heroes

İkinci sezonuyla sıçıp batırma konusunda Prison Break ın eline veren Heroes un yeni sezonundan da pek bir şey beklemiyorum açıkçası. Pazartesi günleri yayınlanan diziler içerisinde en son indireceğim dizi olarka kendine yer bulacka olan Heroes un da yeni sezonunun 22 eylülde başlayacağını belirtelim. İlk bölümünün ismi ise "The Second Coming" ama bu kamera arkasındaki ekip değişmedne veya aklını başına koymadan pek başarılı bir sezon vaat etmediklerini söyleyebilirim

Evet efenim ilginç bir tesadüf olsa gerek ki tüm izlediğim diziler Lost haricinde pazartesi gecesine(bizim için salı günü) sıkışmış durumda. şimdi bakıyorum da salı günü, 2 adet 175 mb, 3 adet de 350 mblık downloadlar bizleri bekliyor 1.5 Gb kadar hafta başına. Tabi it crowd ve Lost geldiğinde bu miktar 2 gb ı bulacak. Hayırlısı olsun yeni sezon hepimize diyerek bitiriyorum bu postu da.

23 Ağustos 2008 Cumartesi

Playlist


Fonda, Yasmin Levy'den "Naci En Alamo" çalıyordu. Genelde, bu şarkıyı remedios silva pisa dışında birinden dinlemeyi pek sevmezdi adam. Daha önce de dinlemişti Yasmin Levy'den fakat beğenmeyip kapatmıştı. Şimdi küçük ama güzel, gümüş renkli Honda Jazz'ı ile d-100 hereke civarına yaklaşıyordu. Bu akşam bir gariplik olduğu belliydi zaten. normalde istanbul-izmit gidişlerinde d-100 ü kullanmaz, temden giderdi. Yasmin Levy dinlemesi de "bu kez de d-100 den gideyim" kararına uygun bir eklenti idi herhalde. Uzun süredir gelmemişti gerçi izmit e. Gece izmit e gitmek pek güzel olurdu. Yine geceydi, saatine baktı 21.43. hereke, geçtiği yolun altında yarım ay şeklinde her zamanki yerindeydi, masalsılığında. Neden bir günlüğüne döndüğünü iyi biliyordu aslında..


Fonda, rafet El Roman'dan "Sorma Neden" çalıyordu küçük otel odasına yerleştiğinde. İzmit'in sahiline yakın bir yerde üç yıldızlı salaş bir oteldi. daha önce de kaldığı için burasını tercih etmiş olmalıydı. Oğlak burcu bu tür, kendi ürettiği kendine has olan ananelerine pek bağlıydı ne de olsa. Cama yaklaşıp, sigarasını yaktı. Pencereyi açtı, denize yakın olduğundan olsa gerek serin bir yaz havası yüzündeydi. Geçmişi düşündü "elimde yine kalemim..."derken rafet el roman. Geçmişe özlem duyma her insanda vardı ama sanırım artık adam bu duygudan kurtarmıştı kendini. Buna rağmen geçmişte yaşadıkları, daha doğrusu buraya geliş nedenini oluşturan yaşadıkları diyelim, ona sadece bir şey öğretmişti.."her yaşanmışlık, nurtopu gibi bir yaşanamamazlık katıyor insana.." Bir daha o hisleri hissedemeyeceğini biliyordu ama umutsuzca da o ilk hissettiği zamanın veya hissettirenin peşinden koşmuyordu.what is done is done...sorma neden..


