23 Haziran 2009 Salı

Bir Süreliğine Ortalıkta yok...


Canlar, bugünlerde kafam çok bozuk. Düzgün giden tek bir şey yok. Doğru dürüst düşünüp rasyonel davranamaz oldum bu süre içinde.. Bir süreliğine uzaklaşıp kafamı dinlemek niyetindeyim.. Bir kaç hafta sonra her türlü sorun kaldığı yerden devam edecek.. Bir süreliğine kaçıp uzaklaştığınızda geride bıraktığınız tüm sorunlar kendiliğinden çözülebilseydi keşke.. Herkese iyi bir yaz diliyorum.. Sağlıcakla kalın..

Son şarkımız;

Düşleriyle yanıp, sevdalarıyla kavrulanlara özellikle... En tatlı yerinde uyananlara bir de.. En çok da, düşlerinin peşisıra kendini yollara vuranlara..


Son Şiir;

Çadırımın üstüne yağmur yağıyor,

Saros körfezinden rüzgâr esiyordu,

Ve ben, bir roman kahramanı

Ot yatağın içinde,

İkinci, dünya harbinde,

Başucumda zeytinyağı yakarak

Mevzuumu yaşamaya çalışıyordum;

Bir şehirde başlayıp

Kimbilir nerede,

Kimbilir ne gün bitecek mevzuumu.

Orhan Veli Kanık - Bir Roman Kahramanı

* Fotoğrafı şu adresten aldım;
http://www.edebiyatdefteri.com/resim/resimli_siir/buyuk/211590.jpg

22 Haziran 2009 Pazartesi

Avatar Evreni (Kısım 3) - Toprak Krallığı

Toprak krallğı haritanın coğrafi açıdan en büyük bölümünü kaplayan ülkedir. Coğrafi anlamdaki bu büyüklüğü diğer tüm uluslarla komşu olmasını sağlamıştır. Geokinesise epeyce benzer toprak bükme pratiği yapan kadın ve erkeklerin evidir. Toprak krallığı, Ateş ulusu'nun emperyalist savaşında sınırlarında en fazla karşı koyan millettir. Su kabilesi de kendilerine yardıma katıldığı için toprak krallğı onların yerlerini de korumaya çalşmıştır çünkü su kabileleri kendi topraklarını korumak açısından oldukça zayıf kalmışlardır. Toprak krallığının bir çok vatandaşı kendi içinde apayrı bir dünya olan başkent Ba Sing Se'de yaşarlar. İkinci kitabın sonunda Ba Sing Se düşmüştür ve üçüncü kitap boyunca yok olma tehlikesi ile yüz yüze kalmıştır.


Ortaya Çıkış

Toprak Krallğı, Ming ve Kinq hanedanlığından adını alan geç dönem Çin İmparatorluğundan esinlenilmiştir. Toprak kralının sarayı yasak şehir ve diğer çin binalarından esinlenilmiştir. toprak krallğı vatandaşları imparatorluğun geniş alanlarında farklı görünümler sergilerler. Toprak Krallığı amblemi karenin içine çizilmiş bir daire ve merkezinde çok daha küçük bir kareden oluşur(Çin parası gibi). Bu nişanlar Toprak Krallığının derinliğini sembolize ederler.

Kültürleri

Mekanik altındaki teknoloji temelli mülteciler ve Kyoshi Adası'nın izole yerleşimi dışında, Toprak Krallığı diğer uluslara göre daha az dışa kapalıdır.

Toprak krallğı vatandaşları bir çok oyun ve etkinlikler yaratmışlardır. Örneğin Omashu'da ilk kez Aang ve Kral Bumi'nin oynadığı ve şehrin dağıtım sisteminde yapılan ve kral Bumi'nin "World Greatest Superslide" denilen oyun oynanır. Ba Sing Se'nin ara sokaklarında toprak bükme kullanlarak oynana futbol oyunu vardır.

Taş ve kaya, toprak krallığı'nın en büyük doğal kaynaklarıdır. Toprak Krallığında toprak bükücülük neredeyse her şey için kullanılır. Ateş ulusu kadar fosil yakıtları kullanmasalar da bazı köylerde kömür ve kereste madenlerinden madencilik yapılabilir. Toprak krallığının bol verimli topraklarında bir çok çeşit sebze ve meyve yetiştirilir.

mimari, çiftçilik, marangozculuk, avcılık ve madencilik Toprak Krallğı endüstrisinin temel taşlarıdır. Toprak Krallığı vatandaşları her kademenin kar sağlayacağı ileri seviye bir ticaret ve tanıtım sistemi geliştirmişlerdir. Omashu'nun posta ve katı atık sisteminden,Ba Sing Se'nin metro istasyonları ve çeşitli buluşlara kadar toprak bükme kullanılır ve Toprak krallığının sofistike halkına hizmet ederler.

Hükümet

Toprak krallığı, eyaletlere, ana şehirlere, küçük kasbalara ve bağımsız yerleşim birimlerine bölünmüş geniş bir ulustur. Başkenti Ba Sing Se'dir. Ba Sing Se'de Toprak kralı denilen merkezi bir karar merci olsa da Omashu gibi büyük eyaletlerin Kral Bumi gibi kendi krallar vardır. Toprak Krallığınn hükümeti, merkezi Konfedere Monarşidir. Toprak kralları gücü hükümet bürokrasisine bırakırlar. Toprak Krallığı düşmeden önce toprak kralı daha çok bir figürdü. güç asıl olarak Dai Li'nin başkanı, Toprak krallığının kültür bakanı ve aynı zamanda kralın da danışmanı olan Long Feng'in elindeydi. Bu aynı zamanda Ba Sing Se hükümetinin kendi duvarları dışındaki gücünü çok az kullandığı anlamına da gelirdi. Ki temel olarak toprak krallığının tüm durumunu açıklamaya yeterdi.

Ba Sing Se'deki hükümet, savaş boyunca oldukça baskıcıydı. Long Feng nüfusu sosyal ve ekonomik derecelerine göre ayırmıştı. Ayrıca Ba Sing Se hükümetinde bürokrasi çok fazla idi. Kral ile görüşebilmek bile Avatar dahi olsanız en iyi ihtimalle 6 hafta sürüyordu. Toprak krallığı büyük ölçüde Çin'deki King Hanedanlığından etkilenmiştir.

Ordu

Toprak krallığı askeriyesi en çok kara kuvvetlerine bağlıydı. Ateş ulusu gibi, Toprak Krallığı ordusu da bükücüler ve normal piyadelerden oluşur. Bükücü olan olmayan askerlerin her biri oldukça çeşitli silahlardan taşırlar. bükücü olmayan askerler daha ağır silahlandırılırlar.

Toprak krallığı askerleri imparatorluğun farklı bölgelerinde farklı renklerde üniformalar giyebilirler. Sarı kahverengi (kitap 1 Bölüm 7 "The Winter Solistice"), açık yeşil (Kitap 2 Bölüm 1 "The Avatar State"), bronz kahverengi (Kitap 2 Bölüm 12 "The Serpent's Pass") üniformaların her biri görülmüştür. Omashu'nun bükücü olmayan askerleri yaprak yeşili renklerde, krallıktaki diğer bükücü olmayan askerler ise sönük zeytin yeşili üniformalar giyerler. Ba Sing Se'de duvardaki askerler siyah ve altın sarısı renginden yapılmış, daha farklı üniformalara sahiptirler.

Çeşitli toprak bükücülere danıştıktan sonra mekanikçi, sonradan İStilada kullanılacak toprak bükme ile çalışan tanklar tasarlamıştır.

DAi Li

Dai Li, Ba Sing Se'nin kültürel mirasını koruyan ve Kültür bakanı ve istihbarat başkanı Long Feng'e doğrudan bağlı bir birimdir. Ba Sing Se'içinde savaştan söz edenleri yakalayıp yeniden eğitirler(beyin yıkarlar). Toprak kralına hizmet etmelerine rağmen sadece Long Feng'e sadıktırlar. Toprak krallığı başektine yapılması planlanan darbe girişiminde Azula'nın emri altına da geçmişlerdir. Dai Li yüzyıllar önce Avatar Kyoshi tarafından Ba Sing Se'nin kültürel mirasını korumak için oluşturulmuştur.

Dai Li Çin'deki Qing hanedanlığında ikinci dünya savaşı sırasında yine Dai Li olarak bilinen hükümet ajanlarından modellenmiştir.

Kyoshi Savaşçıları

Kyoshi adasında bulunan ve Suki önderliğinde tamamen kadınlardan oluşan bir savaşçı grubudur. Dövüşlerinde hiç bir bükme sanatı kullanamamalarına rağmen iyi eğitimli ve Avatar Kyoshi'yi onurlandıran bir dövüş stilleri vardır. Kyoshi adası genel olarak savaşta tarafsız kalmasına rağmen, Avatar buraya geldikten sonra bu durum değişmiştir. Kyoshi Adası Savaşçıları, toprak krallığına direnişte yardım etmek için mültecilerin Ba Sing Se'ye rahatça ulaşmalarına yardımda bulunmuştur. Ayrıca Appa'nın kayıp günlerinde, Appa'yı Prenses Azula, MAi ve Ty Lee'de korumaya çalışmışlardır. Azula Mai ve Ty Lee'ye yenilmelerinin ardından bu üçü, Kyoshi Savaşçısı görünümüne Toprak Kralı'nın sarayının içine sızmayı başarmışlardır. buna rağmen Kyoshi savaşçıları Appa'nın hayatını kurtarmayı başarmışlardır.


Beşli Konsey
Yüksek Rütbeli beş toprak krallığı generalinin Ba Sing Se dışındaki askeri ve stratejik hamleleri değerlendirdiği bir kurumdur. bunun yanı sıra beşli konsey aynı zamanda Kral Muhafızları denilen elit bir dövüşçü grubunu da kontrol eder. Beşli konsey kralın isteğiyle kurulmuş ve Long Feng'in yükselişine kadar kral ile eşit otoriteye sahiptir. Prenses Azula'nn başkente darbe girişimi sırasında, tamamı Dai Li ajanları tarafından yakalanmış ve hapsedilmiştir. Beyaz Lotus üyelerinin sayesinde serbest bırakılmışlardır.

Kralın Muhafızları
Ne Dai Li ne de orduya bağlı olup doğrudan Toprak Kralını koruyan gruptur. SArayı koruyan yüzlerce muhafız olduğu görülmüştür.