Fonda, Mehmet Güreli den "Kimse Bilmez" çalıyordu. Bu şarkıyı burger king de duyduğuna şaşırmıştı adam. ne de olsa son bir aydır her gün dinlediği şarkılar listesindeydi..tıpkı "yılmaz erdoğan dan aşkın dansı, umut altınçağ dan hasretim seni, Nazan Öncel den Aşk Olmalı, Nazan Öncel'den Bırak seveyim," gibi..Gece vakti şehre gelmişti, habersiz, kimsesiz.. Sadece kendisi ileydi. Kimse bilmiyordu geldiğini.."Bilen" biliyordu sadece.. Aidiyetsiz hissediyordu kendini turşusuz whopper yerken. Kötü bir şey değildi asla. "Yol"a olan hayranlığı, aidiyetsizliği onda çekici kılıyordu şehirlerde. Yemeğini yedikten sonra ellerini cebine atarak serin yaz akşamında dolşamya başladı yürüyüş yolunda. Genellikle Hugh Grant'ın giydiği gibi açık mavi bir gömlek vardı üzerinde altında ise kumaş pantolon. Gömleğinin altında bir şey yoktu. Bir yandan ıslık çalarak ilerliyor bir yandan da Orhan Veli'nin dizeleri karışıyordu Mehmet güreli nin sesinin arasına.
"İzmit'in sokakları yaprak içindeydi;
Başımda, unutamadığım şehrin havası;
Dilimde hep oraların şarkıları;
Ellerim ceplerimde,
Bir aşağı, bir yukarı.
Sonbahar;
İzmit sokakları yaprak içindeydi.."


Fonda, müslüm Gürses'ten "Nilüfer" çalıyordu..Ertesi gün öğle vaktiydi, adam tek gece kaldığı otelden ayrılmış, fethiye caddesinden yukarıya doğru yürüyordu kalabalıkla birlikte. biraz heyecanlıydı yeniden göreceği için aslında. ama mutlu değildi.. İstemsizce, söyleyeceği sözleri prova ediyor gibiydi. Kendi kendine bunu yapmaması gerektiğini telkin etmesine rağmen, kendine engel olmakta zorlanıyordu. daha doğrusu engel olamıyordu basbayağı. bunu "zorlanıyordu" diyerek yumuşatmaya gerek yoktu. "Aynı değiliz ikimiz de..uzaklarda bir gece hatalarla bir nilüfer..." hayır geçirme artık aklından ne söyleyeceğini diye kızgınlığı artmıştı kendine adamın. hoş şarkının sonrasını görmezden geliyordu, söyleyeceklerini planlayan beyini.. Ama ona düşünme diye kızan adamın kendisi de bu durumdan gayet hoşnuttu. Eski Segafredo nun önünden geçtiğinde gülümseyerek baktı oraya..Az yukarıda karşısında bulunan Coffe Break in kapısına gelmişti. girişte duraksadı, gömleğini, yakasını düzeltip tekrar hareketlenerek içeriye girerken kapıdan, bu yaptığı hareketin yeşilçam da çok yaygın olduğunu düşünerek gülümsüyordu..


Fonda Blonde Redhead den "Melody" çalıyordu. Adam, menüyü elinden bırakarak bir "colombian supremo" istedi. Aslında menüye bakmasına falan gerek yoktu. İçtiği tek kahve oydu. bunu kendisi de, karşısında oturan kadın da biliyordu. Kadın menüye bakıp da bu siparişi vermesi sonucu hafifçe gülümsedi. Menüye baktığına göre başka bir şey isteyecek diye düşünmüş olmalıydı. gülümsemesi, oğlak burcunun kendi yarattığı gelenekselliğine bağlılığı aklına gelmesinden ötürüydü. Konuşsaydı, "hiç değişmemişsin" diyecekti muhtemelen. Adam da...bunu bekliyordu ama söz edilmedi hiç..tek kelime bile..İkisinin de aklından binlerce düşünce geçiyordu.

Fonda Melody çalıyordu..."Yaşadıklarımız güzeldi.." dedi adam..."Güzeldi..." dedi kadın....

18 Ağustos 2008 Pazartesi

Öneriler #5



bu kez kendimin de birebir yapmadığı bir eylemi önereceğim. en kısa zamanda gerçekleştirmeyi düşünüyorum ben. hazır ligler de başlamışken..

Haftasonu, şu kova ile tavuk satılan mekanlardan bir kova tavuk sipariş edin ve öğle vaktiyle gelen kovayı yanınıza alıp televizyonunu karşısına kurulun..gece yarısına kadar çeşitli liglerden bir sürü maç izleyin..hiç oynamayın yerinizden zaruri ihtiyaçlar haricinde..izlerken kendi kendinize sesli yorumlar yapın..ohh missss!!

17 Ağustos 2008 Pazar

Ah Deniz



Şu yerli müzik aleminde en çok kızdığın şarkıcı kim dese biri bir gün, hani olmaz ama bir dese var ya kaç zamandır biri böyle dese diye bekliyorum:), cevabım bendeniz olurdu. yok sevmediğimden değil, bilhakis kendisini çok sevdiğimden bu cevabı verirdim.

meraklı olanlar kendisinin ilk üç albümünü hatırlayacaktır. bu üç albüme "kurtulamıyorum" albümünü de eklersek sonrasında gelen tüm albümlerin yarattığı hayal kırıklıklarını buradan yol yapsam kaf dağına uzanır herhalde. bir zatı muhterem, pek güzel şarkılar yaparken birden berbat şarkılar yapmaya başlayabilir mi hiç. son bir kaç albümüne bakıyorum da kendisinin, elinde avucunda kalmış bir kaç hayranını da kaybetmek için özel efor sarfetmekte sanki. şöyle bir diskografisini incelemek istedim kendisinin bu pazar gününde(ne günü lan akşam olmuş).

Bendeniz I
Bu albüm ve bendeniz ilk çıktığında, çıkış parçası olarak seçilen "ya sen ya hiç" birçoğumuzun hatırlaycagı üzere dönemin tartışmasız hiti olp çıkıvermişti. klibi izleyenler veya sesini dinleyenler "bu sezen aksu mu" tandanslı sorular yöneltmişlerdi. gerçekten de deniz çelik, o dönem hem ya sen ya hiç klibindeki görüntüsüyle hem de sesi ile sezen aksu yu fazlasıyla andırıyordu. ikinci albümde özellikle dikkat çekeceğim üzere, belki de sezen aksu standardına yaklaşabilecek tek potansiyel barındıran şarkıcı da oluyordu bu benzerliğin ötesinde. albümün tek güzeli "ya sen ya hiç" değildi elbette. tamamıyla tatmin edici bir albüm vardı. albümün ikinci şarkısı ağlayayım mı yerli pop müziğin slow şarkılarında kendine has bir yer edindi bile. zamanının ötesine geçivermişti. şu an bile dinlerken kendisini birinci sınıf olduğu ortaya çıkıyor.."önce heyecandna sonra yaşlılıktan, titriyor, titriyor, titriyor ellerim.."

Bendeniz in eski şarkılarındaki en belirgin özelliklerdne biri nakaratın akılda kalıcı olmasına rağmen pek bir şey anlatmaması lakin, nakarat harici sözlerin, dikkatli dinlendiğinde adamı dagıtmasıdır. bunun en güzel örneklerinden biri bu ilk albümdeki "na ni na" isimli şarkısı. bu şarkının nakratı sadece na ni na sözlerinden oluşan bir muhteviyata sahipken nakrat dışındaki sözler...
"düşünüyorum seni , kır artık zincirleri
veda et ayıplara, dokunmasınlar sana.
...
savunma kendini, bak yine yok oldum...
ya bu kahpe duygu..yakıyor yakıyor..
kaybolup gidiyorum, gör artık ellerimi
savaştım kendimle...olmuyor..olmuyor.."

kesinlikle harika sözlerdi. harika olmasının ötesinde deniz kızımız tarafından son derece naif ama bir o kadar da yakıcı biçimde söyleniyordu.

aynı özellik yine ilk albümde bulunan, "müjdeler ver" isimli şarkıda da vardı. bu şarkı da ne hareketli ne de slow diyebileceğimiz bir tempoya sahipti. soft deniyor sanırım bu tempoya. doksanların en çok sevdiğim yanı bu soft tempo aslında. neyse konuya dönersek müjdeler ver in nakaratı pek bir şeye benzemezken nakarat harici sözler ve başlangıç kısmı mahvedici özelliklere sahipti.
"bir sabah uyanıp da
bakarım belki olursun yanımda
dokunur gururuma
beklerim seni bu evin anısına"
Bendeniz dikosgrafisi yapmaya kalkışırsanız kesinlikle esgeçmemeniz şarkılardan biri de "sen kaybettin" isimli şarkıdır yine ilk albümden. Albümün ağlayayım mı dan sonra en çok hasar veren slowudur ve aynı ağlayayım mı gibi kendine has bir hayran kitlesi vardır bu şarkının da.

ilk albümden urayacağım son şarkı "kerime" isimli şarkı. bu şarkıyı dinleyin ve neden bendeniz in, sezen aksu potansiyeli taşıdığını bizzat tecrübe edin derim. aklıma, onu alma beni al, seni yerler gibi hitler geliyor bu şarkıyı dinlerken.