Yerleşim birimleri

Kyoshi Adası


Avatar Kyoshi tarafından insanları istiladan korumak amacıyla Güney denizinde kurulmuş bir adadır. Adanın aynı zamanda bir tür liman olması nedeniyle, tacirlerin ve seyehat edenlrin mola noktalarındandır. Kyoshi adasının iş gücü adanın çeşitli yerlerine dağılmış küçük köylerde kendine yer bulur. Her köyün kendi lideri olup Kyoshi Adası Savaşçılar tarafından korunur. Üzerinde neredeyse hiç bir askeri güç barındırmaması sayesinde Ateş ulusu savaşının yüz yıl boyunca dışında kalmayı başarmıştır. Köylüler dışarıdan gelenlere karşı pek sıcakkanlı değillerdir. ateş ulusu ajanlarından şüphelenirler. Bunun yanısıra Avatar'ın köye gelmesinin ardından daha hoşgörülü olmuşlardır.

Omashu

toprak Krallğı'nda kurulan ilk şehirdir ve Romeo ve Juliet gibi bir aşk hikayesine dayanır. Oma ve Shu aynı zamanda ilk toprak bükücülerdir. Bir dağdadır ve çevresi kanyonlarla ve dev bir geçitle kaplanmıştır. Büyük taş kapılar ile korunur. Buna rağmen savaş sırasında Ateş ulusu tarafından ele geçirilimiştir. Omashu'nun ana endüstri kolu silahlar ve savaş aletleridir. Bu nedenle dağıtım sistemi de çok gelişmiştir. Yerçekimi ve Toprak bükmeyi kullanan etkili bir dağıtım sistemi vardır.

Ba Sing Se

Ba Sing Se, Toprak krallığı'nın başkentidir. Girilemez ve dış dünyadan tamamen izoledir. Ateş ulusu generali Iroh'un 600 gün süren ve sonunda oğlunu kaybetmesine neden olan kuşatmaya dayanmıştır. Ba Sing Se'nin bu kuşatmalara dayanabilmesinin ardındaki sır duvarlarıdır. En Dış duvar ile yerleşim bölgesi duvarı arasında, çeşitli tarım ürünlerinin yetiştirildiği tarlalar bulunur. Bu tarlalar şehrin kendi kendine yiyecek ve içecek sağlamasına neden olur. Yüz yıllık savaş dahilinde bu duvarlar sadece iki kez zorlanabilmiştir. Bunlardan biri General Iroh'un 600 günlük kuşatması esnasında, diğeri ise Azula'nın matkap ismi verilen savaş aracı ile saldırısı sırasındadır.

İkinci kitapta şehir, sosyal sınıflara göre farklı alanlara ayrılmış şekilde gösterilmiştir. Fakirlerin ve mültecilerin yaşadığı gettolar şehrin geri kalanından duvarlar ile ayrılır. Antik Çin'deki sosyal sınıf etkileşimine doğrudan bir göndermedir. Şehir duvarları dahilinde, devam eden savaştan konuşmak yasaktır. Bu, şehrin kültürel mirasını korumak amacıyla apılmış olup kendisini dünya üzerindeki tek "ütopik" şehir yapmaktadır. Kralın sadece bir figür olduğu gösterilip şehrin asıl yöneticisinin Dai Li'nin başkanı Long Feng olduğu da dizi dahilinde sunulmuştur. Savaştan söz edilmemesi için insanları sıkı bir kontrole tabi tutarlar ve bu durumda şehir içindekiler tarafından girilemez şehir olarak nitelenir. bu kurallara karşı gelenler, Dai Li tarafından savaşın olmadığına dair, beyin yıkama işlemine alınırlar.

Ba Sing Se'nin anlamı "Girilemez Şehir" olarak söylenmiştir (kitap 2 Bölüm 13 "The Drill")

Toprakbükme

İnsanlar toprak bükmeyi ilk olarak, görmek ve doğa ile iletişim kurmak için bu işlemi yapan kör köstebeklerden öğrenmişlerdir. toprak bükmeyi ilk öğrenen insanlar bu sanatı birbirleriyle görüşebilmek için kullanan Oma ve Shu ismindeki aşıklardır.

Toprak bükme genel olarak Kung Fu'nun Hun Gar stiline dayanır. Savaş sanatı hayvanların hareketlerine dayandırılır. Kaplan sert gücü temsil ederken Turna hafif gücü temsil eder. Harici durum bir tek, kör toprak bükücü olan Toph Bei Fong'ta ortaya çıkar. Onun stili "Southern Praying Mantis Kung Fu" stiline dayanır. Diğer bükme disiplinlerinin aksine toprak bükme, dinlemek ve saldırı için doğru zamanı beklemeyi merkeze alır. Toph bu tekniği yer köstebeklerinden öğrenmiş ve daha sonra Aang'e de öğretmiştir. Bu teknik toph ve Aang'e yerdeki titreşimleri hissederek onlarla görme yeteneğini sağlamaktadır.

Uzman Teknikler
Kum Bükme: Bir tür çöl toprak bükücüsü bu tekniği geliştirmişlerdir. Bu tekniği dövüş ve nakliye için bolca kullanırlar.

Yergörüşü: Yer köstebekleri, yani orjinal toprak bükücüler, tamamen kördür. Toprak bükmeyi ve topraktaki titreşimleri hissederek "görmek" eylemini gerçekleştirirler. Toph bu tekniği küçük bir kız iken direk olarak yer köstebeklerinden öğrenmiştir ve kendisi de kör olduğu için bu tekniği hayatının geri kalanında görmek üzere kullanmıştır. Yer görüşünü kullanabilen insanlar sadece Toph ve Aang'tir.

Metal Bükme: Metal bükme imkansız olarak değerlendirilmiştir fakat Toph eşsiz yergörüşü tekniğini kullanıp metalin içindeki küçük parçaları görerek onları yönlendirmeyi başarmış ve bu tekniği bulmuştur. DAha sonraları bu konuda iyice uzmanlaşmış ve neredeyse çok az güç harcayarak metal bükebilir hale gelmiştir. Toph bu tekniği kendisini metal ile kaplamak için kullanabilir. Bu sayede metal taştan daha sert oluğu için ateş bükücülerin gönderdiği ateşlerden de etkilenmemiştir.

21 Haziran 2009 Pazar

Avatar Evreni (Kısım 2) - Su Kabilesi

Su kabilesi üyeleri genel olarak iki yerleşim bölgesinin birinde yaşarlar. bunlar iki kutupta yer alan Kuzey Su Kabilesi ve Güney Su Kabilesidir. Ayrıca Foggy Swamp Tribe isminde, Toprak krallığı bataklıklarında yaşayan bir grup daha vardır(kitap 2 Bölüm 4 "The Swamp"). Su kabilesi hidrokinesisin mistik bir sanatı olan Su bükme üzerine pratik yapan erkek ve kadınlardan oluşur. güney kabilesinde, Ateş Ulusu diğer tüm bükücüleri yakalayıp esir aldığı için geride kalan tek su bükücü Katara'dır. Bunun aksine Kuzey Su kabilesinde ise Su bükücü bolluğu vardır. Kuzey su kabilesi erkeklerin yalnızca dövüşmek, kadnların da iyileştirmek için su bükme kullanmasını telkin eder.

Kültürleri

Etnik olarak güney ve kuzey su kabileleri üyeleri, açık veya koyu kahverengi saçlara, mavi gözlere, kahverengiye çalan bir ten rengine sahiptir. Kıyafet ise genel olarak, beyaz kürk ile kaplı mavi anorak ve pantolondan oluşur.

Su kabilesinin ulusal amblemi, beyaz bir hilal içeren çember ve okyanus dalgalarını temsil eden üç yatay siyah çizgiden oluşur. Amblemdeki hilal ve okyanus dalgaları, insanları güç veren okyanus ve ay ruhları Tui ve La'yı sembolize eder. Her dört ulusun da baskın bir mevsimi vardır. Su kabilesinin baskın mevsimi kıştır. Diğer mevsimlere göre daha çok su bükücü kışın doğar ve güçleri uzun gecelerle birlikte kışın en yüksek seviyede olur. Su kabileleri genelde kutupta yaşadğı için kış havası genelde sabittir. Donmuş kutuplarda ve deniz ile okyanus kenarındaki buzullarda yaşadıkları için doğal kaynaklar ve yemek için okyanusa bağımlıdırlar. Su kabilesi avcıları doğal olarak alanlarında en iyisidirler.

Ordu

Güney kabilesinin tüm yetişkin erkekleri tam eğitilmiş savaşçılardır. Silahları, sopalar, kemikten yapılmış mızraklar, bumeranglar, pala kılıçlarıdır. Kuzey su kabilesinde su bükücü olmayan savaşçılar da yer alır. Genelde yalnız dövüşmekten çok beraber savaşırlar. Her su bükücüye en az bir su bükücü savaşçı daha eşlik eder(kitap 1 bölüm 19: "The siege of the north part 1").

Foggy Swamp Water Tribe'ın resmi bir askri gücü yoktur. bunun yanısıra dışarıdaki yaşamdan çok bataklık içinde doğal yaşama adapte oluklarından bataklık kamışlarını bükebilen bükücüler mevcuttur.

Güney kabilesinin gemileri filika şeklindeki yelkenlilerdir. Omurgaları ahşaptan oluşur. bu gemiler en az iki kişi tarafından kullanılır. biri ana kumanda da diğeri de yelkeni kontrol eder. Savaştan çok nakliyat için yapılmışlardır.

Kuzey su kabilesinin en çok kullanılan gemisi, çift omurgalı su bükme ile hareket eden teknelerdir. Küçük olduğu için bir çok farklı uygulamada kullanılabilirler. Nakliyattan şehrin içindeki kanallarda sivilleri taşımaya kadar. Ana amaç olarak kısa okyanus yolculukları için yapılmışlardır. Savaşçılar bu gemilerle Kuzey Su kabilesini dışarıdan korurlar.

İlk istila sırasında Sokka ve Mekanikçi, Ateş ulusu başkentine girebilmek için su bükme gücü ile çalışan denizlatılar tasarlamışlardır.

Kabileler

Su kabilesi grupları, coğrafi nedenler ve element ile yakınlıkları nedeniyle üç ana kültüre ayrılır. Savaştan önce ayrıyken de kuzey ve güney kabileleri birbirleriyle iletişim halindeydi. Bu kabileler gerçek hayatta Kuzey Amerika'daki Inuit kabilesinden esinlenilmiştir.