Bendeniz II
Tüm zamanların en iyi bendeniz albümü bu albümdür bence. Bendeniz in hem tek albümlük olmadığını kanıtlayan hem de kendi yolunda sıkı bir biçimde ilerlediğini açıkça gösterirken, albümdkei parçaların tamamı bendeniz in en iyileri arasında gösterilebilecek kaliteye sahipti.

Albümün ilk şarkısı neler olacak isimli şarkı idi. "beni ne hale koydun insafsız..." diye başlayan nakarata sahip bu parça özellikle tek satırıyle içki sofralarının playlistinde kendine yer buluyordu. "ah burası..yanıyor efkarımdan...."
Fakat albümün ikinci şarkısı bendeniz slowlarının da daha şiddetlenekerek geri döndüğünü gösteriyordu. bir ümit sayın şarkısı olan "gönül yareler içinde" ilk üç albümdeki tüm bendeniz slowlarında olduğu gibi zamansız bir hit oluyordu..
Bendeniz 2 nin ve kişisel olarka bendeniz in en sevdiğim üç parçasından biri olan(ulan bir gün de gelip sorun bendeniz den en sevdiğin üç şarkı nedir diye. o kadar liste yaptım burada. high fidelity filminden rol isteyecem yeminlen.) deli yarim de bendeniz 2 nin ışıldayan yüzlerindendi. bu parçayı doksanlar müziğini en iyi anlatan şarkı diye gösteririm hep. son derece naif bir müzik, kusursuz geçişler, bendenizin çatallanan sesi lakin buna rağmen sapına kadar da huzurlu...hele o "tutuştum ben yanıyorum" deyişi yok mu deniz çelik in, başka biri o vurguyu veremez imkanı yok..her zaman, sabah playlistimin en gözde şarkılarından biri olmuştur deli yarim. güzel bir kahvaltının vazgeçilmezidir. şiddetle tavsiye ederim.
Bendeniz II'nin en bilinen şarkılarından biri de "80 günde devri alem" şarkısı. yine bendeniz in, sezen aksu nun asil yolunda adım adım ilerlediğinin en güzel göstergelerinden biriydi kendisi. Bu sezen aksu ve ekürisi bendeniz mevzusunu bu denli sık hatırlatmamın sebebi ikisini de çok sevmem ve bendeniz in gerçekten sezen aksu nun yerine gelebilecek en uygun aday olması. yani gerçekten var bu, özentinin dışında veya bilerek ona benzemeye çalışmanın dışında doğal olarak vardı bu bendenizde...........
gelelim yine bendeniz II albümünden kişisel olarak benim listemde (hani soracaksınız ya en sevdiğin üç şarkısı nedir diye işte o liste) tüm zamanların en iyi bendeniz şarkısı olarka kendine yer bulan "istemiyorum" şarkısına. bir pop şarkısı her yönüyle nasıl kusursuz olabilir sorusunun cevabı bu parça. Bu şarkının en güzel yönü tamamıyla kusursuz geçişleri. önce mükemmel bir solo başlangıcın ardından, davulların tam ama tam anlamıyla zamanında girişi, bedneniz in sözleriyle o geçişe müthiş ayak uydurması...şarkı içinde bir kaç farklı tempo var ve bu tempolara geçişler tek kelimeyle "kusursuz".sanat, sanatsallık, kusursuzluk böyle bir şey olmalı diye düşünüyorum bu parçayı dinlerken. öte yandan sözler ile de bendeniz nispeten hareketli gibi görünen bu parçada yine hançerleri saplıyor...
"gittiğini gördüğüm anda yıkıldım
yastığımda kalmış o sarı saçların
vücudum titriyor, ellerim yanıyor
hasretinden kalbim gitgide eriyor

............

akşam hüzünleri gece darbeleri
sabaha çıkmıyor hüznün saatleri
korkma ağlamıyor içimdeki çocuk
sadece birazcık sevgilerim buruk.."

bendeniz 2 albümünden uğrayacağımız bir başka şarkı da, "ilk aşkım" isimli parça. burada da aslında bendeniz iki albümünde sıkça gördüğümüz geçiş mükemmelliği var. müzikal anlamda başarılı, başarılının ötesinde bir daha kendisinin de eşine ulaşamayacağı bir mükemmelik barındırıyor bu albüm. yine nakaratı pek bir şey anlatmıyorken nakarat dışındaki sözleriyle şarkıyı kafasına kafasına vuruyor insanın deniz çelik.