Güney Su Kabilesi
Savaş boyunca güney su kabilesi soylarının tükenmesi ve yok olma tehlikesiyle karşılaşmışlardır. bükücü nüfusunun çoğu ya yokedilmiş ya da Ateş ulusu tarfından esir alınmıştır. Güneydeki tek su bükücü Katara'dır. bunun haricinde güneyli bir diğer su bükücü olan Hama'da Ateş ulusunun hapishanesinden kaçmayı başarmıştır. Bükücü doğan çocuklar öğretecek kimse olmadığından bükücülüklerini geliştiremezler. Savaştan önce güney su kabilesi de bir çok şehirden meydana geliyordu fakat savaş boyunca dağılarak çok çok küçük gruplara bölünerek yaşamaya başladlar. Pek fazla tehlike arz etmedikleri için Ateş ulusu genel olarak güney su kabilesini daha sonra rahat bırakarak en büyük ve zor hedefleri olan Toprak krallığına odaklanmaya başladı. bu süre içinde tabi periyodik olarka su bükücüleri imha etmeye devam etti.

güney su kabilesi, erkekler savaşmak için toprak krallığına gittiğinden beri savunmasızdı.

Kuzey Su Kabilesi
Kuzey su kabilesi yüz yıl süren savaşta ayakta kalmayı başardı.Kuşatma stratejisi kuzey su kabilesini hadlerini aşmadan, Ateş ulusuna karşı savunmaya yeterli oldu. öte yandan bu aynı zamanda, kuzey su kabilesinin sınırları içinde de etkilere neden oldu. bu kabile resmi bir savaşçı tarafından yönetilir. Bir tür patriklik şeklinde yönetildiği için cinsiyet ile ilgili kısıtlamalar çokça görülürdü. Su bükücülük savaşın yanı sıra bir çok farklı alanda da kullanılırdı. Erkeklere su bükmeyle ilgili savaş sanatları öğretilirken kadınlara, iyileştirme üzerine dersler verilirdi. Katara Aang ve Sokka kuzey su kabilesine gittiğinde bu nispeten değişti. Su bükücü olmayan kadınlar ise, ev işleri yemek yapmakla ilgilenyordu. Su bükücü olmayan erkekler de balıkçılık ve avcılık gibi konularla uğraşıyordu.

Mantık eviliği veya anlaşmalı evlilikler kuzey su kabilesinde olukça yaygındı. Geleneksel olarak erkek, kadının ailesinin izni sonrası müstakbel gelin adayı için bir tür kolye oyardı(Kitap 1 Bölüm 18 "The Waterbending Master").

Başkentleri Venedik'in buzdan yapılmış bir benzerini andırır. ulaşım için kanallar ve köprüler kulanılır. Şehir içindeki üç katmanlı savunma ağır silahlı askeri birlikler tarafından korunur. Şehrin üç yakasındaki derin uçuruma dikilmiş kuleler şehre doğal bir savunma sağlar. Deniz kapıları da şehri düşman donanmasından korur. Kuzey Su Kabilesi gibi başka şehirlerin olup olmadığı dizide belirsizdir.

Subükmek

Su bükücüler su bükmeyi aydan öğrenmişlerdir. Ataları med-cezir ve gelgitler sayesinde itme ve çekme kuvvetlerini öğrenmişlerdir. Bu sayede ilk su bükücüler suyu nasıl yönlendirebileceklerini öğrenirler.

Su bükmek, su akış hissini anımsatan yavaş ve elegant formlarda hareketler içeren Çin savaş sanatı Tai Chi ye dayanır. Diğer bükme sanatlarının aksine su bükücülük rakibinin gücünü kendine karşı kullandırmaya odaklanır. Su bir çok şekle girebildiği için Su bükücüler suyu, dondurabilir, eritebilir, buharlaştırabilir ve yoğunlaştırabilirler. Suyun farklı fiziksel şekillere girişi sayesinde su bükücüler, savunma, kaçma ve saldırı teknikleri bilirler. bunlar, rakibini bir buz kalıbının içinde hapsetmek, sisli bir duvarın arkasına saklanmak, buzdan bir platform oluşturarak onun üzerinde hareket etmek gibi tekniklerdir. bir su bükücünün savaştaki zaferi genel olarak tekniğe ve yeteneğe dayanır. İleri seviye su bükücüler nefesleriyle de suyu dondurabilirler. Geceleri günüzlerden daha güçlüdürler. dolunay zamanında ise en kuvvetli oldukları dönemi yaşarlarken ay tutulması esnasında tamamen güçsüz kalırlar.

Uzman Teknikler

İyileştirme: Bazı su bükücüler suyu bir katalizör olarka kullanıp, vücuttaki Chi yollarını yeniden yönlendirerek bazı hastalıkları iyileştirebilirler. Bu iyileştiriciler yara, yanık ve kesikleri kısa sürede iyileştirir. Kuzey kutbundaki spirit pool da bulunan su özel iyileştirme yeteneklerine sahiptir. Bununla ölümcül darbe almış yaralılar dahi iyileştirebilir ki Katara bu suyu Aang Azula tarafından vurulduğunda kullanmıştır. Kuzey su kabilesinin geleneklerine göre iyileştirme ancak kadın su bükücülere öğretilir.

Bitki Bükme: Su bükücüler bitkilerin köklerindeki suyu kullanarak onları yönlendirebilirler. Foggy Swamp tribe bu özelliği bataklıkta hayatta kalmak için kullanmış ve geliştirmiştir. bunun anısıra bitkileri bir su kaynağı olarak da kullanabilirler. Bitkideki tüm suyu çekerek bitkiyi öldürebilirler.

Kanbükme: Kan bükücülük Su bükücülere yaşayan varlıkların içindeki suyu kontrol etmesine izin veren bir tekniktir. bu teknik Güney Su kabileli Hama tarafından keşfedilmiş ve bu sayede tutulduğu hapisteki gardiyanların bedenlerini kontrol ederek hapisten kaçmasını sağlamıştır. Daha sonra bu tekniği Katara da öğrenerek Su bükücülüğün en üst seviesine çıktığını göstermiştir.

Avatar Evreni (Kısım 1) - Hava Göçebeleri


Efenim bu güzel pazar günnüde Avatar evrenine dair biraz daha detaya girmek arzusundayım. Feci özledim bu seriyi. Olsa da izlesek diyesi geliyor insanın. Bu konu hakkında detaylı türkçe yazılar olmadığı için hemen bu işi üzerime alıp Avatar evrenine dair bir kaç yazı yazmak istedim. bunlardan ilki Hava Göçebelerini anlatan bir yazı olacak. Genel olarak wikipedia daki formata uyacağım.

Efenim, Hava göçebeleri gezgin hava bükücülerden oluşan bir ulustur. Kendileri aerokinesisin mistik sanatı olan Hava bükmek üzerine pratik yapan erkek ve kadın keşişlerden meydana gelir. Dizideki diğer uluslar gibi büyük ve görkemli şehirleri yoktur fakat bunun yerine dünyanın dört köşesine konuşlanmış dört adet hava tapınağı mevcuttur. Bu tapınakların biri Toprak Krallığının yüksek dağlarından birine kurulurken diğer üçü ise uzak adalardadır.

Yüz yıl önce Ateş ulusu tarafından yapılan soykırımın kurbanı olmuşlardır. Dizinin şimdiki zamanında soyları tükenmiş kabul edilmektedirler. Bu soykırımdan tek kurtulan Avatar'ın bizzat kendisi olan Aang'tir.

Kültürleri

Hava göçebeleri, turuncu, sarı safron ve kahverengi kıyafet giyerler. Aang ve diğer genç havabükücüler, uzun yenli sarı giysilerinin üzerine turuncu atkı, kahverengi kemer, arkası kahverengi olan sarı pantolon ve dizlere ulaşan kahverengi çizme giyerler. Uzman keşişler, sarı, turuncu ve kahverenginin farklı tonlarında uzun cübbeler giyerler. eğitimini tamamlayıp hava bükme ustası olan havabükücülere başından, arkasından, kollarından ve bacaklarından mavi oklu dövmeler yapılır.

Hava sembolü, kahverengi bir çember üzerine üç spiralden meydana gelir. Bu sembol hava tapınaklarında bolca bulunur ve Tibet merkezi sembolüne dayanır.

Hava göçebeleri, uçan bizonlarının üzerinde dünyayı dolaşan yüksek rakımlı tapınaklarda çalışan ve yaşayan barışçı bir topluluktur. Gerçekte, Shaolin rahipleri ve Tibet keşişlerine dayanırlar. tüm hava gezginleri hava bükücüdürler ve hava bükmeyi genel olarak doğayla uyum içinde yaşamak adına kısıtlı bir biçime savunma amaçlı kullanırlar. meditasyon hava göçebelerinin günlük yaşamlarının önemli bir parçasıdır. Meditasyon, enerjilerine yoğunlaşmalarını ve elementlerinin potansiyelini anlamarında yardımcı olur. Bir hava bükme ustasının başındaki ok, doğal olarak hava büken ve insanlara hava bükme konusunda ilham veren uçan bizonların başındaki okun yansımasıdır. Dövmeleri ve usta sıfatını kazanmak için otuz altı çeşit hava bükme testini geçmek ve orjinal bir hava bükme tekniği geliştirmek gereklidir.(kitap 1 Bölüm 3 "Southern Air temple")

Hava göçebeleri çevre ile dostane ilişki içerisindedir. Ekolojik bir ayak izi bırakmayı reddetmişlerdir ve kendi endüstrilerini ve yiyeceklerini doğal yollarla geliştirmeyi tercih etmişlerdir. bu nedenle de vejeteryan bir yaşam tarzını benimserler.

Hava Tapınakları

Güney hava Tapınağı: Güney su kabilesinin yakınlarında yer alıp sadece erkek hava keşişlerine açıktır. İçinde bir "hava topu" ve "pai sho" odası bulunur. Ateş ulusu saldırısından önce, çeşitli ağaçlar ve bitkiler de tapınakta mevcuttur. Tapınağın ortasında, yalnızca hava bükme ustalarının ve Avatarın girebileceği bir oda mevcuttur. Aang ve akıl hocası gyatso bir süre orada bulunmuşlardır.