Albümün ne güzellerinden biri de yine kendine zamansız bir hit olarka yer bulacka olan "sevme" isimli parça. aynı zamanda albümün kpanış şarkısı olarka gelecek albüm için de beklentileri tavan yaptırıyordu. doksanlar müziğinin her öğesinin yanı sıra, müthiş bir nitelik gördüğümüz bendeniz 2 albümünün yine, bir gün doksanları incelemeye çalışacak birinin işini hayli kolaylaştıracak bir şarkı sevme. ayrıca arka vokalde de harun kolçak ı duyabiliriz ki harun kolçak ile yaptıkları düete de daha sonra değineceğim.

Bendeniz III

Bendeniz 2 gibi tüm zamanların en iyi albümü olan albümün ardından albüm çıkarmak da zor bir uğraş olsa gerek. bendeniz III albümü her ne kadar bendeniz 2 nin ulaştığı seviyeye ulaşamasa da kendisinin çıkardığı son iyi albüm olarak kendine bir sıfat bulacaktı zamanla.
Albümün çıkış şarkısı "turnayı gözünden vurdum" idi. yine bendeniz in en bilinen şarkılarından biri oalckatı ilerleyen yıllarla. bu albümde, geçen albümde gördüğümüz doksanlar havasından kurtulup biraz daha müziğini modernize ettiğini görmemek imkansız bendenizin. bu şarkıda da bir bendeniz parçasında ilk kez elektronik saz ve gitar duyuyorduk. fakat bunun gelecke albümlerden farkı, geçişlerinin güzelliğini ve sözlerinin yine eski albümlerdeki gibi mükemmelliyetçi yapıda devam ettirmesiydi. ve türk müziğinin de trendlerini takip etmeye başlamıştık artık bendeniz albümleriyle. şu vakte kadar çıkardığı üç albüm de müzik piyasasını sallayıp kendine sorgulayamayacağımız bir nitelik ve mevki kaznadırmıştı müzikal anlamda.

Albümün bu modernist giriş parçasının ardından doksanlar yapısına geri dönüyorduk "güvendiğim dağlara kar yağdı" ile. yani bu albüm tam anlamıyla bir müzikal geçiş albümüydü. biraz da deneme diyebiliriz. ama çok da başarılıydı. güvendiğim dağlara kar yağdı isimli şarkısına da turnayı gözünden vurdum şarkısına da bugün yirmili yaşların ortasındaki insanlar bir yerde duysalar zorlanmadan eşlik edebilirlerdi.

kişisel olarka bu albümde en sevdiğim şarkı olan özledim isimli parçayı da anmamız gerek. bu şarkıda bendeniz iki albümünün havasını hissediyorduk. kusursuz geçişler, nakarat dışında paralayan sözler. soft tempo...bir saygı duruşuydu belki de. belki de zaten bendeniz in doğal yapısıydı bu müzik..keşke öyle devam ettirseydi. "gel yardım et günahıma.." sözü ise şarkıyı bir klasik yapmaya yetiyordu..

Bendeniz 3 albümünün en çok bilinen parçalarından biri de "sana mı kaldım" şarkısıydı. yine müzikte modern yaklaşım göz doldururken, eski albümlerde gördüğümüz tarzı da koruyordu. ve her albümde olduğu gibi bu albümde de sezen aksu yu hatıralatan en az bir şarkı vardı..bu da o şarkıların en önde geleniydi. bu bedeniz in doğal yapısıydı. aynı kafadaydılar müzikal anlamda sezne aksu ile..ve şarkılarda da bunu görmek kaçınılmazdı."yoldan çıktım yollar bana pek cazip değil.."

Bendeniz III albümünden uğrayacağımız son şarkı "hani bendeniz slowları nerede" sorularına gelecek cevap olan şarkı...bir gün istersin tüm bendeniz slowları gibi yerini klasikler arasında alıyordu..bu parça da olması gerketiği gibiydi..hem üçüncü albümün modern müzikal altyapısına sahipti hem de geçmiş iki albümün ruhuna.. bu yüzden belki de en çok bilinen ve sevilen bendeniz slowlarından biri oldu zamanla.
"ümidini al git dostum..ben aşka doydum..."