Kuzey Hava Tapınağı: yine sadece erkek hava bükücülere açık olup diğer kutupta bulunur. Kuzey su kabilesinin hemen yanındadır. Bizon Polo turnuvaları da bir zamanlar burada düzenlenmiştir. Dizideki şimdiki zamanda bu tapınak, bir mekanik uzmanı olan adam ve yakınlarından oluşan bir mülteci grubu tarafından kullanılmaktadır(Kitap 1 Bölüm 17: "Northern Air Temple").

Doğu Hava tapınağı: Ba Sing Se'ye çok yakın bir yerde bulunup sadece kadın havabükücülere açıktır. Doğu ve batı tapınakları, tek dağa inşa edilen kuzey ve güney tapınaklarının aksine, üç dağa inşa edilmişlerdir. Tapınağın çevresindeki çiçeklere ve gölete açılan bir şelale vardır. Dizdeki zamanda şuan orada Guru Pathik yaşamaktadır(Kitap 2 Bölüm 19: "The guru")

Batı Hava Tapınağı: Ateş ulusu başkenti yakınlarında olup yine sadece kadın hava bükücülere açıktır. Tasarımı diğer hava tapınaklarına epeyce farklıdır. Bir kanyonun altında aşağı bakar biçimdedir. Tapınakta, fıskiye, dünyanın en büyük pai sho masası, bir eko odası ve heykellerden oluşan bir oda mevcuttur. Tapınak üçüncü kitap boyunca saldırı altında kalmıştır. Azula ve Combustion Man tarafından kısmen zarar görmüştür.

Havabükmek

Havabükücüler hava bükmeyi ağzı ve kuyruğuyla hava bükebilen uçan bizonlardan öğrendiler(Kitap 3 Bölüm 13 "The Firebending Masters"). Havabücüler ve Aang'te bir insanın havabükücülükteki ustalığını sembolize eden mavi ok dövmeleri bulunur. Hava bükücülük gerçek hayatta Ba Gua isimli savaş sanatına dayanır. Ba Gua genel olarak sabit dairesel hareketler ile rakibin hamlesini zorlaştırmasıyla bilinir. Kullanıcı kendi momentumunu bir silah gibi kullanır. Şüphesiz ki dört bükme sanatındaki en dinamik sanat hava bükücülüktür.

hava bükücüler havada dev sıçramalar yapabilir, yüksek hızla hareket edebilir suda ve eğik düzlemlerde koşabilir, havada süzülüp hortum gibi yüksek hızlarda spin yaparak rakibinin aklını karıştırabilirler. ağır objeler düşerken havayı bir tür yastık olarak şekillendirebilirler. Rakiplerinin dengesini bozmak için hava girdapları yaratabilirler.

Uzman Tenknikler:

Uçmak: Yüksek seviye havabükücüler uçabilirler. uçabilen ateş bükücülerin aksine bunu süresiz şekilde devam ettirebilirler.

Çok yüksek Hız: Havabükücüler hava bükmelerini herhangi bir şeyden daha hızlı gitmek için kullanabilirler. Aang bu sayede düz duvara kolayca çıkabilmektedir(Düz duvar deyince aklınıza ters bir kafiye gelmesin lan lsdflkşsşlkfa)

Havabükücü Soykırımı:

Dizinin şimdiki zamanından yüz yıl önce, havabükücüler Ateş ulusu tarafından soykırıma uğramıştır. bunun amacı tüm havabükücüleri ortadan kaldırarak Avatar döngüsünü kırıp emperyalist savaşlarındaki en büyük engeli yok etmektir. Havabükücülerin Sozin'in kuyruklu yıldızı ismi verilen kuyruklu yıldız sayesinde durdurulamaz güçteki ateş bükücülere karşı kendilerini savunması imkansızdı. Bu soykırımdan geriye kalan tek hava bükücü soykırımdan kısa bür süre önce Tapınaktan kaçan 12 yaşındaki Aang'tir. Havabükücülerin bilinen son kalıntıları, ikisi de Aang'in evcil hayvanları olan Uçan bizon Appa ve lemur Momo ve kuzey hava tapınağında yaşayan küçük böceğimsi hayvanlardır.

Şimdilik bu kadar efenim ileride diğer ulusları da anlatıcaz. Canım çekti çok fena yeniden izliyorum seriyi bu aralar anlayabileceğiniz üzere ksşfksalş

Pazar Şarkısı

Günaydın!!

Avatar: The Last Airbender - Temel Kavramlar

Son yıllarda çıkan en iyi hikayelerden biri, Avatar: The Last Airbender çizgi dizi serisinde kendine yer buldu. Her ne kadar anime olmasa da animeseverler tarafından da yüksek kabul gören bu hikaye kendi içindeki muazzam detaylı anlatımı, üstün çizim teknikleri ve mükemmel dövüş sahneleriyle beğeni topladı. M. Night Shyamalan'da herhalde bu serinin hayranlarının kalbini çok kıracak bir film serisi için hazırlanıyor. Bu akşam biraz bu dünyadan bahsetmek istiyorum çünkü bahse değer olduğunu düşünüyorum sonuna dek. Fantastik literatüre de tamamen uyan yapısıyla hayranlık uyandırıyor çünkü. Kendi içinde farklı ütopyalar farklı kurallar koyulup bu kurallar arasındaki tutarlılıkla ilerleyen hikaye göz dolduruyor. bilmeyen için biraz tanıyalım bu evreni.

Avatar Evreni nedir?
Aslında buna net bir cevap vermek doğru olmaz. Şöyle açmaya başlayalım. Avatar dünyası da bizim dünyamız gibi farklı uluslardan meydana gelen dört ırktan oluşur. bunlar tahmin edebileceğiniz gibi dört temel element olan Su, Ateş, Toprak ve Hava yı temsil eden uluslardır. Bir de diziye adını veren Avatar ruhu mevcuttur. avatar ruhu bir tür reenkarnasyon döngüsüdür ve dört temel elemente hükmetme yeteneğine sahiptir Avatar Ruhunu taşıyan kişi. Sıra ile dört farklı ulustan seçilirler. Avatar ruhunun taşıyıcısı olan kişi eski Avatarlarla da birdir aslında. Bir zatı muhtereme Avatar olduğu bilgisi 16 yaşında iletilir ve temel görevi dört ulus arasındaki dengeyi sağlamaktır.

Dört ulustan ilk önce var olan hangisidir?
Elbette bu konuda da net bir şey söyleyemeyiz ama bu milletlerin isimleri insanlık tarihinin göçebelikten yerleşik düzene geçişini temsil eder bir nevi. Örneğin Hava bükücülere Air Nomads(Hava göçebeleri) su bükücü ülkesine Water Tribe(Su Kabilesi), Toprak bükücü ülkesine Earth Kingdom(Toprak Krallığı) ve Ateş bükücü ülkesine de Fire Nation(Ateş Ulusu) denir. Bu aslında göçebelikten kabileliğe, kabilelikten krallığa, krallıktan da ulus devlet anlayışına geçişin mükemmel bir yansımasıdır. Eğer insanlığın gelişimiyle paralel ilerlediğini varsayarsak Hava göçebelerinin önce var olduğu söylenebilir.

Bir elementi bükmek ne demektir?
O element üzerinde kontrol yetisine sahip olma durumudur. Bunlar yıllar yılı gelenekselleşmiş bükme hocaları tarafından gençlere öğretilmekle birlikte element bükmelerin her biri için bir tür üst seviye mevcuttur. Kaynakları da her birinin kendine hastır. Örneğin insanlar hava bükmeyi ilk önce uçan bizonlardan öğrenmiştir, toprak bükmeyi ise köstebeklerden, su bükmenin kaynağı aydır ve ateş bükücülüğün kaynağı da ejderhalardır. Yani bu yetiyi insanlara kazandıran mavzubahis canlılardır. Her tür element bükmenin bir üst seviyesi vardır. Örneğin, ateş bükmenin bir üst seviyesi yıldırım bükücülüğüdür, toprak bükmenin üst seviyesi metal bükmektir(ki bunu yapabilen tek earthbender gururla söylüyoruz Toph Bei Fongtur), su bükücülüğün üst seviyesi ise kan bükücülüktür ki bir anda su bükmeyi çok değerli kılar. Dizinin su bükücü başrolü Katara Bloodbending yapmayı öğrendiği bölüm tüylerimizi diken diken etmiş sonunda ise bloodbender olduğu an gözyaşlarımızı tutamamışızdır. bu üst seviye bükme işlemlerini çok az kişi yapabilmektedir. dizide gördüğümüz yıldırım büken dört kişi vardır. Kan büken iki kişi ve metal bükebilen tek kişi mevcuttur.

Buradaki hikaye nedir?
Hikaye yüz yıl önceye dayanır. O zamanki Avatar ruhunun taşıyıcısı bir ateş bükücü olan Avatar Roku'dur. Ateş ulusunun hükümdarı olan Sozin ile çok iyi arkadaşlardır ve Sozin ateş ulusunun büyüklüğünü dünyadaki tüm insalara yaymak bahanesiyle diğer yerleri işgal etmeye başlar ve bunu engellemesi gereken Avatar Roku'yu da yakın arkadaşlıklarını kullanarak uzunca bir süre oyalar. İlk yok olan millet hava bükücülerdir çünkü döngüye göre bir sonraki Avatar, havabükücü olacaktır. Havabükücü olan Aang normalde 16 yaşnda bu bilgiyi öğrenmesi gerekirken 12 yaşında öğrenir. Tüm havabükücülr ortadan kaldırılırken Aang kurtarılır ve okyanusun derinlerinde bir buzdağının içinde tam yüz yıl kendini muhafaza eder. Fakat Avatarlık kavramı hakkında felsefi bilgisi peyce kısıtlıdır. Bir gün su kabilesinden iki kardeş olan Katara ve Sokka şans eseri kenisini bulurlar. Dünyada işgal edilmemiş bir tek kuzey su kabilesi ve toprak krallığı kalmıştır. Aslına bakılırsa Toprak krallığının başkenti Ba Sing Se daha önce defalarca kuşaltılmasına rağmen her zaman savunmada başarılı olmuştur. Aang yüz yılı nardından dünyanın hiçde bıraktığı gibi olmadığını öğreniğinde bu savaşı bir tek kendisinin durdurabileceğini de öğrenir. bunun için eğitim alması ve dört elementi bükebilmeyi öğrenmesi gerekmektedir. İşte bu hikaye element bükmeyi öğrenebilmesinin yanısıra savaşla iç içe bir dünyadaki mücadeleyi konu alır.

Ana Karakterler Kimlerdir?

Aang: Avatar ruhunun son taşıyıcısı ve hayatta kalan son hava bükücü diziye de adını veren bu karakter çoğu zaman dizideki diğer karakterlere göre en çocuksu tepkileri verir. Üç sezonda su bükmeyi, toprak bükmeyi ve ateş bükmeyi öğrenip ateş ulusu dünyayı yakıp kavurmadan karşılarına dikilmesi gereken karakterimiz. Avatar hali denilen hale transfrmasyonu ve bu dönüşüm esnasındaki bir çok mistik öğeye dayandırılan göndermelerle süslü bir çocukluktan olgunluğa geçtiğini görürüz dizi boyunca kendisinin.


Katara: Sözlükte yazdığı üzere, su kabilesindeki tüm hatunalar gibi güzelliğiyle ortamları yakan dizinin başrol kızı. yaşadığı kabilede geri kalan tek su bükücüdür fakat annesi bunu gizlemiş ve tüm su bükücüleri toplamaya gelen ateş bükücülerine karşı Katara'yı korumayı başarmıştır. Su bükmenin detaylarını Aang ile birlikte öğrenecek ve bu mücadelede doğal olarak Aang'in en yakınındaki kişi olacaktır.


Sokka: Katara'nın kardeşi. bulundukları su kabilesindeki en büyük erkek. Babası ateş ulusuna karşı savaşmaya gittiğinde kabileyi ona emanet etmiştir. Bir şey bükememesine rağmen pratik zekası ile en yaratıcı fikirler ve esprilere imza atar. Hatta bir bölümde mai ye "that gloomy girl who sighs a lot" diyerek koparmıştır.


Prens Zuko: Ateş ulusunun prensi. Babası Firelord Ozai kendisini Avatar'ı bulması için sürgüne göndrmiştir ve Avatar'ı bulmadna ülkesine dönememektedir. bu esnada kendisine amcası "dragon of the west" Iroh eşlik etmektedir. Zuko'nun epeyce karmaşık bir hayat hiakyesi vardır dizi boyunca bunları bir çok detayıyla öğreniriz. Babas Ozai firelord olmak için Zuko'yu öldürmek ister fakat annesi onu kurtararak kendisini feda eder. Bunun sonrasında babası Agni Kai denilen ateş bükücü düellosunda oğlu Zuko'ya meydan okur. Dizi boyunca en acı çekerek öğrenen karakterdir ve fangirllerin bir numaralı kahramanıdır. Bunlar Zuko ile Katara'yı birbirine yamamaya bayılırlar. Filmde kendisini Slumdog Millionaire'd Jamal Malik rolünde izlediğimiz Dev Patel canlanıracak ama büyük bir tpki var bu oyuncu seçimi için. Bakalım neler olacak göreceğiz. Zuko'nun karizmasının altında ezilebilir gibigeliyor bana.


Azula: Zuko'nun ablası. Ateş lordunun favorisi. Dizideki kötü karakter ve en güçlü ateş bükücülerden biri. Kendisi mavi ateş kullanır ve dört yıldırım bükücüden biridir ve dizinin açılış jeneriğinde dört ulusu temsilen dört ulustan karakterler yer alır. Ateş ulusunu temsil eden Azula'dır. Müthiş manüplatör, öldürücü dövüşçü. Zuko'nun çocukluğunda "Azula always lies, azula always lies" diye kendi kendine telkini nasıl unutulabilir ki. Ayrıca en güzel "com and get it" diyenlerden biri azula. :)


Toph Bei Fong: Dizideki favori karakterim. İkinci sezonda dahil olup Aang'e toprak bükmeyi öğretecek olan gelmiş geçmiş en iyi toprak bükücü ve tek metal bükücü. Kendisi normal toprak bükücüler gibi toprak bükücülüğü ustalardan değil bizzat kaynagından köstebeklerden öğrenmiştir. Doğuştan kördür ama toprak bükme sayesinde görebilir. Bizim bildiğimiz gibi değil tabi ki. Esprileri ve lakaplarıyla yarıp geçirir. bu videosuna da biterim kendisinin. Hastasıyız ailecek.
İlgili aramalar: müzik - avatar son hava bükücü toph-numb -  linin -  park -  numb -  avatar -  the -  last -  air -  bender -  toph -  numb

Ba Sing Se: Bu bir karakter değil. Toprak krallığının başkenti ama dizideki yeri ve simgesi epeyce büyük. katakterlerimiz Ba Sing Se'ye vardıkları andan itibaren dizi adeta boyut değiştirmiş ve olgunlaşmıştır. Anlam olarka "girilemeyen şehir" anlamındadır. Ateş ulusu daha önce bir çok kez bu kente saldırmasına rağmen başarısızlığa uğramıştır. Tamamen distopyadır aslında Ba Sing Se. Üç ana districtten oluşur. En dış tabakada göçmenler ve esnaflar falan vardır. Orta tabakada memurlar ve üniversiteler bulunur. Merkezde yani en üst tabakada ise zenginler yaşarlar. Bunun yanı sıra şehir içinde savaştan söz edilmez. dizide beyin yıkamadan, darbe yapma kavramlarına kadar her şeyi içinde barındırır ve dediğim gibi diziyi çok çok farklı bir yere çıkarmıştır.

Neyse efenim şimdilik bu kadar. Yoruldum.

18 Haziran 2009 Perşembe

Uzun Süreden Sonra Televizyon İzlemek ve Behlül ile Bihter'in Golü


Efenim son aylarda nadiren televizyonda birşeyler izliyorum. yerli dizi desen, artık iki buçuk satlik süreleri dolayısıyla 150 dakikamı ayırıp izlediğim bir dizi yok devamlı olarak. Son dönemde eski günlerine dönüş sinyalleri veren vadinin bir kaç bölümünü izledim. Onun haricinde bu akşam da Aşk-ı Memnu'nun final bölümünü izleme şansı buldum.

Kitaba az çok aşina olduğum için, baştan sona izlediğim tek bölüm final olmasına rağmen karakterlere ısınmakta pek problem çekmedım. Tabi arada sırada sözlükten de gördüğüm kadarıyla konunun uygun gittiğini pek sapmadığını da görüyordum. Neyse efenim gelelim bu final bölümüne. Neredeyse her tanıdığım Msn'de olsun yakın çevremde olsun Behlül'ün atacağı golü bekliyordu. Elbette ki Bihter'in de atacağı golü. Sekste kadının edilgen taraf olarak gösterilmesini pek hoş karşılamıyorum neyse. Kısaca Behlül ve Bihter'in atacağı gol diyelim. Tsubasa ve Misaki'nin beraber attıkları gol gibi. Ben de neticesinde ilgi duydum ve sezonun son bölümünü açıp izledim.

Karşımızda Kıvanç Tatlıtuğ ve Beren Saat gibi libido arttırcı etkisi bulunan oyuncular vardı. Zaten dizi Vahşi Kedi dizisi gibi bir ton entrikayla dolu kim kiminle yatacak mevzusunu ortaya almaya başlamış. Doğru da yapıyor bence. Final bölümünde gördüğümüz sevişme sahnesi yerli dizilere göre epeyce başarılıydı bence. Oyuncuları tebrik etmek gerek. Bunun yanı sıra diziyi izleyip libidoları fırlayan çiftler diziden sonra partnerleriyle Behlül veya Bihter'i düşünerek sevişebilirler. Sonrası hayal kırıklığı olur sanırım.

Neyse efenim öncelikle şunu söylemek isterim ki otelde buluştukları kısma bittim. Beren Saat'in giydiği gömlek, gömlek giyen kadınlara karşı olan zaafımı yeniden alevlendirirken düğmelerini açmasıyla verdiği çıldırtıcı dekolte ile puanları katladı gözümüzde. Bunun yanısıra diziyi ev arkadaşımla izlerken (ben karşı cins partnerle izleyemedim lan, ev arkadaşım ve göbeği ile birlikte izledik) Behlül ve Bihter'in gün kararlaştırma konuşmasında, Behlül'ün "bir yolunu bulacağım" tandanslı sözü üzerine hemen tespitler geldi. Bence bir erkek uçkurunun peşine gitmek üzereyse o yolu mutlaka bulacaktır. İster arkadaşının evi olsun ister otel falan işte neyse artık. Mutlak bir yolunu bulacaktır. Erkekte de kadında da uçkur derdi en yaratıcı fikirleri ortaya çıkarması açısından yararlı bence. Oteldeyken Behlül çocugumuz böyle olmaz diyerek de doğru kararı verdi. Öncelikle zaten zaman çok kısalmış, gizlilik tehlikeye girmiş evde unutulan telefondan dolayı. günler sepete girmedi neticesinde ki evlatlarımız amaçlarına ulaştılar sonra.

Öte yandan reklam arasında gördüğüm Çitliyo reklamındaki şu tarz diyaloglar ülkenin halinin ne kadar boktan olduğunu gösterdi bana;

-Yıllar önce kovduğun fakir ve gurulu genç vardı ya
-Eee
-İşte sonra başka bir işe girdim ama sigorta yapmadılar çıktım.

Sigorta yapmak bir zorunluluk olmasına rağmen toplumda anti hareket bu kadar kabul görmüş ve sindirilmişken işçi veya çalışanın haklarının nereye doğru gittiği büyük endişe uyandırıyor.

Haberler hala 19.00 da başlıyor. Sanırım gelecek haftadan itibaren 20.00'ye çekilecek. dizlerin bu kadar geç sezon finali yapmasından kaynaklanıyor sanırım bu durum da. ÜZerine uzun uzun konuşulacak bir konu aslında bir sezonun süresi ama onu da başka zaman konuşuruz. Şimdilik bu kadar, bir kaç ay sonra yerli dizi izlemeye takatim olursa gözlemlerimi yine yazabilirim belki. bu sürelerin artık kısalması lazım çok kötüye gidiyor sektör.

17 Haziran 2009 Çarşamba

Those Were The Days

Geçenlerde maillerime bakıyordum. Biraz da boş vaktim vardı. Son dönemdeki boş yoğunluktan, sıkıntıdan biraz olsun sıyrılmak adına maillerime şöyle bir göz gezdirdim. En son sayfasına gittim inbox kısmının. 2003'ten günümüze ama en çok da 2005 yılı etiketli mailler vardı geçmiş sayfalarda.