DİĞER

Bendeniz bu üç albümün ardından bir kolaj albüm çıkardı. üç albümde bulunan sevilen şarkılarından oluşuyordu. yeni albüm bekleyen hayranları biraz daha bekleyeceklerdi.. ve bir süre sonra kurtulamıyorum albümü geldi...maalesef bendeniz in çöküşünün başladığı albüm diyebiliriz kurtulamıyorum için. albüm diğer üç albümün aksine tamamen tatmin edici değil, kısmen tatmin ediciydi. bazı şarkılar bendeniz i sevenler tarafından fazla tepki toplayacak niteliksizlikteydi. Kötülere bakmadan iyilere bakalım. kurtulamıyorum albüme adını vermeyi haketmişti ve ilk üç albümün dışında tek sevilen bendeniz şarkısı olackatı ve mecburen bu albümü de sevilen albümler listesine koydurtacaktı. gece yatarken ve sarmaşık isimli şarkılar da albümün genel kalitesine göre iyi sayılabilirdi. fakat albüm...dökülüyordu.


Kurtulamıyorum dan sonraki albümlerdne konuşup da sinirlerimi bozmayacağım daha fazla ama bu albümlerdne sonra bendeniz, burada paragraflarca anlatmaya çalıştığım potansiyelini bir türlü gösteremedi ve "hello papi hello mama, hey sexy bunny, check in" gibi parçalar yaptı. zaman albümünde arabeske kaydı. fakat kendisini çabuk toparlayıp iyi bildiği türe döndü yine. döndüğünde de bir tür karmaıklık vardı. olmuyordu..olmuyor..oysa ki ilk üç albümden çok iyi biliyoruz ki bendeniz her türlü potansiyele sahipti..ama olmuyordu. işte bu yüzden çok kızıyorum ona. hayır bilmesek daha önce görmüş tecrübe etmemiş, o şarkıların tadını almamış olsak sonraki şarkılarının kötü oluşunu bir nebzeiçime sindireceğim fakat...ilk üç albümü gördükten sonra bedneniz in böyle kötü şarkılar yapmasını içime sindiremiyorum bir türlü..neyse zaten uzun bir yazı oldu. her labümde bu kez olacka diye şevkle alıp dinliyorum ama yine olmadığını görünce büyük hayal kırıklığı yaşıyorum..biliyorum yapabilir..yapacak..ama ne zaman?

16 Ağustos 2008 Cumartesi

ikisi de..b-)what i am trying to say



masal...

"you know when i said i knew little about love? that wasn't true. i know a lot about love. i've seen it, centuries and centuries of it, and it was the only thing that made watching your world bearable. all those wars. pain, lies, hate... it made me want to turn away and never look down again. but when i see the way that mankind loves... you could search to the furthest reaches of the universe and never find anything more beautiful. so yes, i know that love is unconditional. but i also know that it can be unpredictable, unexpected, uncontrollable, unbearable and strangely easy to mistake for loathing, and... what i'm trying to say, tristan is... i think i love you. is this love, tristan? i never imagined i'd know it for myself. my heart... it feels like my chest can barely contain it. like it's trying to escape because it doesn't belong to me any more. it belongs to you. and if you wanted it, i'd wish for nothing in exchange - no fits. no goods. no demonstrations of devotion. nothing but knowing you loved me too. just your heart, in exchange for mine."

ikisi de..a-)Sophie was back in the game



uzun zaman önce uvmk tavsiye etmişti bu sahneyi.. ilk izlediğimde de etkilenmiştim..şimdi aklıma geldi yine etkilendim..

"sophie was back in the game! pure, raw, explosive pleasure! better than drugs, better than smack! better than a dope-coke-crack-fix-shit-shoot-sniff-ganja-marijuana-blotter-acid-ecstasy! better than sex, head, 69, orgies, masturbation, tantrism, kama sutra or thai doggy-style! better than banana milkshakes! better than george lucas's trilogy, the muppets and 2001! better than emma peel, marilyn, lara croft and cindy crawford's beauty mark! better than the b-side to abbey road, jimmy hendrix and the first man on the moon! space mountain, santa claus, bill gates' fortune, the dalai lama, lazarus raised from the dead! schwarzenegger's testosterone shots, pam anderson's lips! woodstock, raves... better than sade, rimbaud, morrison and castaneda! better than freedom, better than life!"