Silmeye kıyılamayan Sms gönderileri gibi silmeye kıyılamayan maillerden de vardı ama çoğu zor geldiği için silmediğim maillerdi. Kim uğraşacaktı ki silmeye, üstelik artık gblarca alan olmuşken. Eskiye özlem duymak kötüdür, gerçekten kötüdür çünkü eskiye özlem duymakla geçirdiğiniz günleri de özlersiniz sonra. Ve şu bilinmeli ki, para kazanmak uğruna gündüzlerinizi başkalarına sattıysanız, arada bir size kalan satmadığınız gündüzlerinizi eskiyi özleyerek geçirdiğinize yanarsınız. Eskiye özlem duyan bir tip değilim ama eskiye değer veriyorum. What is done is done felsefesini de tutmam. Arada bir şeyler olmalı, yani eskiyi çıkarıp atmak ve "ben anı yaşıyorum yehooo" demek ne kadar aptalcaysa, üç kelamından biri "ah o eski ramazanlar şimdi nerede azizim" demek de o derecededir aptallık metrajında bence. Bu arada konuyla bağlantısız fakat "ben anı yaşıyorum" deyince de How I Met Your Mother'ın yanılmıyorsam ikinci sezon on yedinci bölümüneki Ted geldi aklıma. Üniversite yıllarına ve Fiero'ya yapılan flashbacklerde şöyle bir konuşma geçmişti ve halen defalarca izlememe rağmen gülerim gördükçe.

Marshall: ....You live in ohio.
Ted: first of all, my family live in ohio. I live in the moment.

TAbi bu sashneyi yazmak oradaki espriyi anlatmaya yetersiz kalır. Zaten izleyenler için anlatmak istediğimin anlaşılmasına yardımcı olması için yazdım. ya da komik bulduğum için yazdım sadece :)

Her neyse, geçmiş yıllar tarihli maillerime bakarken bir çoğunda o günleri yeniden yaşadığımı söylemek isterim. O gün nasıl acı çektiysem okurken hala o kadar acı çektiğim mailler vardı, o gün nasıl yüzümde tebessüm oluşturduysa halen o tebessümü oluşturdular bir çoğu.

"yagmur yagsin isterdim bu sabah
merhaba soylu sevdam merhaba..."
sözünü tekrar okuduğumda tekrar yandım, tekrar acıdım. Şarkıyı kafamın içinde tekrar söyledim belki de. Yani o zamandan beri çok değiştim elbette. Orhan Veli Garip ile ilgili iki yazı yazmıştı. İlk yazısında Garip akımının temellerini ortaya koyuyor ve haklılığını şiirin kelimelerle riyaziyecilik oynamaktan farklı yönleri olması gerkeliliğini savunuyordu. bundan yıllar sonra yazdığı ikinci yazısında ise o anki görüşlerinin bazısıyla ilgili fikirlerinin değiştiğini belirtiyordu. Temel sözlerine halen sadıktı ama fikirlerin değişebileceğini veya gelişmesi gerekliliğini edebiyat dünyasından örneklerle detaylıca anlatıyordu. Kendinden sonra gelecek kişinin aynı yazım tarzını benimsemesinden çok, garipin gerçekleşmiş olduğunu bilip sonraki aşamayı düşüneceğini söylüyordu. Tamamen de haklıydı bence. Bunu niye yazdım bilmiyorum. O zamanlardan farklı bir kişi miyim? Eh elbette farklıyım. Bir şeyler daha öğrendim, yaşadım, geçirdim. Lakin aynı kalan şeyler daha çoğunlukta gibi. Ya da şöyle söylemek daha doğru, o zamanki temeller halen geçerli ama üzerine dikilen betonların açıları ve duruş biçimleri farklı olabilir. Olmayabilir de ama farklıdır herhalde. O zamanlar öğrenciydim, şimdi okumuyorum neticede. İşsiz kaldım son dönem ve feci sıkıntı çekiyorum belki ama o zamanki öğrenci parasızlığından çok çok farklı durumda tabi.

Bu yazının amacına gelince, bu yazının bir amacı yok. Öylesine yazmak istedim. Sezen Aksu yeni albümüyle gönlümü fethetmiş durumda son iki gündür. Bunun yanı sıra berberim on gündür traş olmaya gitmeyince merak etmiş. Bugün gidince çok mutlu oldu. değiştirdim sandı galiba. :) Zaten zar zor böyle can bir berber bulmuşken değiştirir miyim be. Sigarayı aylakken daha çok içiyor insan. bir de ıssız adam olayım da "zor be anne çok zor" diyip yazımı bitireyim eheheh :)

15 Haziran 2009 Pazartesi

Destiny, john, is a fickle bitch!!

Lost'un en efsane repliklerinden biri olarak tarihe geçen bu Benjamin Linus aforizmasını anarak başlamak istedim bu yazıya. Nedeni için net bir açıklama yapamayacağım lakin dini öğretilerde kader olarak geçen bu determinizmin temel taşı öğe her türlü trajedinin bir çok sanattaki temel dayanağını oluşturur. Öyle bir an gelir ki, serim, düğüm, çözüm paragraflarındaki o düğüm paragrafından çözüm paragrafına geçen boşluğu tanımlayan anı oluşturur işte bu kader. Birbirinden bağımsız ama aynı zamanda da birbirine bağımlı olan (her ne kadar yalanlanmış olsa da her şeyin teorisini düşünerek) bir çok vuku kendini tam da o boşluk anına düğümler. Düğümü oluşturan bağcıkların her birini temsil ederler. Bu bağcıkların her biri farklı bir olay evrenini ifade etseler de evrensel kümeye dahil olaylardır. P,Q,R.... olaylarının her birinin dahil olduğu bir formül oluşturarak çözüme kilitleyen şey işte bu kaderdir. bunları niye mi yazdım, unuttum vallahi. Öyle kaptırıyorum kendimi zaman zaman işte.

He hatırladım. Kaderin ağlarını ördüğü o farklı olayların kesişim kümesinin karmaşasını öylece ustalıkla meydana getiriği bir vaka-i vakvakiye ile karşı karşıyayım ben de. Son ayların en büyük buhranını geçiriyorum. Öncelik ekonomik buhran ama sadece onda kalsa bir nebze iyi. Katsayısı en büyük düğüm olayını o oluşturuyor tabi ki yine de. Ama yapmak istediğim bir kaç şeyi tam da ondan alakasız olan farklı olayların meydana gelmesi ile yapamadım. İşte bu tam da o bağımsız olayları ana olayla alakalı hale dönüştüren ana teorem olarak karşımıza çıkıyor. Fena halde sıkıntılı bir hafta geçirdim ve geçirmeye de devam ediyorum. Lakin bu sıkıntı yine de bazı şeyler tarafından hafiflendiriliyor bir anda.

Örneğin dün gece, artık fena halde bunalmış haldeyken elime Orhan Veli'nin bütün şiirleri kitabını aldım. Bir süre içinde tüm şiirleri tekrar okumuştum..Belki 487. kez belki de daha fazla bilemeyeceğim. Ve yine yeni yeniden, garip bir rahatlama halet-i ruhiyesi, kendini bunalmış bünyenin altındaki ezilmiş hapsinden dışarıya attı. Garip bir biçimde rahatlamıştım.

Ve bu sabah. kahvaltı ettikten sonra bilgisayarımı açmıştım. İnsana dinlediğinde en güçlü pozitif enerji yükleyen adamlardan biri olan Mansur Ark'ın bir parçasını gördüm youtube da tamamen şans eseri. Bu da bir P,Q,R olaylarının kesişimi neticesinde oluşan M olayıydı. Kendisindeki, şarkıdaki ve klipteki pozitif enerjiyi bünyeme geçirdi birden. Biliyorum hareket edenler protonlar değildir ama bendeki elektronları kendisine çekip pozitif yüklenmemi sağladı. Üstelik bu şans eseri dinlediğim videoyu youtube a yükleyen kişinin de tanıdık olması ise kaderin gücünün asla hafife alınmaması gerektiğinin bir göstergesi gibiydi. Bu parçayı youtube a yükleyen Marika'ya teşekkür eder ve iple çektiğim bir sonraki Ankara'ya gelişimde "Plaklı figüran Kahvehanesi"nde kahvaltı ederken bu konuyu konuşmak istediğimi belirtirim. Şarkıda söylendiği üzere "O güzel hislere zincir vurma" öğüdüne ithafen, o güzel hislere zincir vuranlar ya şimdi blogu terketsin ya da sonsuza dek sussun. Yani şimdi bu son cümleyi yazınca deep sound'un şu yazısına bir gönderme gibi oldu:) Ama tam da şimdi aklıma geldi, cümleyi yazdıktan sonra o yazıyı anımsadım. Peki bu anımsama bir tür P,Q,R midir acep?

14 Haziran 2009 Pazar

Pazar Şarkısı

still i sit in diner citylite, drinking coffee and reading lies
turn my head and i can see you, could that really be you
....

i make sure that you can't see me, hoping you will see me

...

you touch me in many, many ways
but i'm shy can't you see

...

Günaydın...

13 Haziran 2009 Cumartesi

Araç Kutusu

Önceden bilgisayar dergileri her sayısında cdler verirdi. Artık dvd veriyorlardır herhalde. cd dekileri kullan kullan bitiremezdik. Şimdi cd veren bilgisayar dergisinin yüzüne bakılmaz. Elbette o zamanlar dial up bağlantı günleriydi daha. Koca gece internette olup yalnızca 5 çıplak kadın resmi görebiliyorduk (The IT Crowd'a Saygıyla). Cdlerin koca koca veri bankaları olduğunu düşünmek o kadar da abes değil sanırım bunu düşününce. O Cd'lerde, genellikle Toolkit denilen kısımlar vardı. Uzun süreir bilgisayar dergisi almıyorum lakin hala bu dvdlerde çok daha geniş kapsamlı toolkit bölümleri bulunur herhalde. O günlerden bu güne bilgisayarımda kullanılagelmiş gözde programlarımdan bir demet sunmak istiyorum bu güzel cumartesi akşamı dışarı çıkmak yerine sevgili okuyucular. Bakın hem parasız hem de ne kadar mutluyum değil mi değil mi efenim.

Winamp: Gecen yazılarımdan birinde de bahsetmiştim müzikçalar olarak ihanet etmediğim programdır Winamp. Kendisi de bana ihanet etmeyerek istekleri tam anlamıyla karşılayan yapısıyla göz dolduruyor elbette. Ortalama seviyede müzik arşivimi zorlanmadan çalmayı başaran bu programla aramdaki bağ epeyce sıcak. Ne günlerimi gördü şu zor günlerim mi onu korkutacak?

Firefox: Yani bilgisayara sistem kurduktan sonra ilk kurulan programlardan biri Firefox ve eklentileri. ie dan bıktığım bir dönemde karşıma çıkarak çölde vahayı yaşatmıştı bana. Kullanıcıların oluşturduğu uçsuz bucaksız eklenti dünyasıyla her şekle girebilen bir sıvı metal gibiydi adeta. İnternet Explorer'ın takozluğunu çok net göstermişti. Bu browser konuları çok tartışmalı konulardan biri. Maxthon'dan opera ya ie'ye firefox a her birinin hayranlarını var. Benim için de bir numara firefox ve ikinci sırada her şeyine rağmen IE var. Üçüncü sırada Chrome dördüncü sırada maxthon ve katılımcı ödülü de Opera. I Hate Opera! İki anlamda da :)

Jdownloader: Genelde download manager programı pek kullanmam ama Rs hesabı alınca gerekmişti doğal olarak. Free Download Manager kullandım o aralar. Sonra Rs hesabım bitince onu da çöpe attım. Tamamen faydasız hale dönüşmüştü. sonra bir gün Jdownloader ile karşılaştım. Free RS kullanıcıları için can özellikleriyle listeme kafadan girdi. İlk kurulan programlarımdan biri artık Jdownloader.

GOM Player: Ortam Yürütücüleri konusunda da Browserlarda olduğu gibi derin bir ayrılmışlık söz konusu. Benim favorim Gom Player. İlk kurduğum anda gönlümü fethetti. BS Playerın kendini bozmasından sonra bunalan büneyi rahatlattı. KMPlayer için ise Opera'ya hissettiğim hisleri besliyorum. windows Media Player için pek bir şey hissetmiyorum. Nötr denebilir ama bazen işle alakalı konularda kullanıyorum.

Avira Antivir: dial Up ile çıplak kadın resmi peşinde koştugum günlerden sonra virüsler ile ilgili pek sorunum olmadı. Açıkçası Bilgi İşlem bölümünde olduktan sonra üniversiteyi de paralel bir bölümde okuyunca Virusler ile başetmek çoğu zaman manuel olarak da mümkün oldu bir Antiviruse ihtiyaç duymadan. Genel olarak bilgisayarı çok zorlayan antivirus programları aynı zamanda sizden habersiz bir şeyleri engellerler keserler biçerler. Benim bilgisayarımda en nefret ettiğim konu benden habersiz çeşitli katakulliler çevirmesidir bir programın. O antivirüsün ben ağzına sıçarım. Açık konuşuyorum. Avira Antivir bu konuda isteklerimi gerçekleştirdi tamamen bana baglı bir engelleme mekanizması ile çalışıyor ve fena halde memnunum kendisinden.

daemon Tools: E efenim crackleme konuları veya download hızları artınca artık mahallenin cdcisine gidip oyun alma devri de kapanmış oldu. İnternetten indirilen oyunları cd ye yazmak yerine anında bir sanal sürücüye yüklemeye yarayan bu program da çağımızın gereği olarak olmazsa olmazlarımdan biri sıfatıyla kendine yer buldu. elbette eğer Dvd Authoring gibi işlerle uğraşıyorsanız(ki ben uğraşıyorum) projenizi dvd ye yazmadan ne halde olduğunu görebilmeniz için de oldukça ideal.

Unlocker: Sırada iki tane ufacık tefecik içi dolu turşucuk program var. Bunlardan biri çok küçük boyutlardaki Unlocker isimli program. Bazen bilgisayarınız saldırıya ugrar veya spy ya da virüs yer. İlgili dosyayı bulursunuz ve silmek istersiniz ama kendini çoktan çalışan diğer programlara en boktanı da explorer.exe ye montelemiştir yavşak. Bu dosya kullanılıyor hata mesajı alıp silemezsiniz. İşte unlocker o dosyanın bağlı olduğu programı bularak bu bağları koparır ve söylediğiniz eylemi gerçekleştirir. Bu eylemler sil, taşı veya yeniden adlandır eylemleridir. İnanılmaz işe yarar.

Kill Winamp: İkinci ufacık tefecik içi dolu turşucuk program ise Kill Winamp programı. Eğer benim gibi müzik dinleyerek uyumayı seven insanlardan biriyseniz çok işe yarar programlardan. Yatmadna önce progrmaı çalıştırıp Winampı kaç şarkı veya kaç dakika sonra kapatması gerektiğini söylüyorsunuz o da siz uyusanız da hem bilgisayarı hem de winampı kapatabiliyor opsiyonel olarak. Sabah uyandığınızda şıkır şıkır açılmaya hazır bir bilgisayar buluyorsunuz.

Diğer: Elbette winrar, Windows Live Messenger gibi programları buraya yazmıyorum. Genelde zaten ilk kurulan programlarla birlikte kurulurlar. İşte böyle efenim, bakınız para harcamak yerine bir post daha yazdım ve vakit geçirdim biraz daha.

11 Haziran 2009 Perşembe

Kısa Uzun Kısa

* merhaba sevgili okuyucu, nasılsınız? Beni soracak olursanız pek mükemmel günler geçirdiğimi söyleyemeyeceğim. Öncelikle şunu söylemek isterim ki orta yaş krizini artık yavaş yavaş anlamaya başlıyorum. Hayatın en güzel yıllarının parasızlık içinde geçmesi zaten halihazırda boktan bir durumken, tam başı götü toparlayıp uygun bir yaşam standardı tutturduğunda bir de bakmışssın ki kırka vurmuş doğum yılı hanesi ile içinde bulunulan yılın farkı. Yaş kırk göt tırt diye ünlü bir deyim vardır. vaktinden sonra gelen paranın içine ederim diyip piyango ile umumi hela açan Kemal Sunal'a saygı duyarım.

* Bu akşam Pretty in Think programını dinlerken pireti ile de konuşurken sohbet bir ara lisede aşık olunan öğretmenler mevzusuna geldi. Elbette bir çok ergen gibi ben de en az bir öğretmenime yanıktım lise vakitlerinde. Şunu düşünüyorum ki ülkenin önde gelen araştırma şirketleri - konda falan- "lisede aşık olunan öğretmenlerin branşları" konulu bir çalışma yapsalar Edebiyat açık ara önde olacaktır. Benim mevzuyu konuştuğum arkadaşlarımın önemli bir kısmı da Edebiyat öğretmenlerine yanık olduklarını söylemişlerdi. Edebiyatın gerçek bir Sanat olmasının ortaya çıktığı en önemli nokta burası bence. Yani şaka olarak söylemiyorum bunu. Edebiyat öğretmenlerine aşık olma oranının yüksekliğinin nedeni, sanatın insana kattığı duygunun o okulda birebir öğrenciye verilebileceği ehemmiyeti azami branş olmasındandır. Hayır öte yandan debiyat öğretmenine aşık olmak yine bir nevi yararlı. En azından şiir falan yazarsın, ya metamatik öğretmenine aşık olup çift katlı integralleri çözmek için kassaydın? yaa yaa

* Aklımda yapmayı çok istediğim bir şey var. Ama yapıp yapamayacağım belli değil. Daha doğrusu şartların tamamı bana bağlı değil lakin bir becerebilirsem, bir yapabilirsem çok mutlu olacağım bu duruma.

* İstikal caddesi ve sokaklarında ucuza iyi yemek için yapılması gereken ilk şey, yeni açılan mekanları taramak. Burada kaldığım süre içerisinde her yeni mekanın, açılış maksadıyla düşük fiyata yüksek kaliteli ürünler sunduğunu farkettim. Ve istiklalin yan sokaklarında dolaşırsanız iki üç haftada bir yeni mekanların açıldığını görebilirsiniz. Yeni bir yer açılana kadar üç hafta ucuza pek güzel yemekler yiyebilirsiniz. yeni mekan açıldıktan sonra da aynı biçimde orada devam edebilirsiniz.

*
en uzak mesafe ne afrika'dır,
ne çin,
ne hindistan,
ne seyyareler
ne de yıldızlar geceleri ışıldayan.
en uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir
birbirini anlamayan...

Herman Amato - Çeviren: Can Yücel

Herkese iyi geceler.

7 Haziran 2009 Pazar

Öğrenilmiş Sevgi

Winampımı açmış, Sharebus'ta izleyecek film bulmak için dolaşıyordum. Winamp'ın harikulade shuffle fonksiyonu(ki bundan bir ara ayrıca bahsetmek istiyorum) Candan Erçetin'in Aşkı Ne Sandın şarkısını çıkardı karşıma. Tamam bu shuffle dan bahsedeyim biraz. İçimde kalacak eheh. Şu bilgisayar geçmişimde, ilk bilgisayar kullanmaya başladığım günden bu yana kalabilmiş iki belki üç program vardır. Bunlardan biri de Winamptır. Açık ara favori müzik çalarım olarak yıllardır bilgisayara ilk kurduğum programlardan biri olagelmiştir. Önceleri rakip arenasında sadece Windows Media Player vardı lakin sonralara doğru bir çok müzikçalar program piyasaya çıktı. ITunes vesaire gibi ki dünyanın en gerzek programlarını çıkarmaktaki kabiliyetini takdire şayan bulduğum apple ın dangalakça işlerinden biriydi. Bu arada daldan dala atlıyor gibi olacağım ama dangalaklık deyince iphone da aklıma geldi. Canım sıkıldıkça maddoxun yazısını okur okur gülerim. Tavsiye ederim. Şuradan okuyabilirsiniz. Neyse efenim bir müzik çalardan ne beklenir ki? müzikleri çalsın, adam gibi bir playlist fonksiyonu olsun isterim ben. Elbette ki bu kadar basit işler için bilgisayarı kasım kasım kasıp şanzelize de gezip memlekete döndükten sonra drinkte bu maceralarını anlatan nişantaşı kadınlarına dönmesin. Neden olmadığını çözemediğim biçimde hala ve hala bir çok müzikçalarda bulunmayan winampın en hayati fonksiyonu "jump to file" özelliği Winamp ı açıkara zirveye taşıyor gözümde. Ben genelde yaklaşık 8.000 civarı şarkıdan oluşan arşivimin tüm şarkılarını playliste atıp gerisini winampın shuffleına bırakırım. Spesifik bir parça dinleyeceksem de gider "j" tuşuna basar ilgili şarkıyı dinlerim. Itunes denilen ibnelerin yazdığı programlar statüsündeki program mesela 2500 civarı şarkı atınca bile imleci kum saatine çevirebiliyor uzunca süre. Her türlü can özelliğinden sonra winamptan vazgeçer miyim? No!! Double negative, bitches!!
Winampımın skini bu benim.