15 Ağustos 2008 Cuma

Orospu Bir Anının İtirafları

-Neden bir anı orospu olur?
-Bilmem...ama ben kendim seçtim..Öyle güzel bir anı oldugum söylenir ki; beni başkaları da tatsın isterim..Aslında sacmalıyorum...Türk filmi klişeleri gibi işte "seni bu hayattan çekip kurtaracagım" sözüne inanışım ve sonunda orospu oluşum.."tüm özlemlerimiz bitecek"..
-Aslında çok güzel görünüyorsun..Seni yaşamak çok şeyi olmalı bir bireyin..
-Evet,güzel oldugumu biliyorum..Bir kez düzen,tekrar tekrar tatmak ister beni..Oysa sanırım ben kendimi sadece ondan bir iz bulabilmek için becertiyorum...
-Ondan?
-Beni bana ilk kez yaşatan işte..Bilmiyorum,belki onun için kabak tadı vermiş orospu anılardan biriydim sadece..Ama ilkti işte..İlk kez bu kadar güzeldim..En saftım..
-Ne oldu ki?
-Bilmem ben biraz kirlendim sanırım..Ama aramaktayım halihazırda onu.."tüm özlemlerimiz bitecek.." O anıyı..Kendimi düzdürmem bu yüzdendir belki de..O..Başka bir tende onu yaşamaya çalışmak..Lakin her ten bir o kadar farklı ve bir o kadar yakın ona..Beni ilk kez yaşayanlar..Yine aynı söz "tüm özlemlerimiz bitecek.." "artık orospu olmuş bir anıya aşık olunmaz" kuralını bilmiyorlar galiba..
-Ne var ki sende bu kadar?her gören her yaşayan bir daha istiyor..
-Hayal var..Hayal etmek...rüya görmek..şarkı var..battaniye var..Bir göğsün bogulması var..gün var..gece var...En sonunda gerçeklik var...tabi sonuna kadar boşalmazsa karşı taraf...
-Peki o kaldı mı sonuna kadar?
-O kaldı,ama ben erken boşaldım..ilk orgazm işte...Bu şarkıyı bilir misin sen "yak hadi durma..senin bu küller..bana sen lazımsın.." peki bunu "sözün şiirlerin mükemmelidir..senden başkasını seven delidir.."..Listenin ilk şarkıları bunlar...ilk...orospuluk işte sonrası..bir anının orospuluğu..sonrasında her yaşayana bir şarkı sectirdim içimden..ya da ben sectim onlar için..onlar da tasdik ettiler..Bir anıyı değerli ve unutulmaz ve sonsuz kılandır şarkı..Boşver saçmalıyorum muntazaman..Ha bu arada,sen fin dilinde güneş ne demektir bilir misin?
-Maalesef
-Ben de öyle tahmin etmiştim...Bir şansımı deneyeyim dedim yine de...Hadi soyun sen takma kafana söylediklerimi..soyun..Beni yaşıyorken bunları düşünmezsin..Profesyonel oluyor zamanla anılar..

10 Ağustos 2008 Pazar

Tepecikli

Yogun bir iş temposunun ardından geçen günlerde bir kaç günlüğüne edirne ye kaçtım dinlenmek için. Edirne deki üç günlük mini tatilimde, bu yazın başında yaz düğünlerinin hiti olmasını beklediğim mahallenin güzeli sezen şarkısını sıkça duymayı bekliyordum düğünlerde veya çarşıda, orada burada. lakin tam da bu yaz kibariye denilen zat-ı muhterem tepecikli diye bir şarkı yapmış. şarkı trakya topraklarında şimdiden yazın tartışmasız hiti olup çıkmış. her yerde o çalıyor. hakkını da vermek gerek vesselam. deli gibi oynatıyor. tecrübe ettim bizzat :) youtube a girebilenler için;

6 Ağustos 2008 Çarşamba

öneriler #4




haftasonu yaklaşırken, bu köşeye ufak bir öneri daha eklemek istedim. sıcak bir haftanın ardından gelen haftasonu sabahının, sabah serinliğinde erkenden kalkıp ekmek almaya gidin sevdicek diğer yanda çayı demlerken. eşofmanlarınızı giyerek fırından yeni çıkmış ekmeği sıcak kokusuyla alın ve eve gleirken ucundaki kıtırlığı ısırarak yürüyün yolda. bir nefes daha çekin havadan. "dünya gerekten varmış" deyip gülümseyerek yola devam edin. gülümserken orhan veli yi hatırlayın.
"yolda yürürken kendi kendime
gülümsedigimin farkina vardigim zaman
beni deli zannedeceklerini sanip
gülümsüyorum"

5 Ağustos 2008 Salı

everything something happened

Bazen işyerinde motd olayını yapıyorum. pek de hoşuma gidiyor vesselam. gelip geçerken okuyanların da ilgisini çektiği muhakkak. genelde kısa aforizmalardan oluşan bir muhteviyatı oluyor bu notların. yazarken veya post it i elime alıp panoya yapıştırırken aklımdan binlerce düşünce geçiyor. yani..binlerce..

evet bunları bloğuma yazayım diyorum. lakin ne vakit yazmaya yeltensem o vakit kafamın içinde tepinen binlerce "fil", karıncaları ezmemek için azami ehemmiyet gösterip köşelerine çekiliyorlar. mesela şu an yazarken kafamın içinde "an"lık(literatürde daha kısa bir zaman dilimi yok sanırım) binlerce "şey" dolaşıyor. daha önce yazmıştım yakın postlarımdan birinde "Ruhumuz bütününde küçük ipuçlarıyla dolu. Bir an kendini gösteren sonra sonsuza dek yok olan ipuçları.. Bunlar büyük ve unutulmuş bir hayatın, belki yüzlerce jenerasyonun sessiz mırıltıları.." sözünü. can it be...

no way..

aslında yazıya başlarken yazmak istediğim iki paragrafta bahsettiğim şeyler değildi. bazı repliklerden bahsetmek istiyordum, atlayıp duruyor oradan oraya düşünce köyleri. tam şu anda, şimdi aklıma tahtalara vur şarkısının sözlerinin bir kısmı geldi..ve..gitti...

"kafa karış bulanık istanbul'a geleli..."

bir nedeni mi var. istanbul a geleli kafam karışık mı..hayır..değil..peki neden aklıma geliyor ki bu satır..

"i have no idea"

saçmalıyorum muntazaman. hayır cehalet erdemdir klişesine girmeyeceğim. ünlü bir söz vardır, "ne kadar çok bilgi sahibi olunursa septizm o derece artar" şeklinde.

"katılmamak mümkün değil"

örneğin şimdi yazının son kısmına baktım ve oldukça nadiren yaptığım bir eylemi yaptığımı farkettim. köşe yazarları yazacak şey bulamayıp yerlerini doldurmak adına böyle boşluklar bırakırlar satır aralarında. öyle mi yapıyorum ki, anlatacak bir şeyim yok mu?

dünyalarca var halbuki, "dünyalar" var.

uzun süredir yazı yazmıyordum bloguma. bu süre zarfında fantastik literatüre fena daldım. öncelikle uzun süredir(yaklaşık bir yıl) aradığım discworld serisinin ilk kitabı olan büyünün rengi ni buldum. (burada şaşırman lazım ey okuyucu).... son haftalardaki iş yogunlugundan çok fazla okuma fırsatı bulamadım gerçi lakin o kitaplar kargo ile elime ulaşmdna önce uzun süredir okumak istediğim "the hitchhiker's guide to the galaxy" i okudum. douglas adams a bir kez daha hayran kaldım. final bölümünden sonra adından sıkça söz ettiren "avatar the last airbender" ı indirip izledim. ve şunu demek isterim, final bölümü kesinlikle anlatıldığı kadar VAR. yıllardır dizi ve çizgi dizi izlerim lakin böylesine tatmin edici bir final izlemedim diyebilirim.

neyse. bomboş bir yazı oldu ve ilk defa bloğu günlük gibi kullandım. sadece bir şeyler yazmaya ihtiyacım vardı sanırım.

"bon voyage.."