Neyse efenim mevzu bu değildi başta söylediğim gibi. winampın shuffle ı karşıma Aşkı Ne Sandın isimli Candan Erçetin parçasını çıkardı. Şarkıda geçen şöyle bir söz var;

"Söyle nereden öğrendin
Yalan yanlış sevmeyi"

Bu sözü duyunca kafamı bir kaç düşünce bulutu kapladı. Sevmek öğrenilebilir miydi acaba? Çok belli ki şarkıdaki sevmek sözcüğü aşk hissiyatını ima ediyor. Yani bir babayı sevmek, doğayı sevmek, How I Met your Mother'ı sevmek gibi değil. Daha da doğrusu aslında aşkı da ima etmiyor bence. Bu, kurallı ilişkileri kastediyor. Hani aşk hissiyatından ziyade "çıkmak" fikriyle meydana gelen ilişkiler. Mesela Kezbangiller bu tür ilişkilere hayatlarında çok yer verirler. Yer vermekten öte, önem verirler. İlk kim arayacak işte efenim ne bileyim sevdiğini kanıtlama zorunluluğu(ki çiçek alınca sevginin kanıtlanmış olduğu ilişkiler hala ve hala toplumda yüksek yüzdede mevcut) gibi şeyler.

Durum şu ki aslında sevmek gibi somut ve soyutun arafında kalan kavramlar hakkında konuşmalar çoğu zaman dead ende çıkar(Hanım koş Dead End dedi bu oğlan) Çoğu zaman izafi niteliktedirler. Birinin sevdiğini "bilmesi" veya "sanması" diğerinin aynı sanrısından veya bilincinden ziyadesiyle farklı alan kodlu telefon numarasına sahip olabilir(Benzzetmeye gel). Şu ki, sevmek doğuştan bilinebilen bir olgu olabilir mi? İlk başta olamaz gibi söylenebilse de biraz daha mevzu üzerine kafa yorunca olabileceği ihtimali de canlanabilir. Ama bir de şöyle bir şey var. Örneğin ben birini sevdiğimi nasıl bilirim? Nasıl bu farkındalığın farkında olabilirim? Doğuştan mıdır? Bir şekilde öğrenilmişlik de mevzubahis olması abes değil aslında burada. Toplumun genel etiğinin şekillendirdiği sevmek olgusundan bahsetmiyorum. Onu şimdilik kapsam dışı tutarak genel kavram üzerine yorum yapıyorum. Ben birine aşık oldum 2005 yılında. O günden bu güne de bir çok birlikteliğim oldu karşı cinsle lakin o hissi bir daha hissetmedim. İşte bunlar bir nevi "kurallı ilişki" statüsünde olan şeyler. İyi ama o hissi hissetmediğimi nasıl bilebiliyorum? 2005'ten önce de bunu bilebilir miydim? Örneğin 2003 yılındaki aşk kavramına tamamen soyut yaklaşımım bu hissi belki hiç tatmadığımdandı. (Evet 2005'e kadar %100 kurallı birliktelik geçmişi) O yüzden aşk mevzusu üzerine genel olarak son derece soyut düşüncelere sahiptim, lakin 2005'ten sonra durum daha farklı. Ortada hissedilmiş bir his var evet her ne kadar o hisse de soyut diyebilsek de en kötü "altıncı his" ile tadılmış bir şey oluğundan somut tarafı da var. Bu yüzden sevmek kavramını daha da özel olarak aşk kavramını "somut ve soyutun arafında kalmış" olarak nitelemeyi tercih ettim aslında.

Yalan yanlış sevmek? Bu cümlenin kendisi yalan yanlış bana göre. Sevmek veya aşık olmak hissiyatı kurallı ilişkilerin çok ama çok dışındadır diye düşünüyorum.

Neyse efenim boktan kapanışlarımdan birini yaparak şarkıdaki mevzubahis sözler bunları düşündürdü bana bir süre diyeyim.

Pazar Şarkısı

Hepinizi çıtır çıtır yemeli (2:45'teki vurgu ile :)! Günaydınlar efenim.



bonus*;

Gömleğim yeni,
Yıkanmışım,
Traş olmuşum;
Sulh olmuş.
Bahar gelmiş.
Güneş açmış.
Sokağa çıkmışım, insanlar rahat;
Ben de rahatım.

*Orhan Veli Kanık, Illusion şiirinden.

6 Haziran 2009 Cumartesi

Orospu Kırmızı


Çok önceden kalma bir yoldaş bana bu kitap. Elimde değil artık kendisi lakin Liman yayıncılıktan yeniden basılmış. Tez vakitte edinilmeli Umay umay'ın cümleleri..

Sözlükten bir entry i aynen kopyalıyorum..

"zaten hep sensiz oldugumu anladim. zaten hep sana yaziyor oldugumu. büyük bir hizla kendi hapishanemi inşa ediyorum. güvenilir ve pahali çelik. çok agladim, çok erkek oldum ama çok da kadin. kimseyle, kendimle bile ya$ayamadim. birkaç sözcük inliyor dilimin altinda, gerçek ne bilmiyorum. bir suçlu gerek bana..; hemen $imdi, benim gibi. s12

sesini silmeyi beceremedim. en iyisi aşktı..; onu buldugum yere beni götürecek bir ayna aradim. ......sana dokunmak istedim.
fotografini duvara asıp, sözcüklerin yok etme, var olma sava$i verdigi sayfalari yirtip atiyorum. kendine söyleyemediklerini dudaklarinin kenari anlatir bana. korkularini, korktuklarini. her$eyi, her$eyi unuturum. sadece bir fotograf için evime diger gecelerden daha erken dönerim.
en yakin arkadaşim beni kirabilecegini söyledi. kirilabilirim. s17

biraz sonra aglamaktan vazgeçecegim ve saçlarimi siyaha boyayacagim. ''benim matemim bu i$te.''
yazdiklarima ilk kez soru i$areti koymak istiyorum. s30

tek gerçek, hiçbirşeye sahip degilim. içimden beni sokaga çikartan, seviştiren; içimde beni sonsuz kuşkuda birakan bir yaratik duruyor. s39

içimde, belki yarin şakirim diyen bir şarki... ama sen hiç çalmayan bir gitarsin. bak yine özlüyorum seni. bu itiraf edilmemi$ bir yalnizliktir. s43

daha kolay yaşamaliyim. metruk evlerde yaşayan, ''tam işte o kelimeydi'' dedigim insanlarin arasinda..; daha kolay ama nasil, onu da bilmiyorum. a$k iki de bir ellerimi tutmak istiyor. ''bir gün sen de cezani çekeceksin'' diyor. bo$una, ellerimi verme... bo$una ellerimi verme... uyutmayacagim seni, ninniler büyütmüyor çünkü. bahçende siçrayan agustos böcekleri hala saçlarimin içinde..; bir tek ben kanadim, bir tek sen gördün beni. artik özgürüm, öyle yalnizim ki...... s67

bir, iki, üç, dört, be$..... alti degi. hayat, benden gizledigin ellerini hangi cebinde sakliyorsun. s89

aşk daima eksik kaliyor. offf bunu bana niye yaptin, bunu bana niye yaptin. dur bir nefes alayim.

"

5 Haziran 2009 Cuma

Çel Şu Kulun Aklını Allah'ım!

Genelde sabah uyanınca yaptığım şey bir adet çay demleyip, bardağıma doldurarak, bilgisayarı açıp, sözlüğün gündemine, takip ettiğim bloggerların yazılarına, gazetelerin sitelerinden son gelişmelere ve takip ettiğim köşe yazılarının yazılarına bakmaktır. bugün ise, uyanır uyanmaz kafamı kaldırıp doksan derece doğruldum yatakta. "Benim Kadıköy'e gitmem lazım" dedim etrafa bakarak. Nedeni hakkında en ufak bir fikrim yok. Eternal Sunshine Of The Spotless Mind'tan fırlamış bir sahne gibiydi. Bilgisayarı dahi açmadan giyinip Karaköy iskelesine doğru yürümek için İstiklal'e çıktım. Neden kadıköy? Neden kalkar kalkmaz? Bu soruların cevabı hakkında minnacık bir tahminim bile yok. Üstelik rüya da görmemiştim etkileneyim. Uyumadan önce son hatırladığım şey, son çeyreğe girerken L.A. Lakers'ın yaptığı farktı..

Kadıköy'e geçtiğimde yaptığım şey bir tür çayocağı aramaktı. Bunun nedenini biliyordum. Çay içmek istiyordum fena halde ve biliyordum ki, en güzel çaylar, çeşitli ufak dükkanların olduğu sokaklardaki küçücük çay ocaklarında yapılır. Bu tür bir çay ocağı bulmak için rıhtımın boktan çaylarına burun kıvırarak Kadıköy'ün ara sokaklarına doğru daldım.

Vapura bindiğimden beri aklımda sürekli aynı melodi dolanıyordu. Hep aynı yerden başlıyordu kafamın içindeki şarkıyı söylemeye ve vurgulu ilk satırdan sonra sesini kısıyordu inceden inceye.. "Çel şu kulun aklını Allah'ım.."

Ne bir Clementine'a rastladım doğal olarak ne de istediğim gibi bir çaycı bulabildim. İstiklal'den Karaköy'e doğru giderken "Eğer İstiklalden benim yürüdüğüm hızda yürüyüp baştan sona kadar kimseye çarpmıyorsanız devlet Opera ve Balesi Konservatuarı Genel Yetenek Sınavı'nı geçtiniz. Tebrikler" diye mırıldanıyordu kafamdaki ses. Benim yürüdüğüm hızda? Wtf is that? Anlatayım, normal yürüme tempom evden uzaktaki bir ortaokula gitmeye başladığından beri yüksektir. Artık elbette ki hızlı yürümek bir tür alışkanlık. En son geçen gece Tava Ciğer yemek için görüştüğümüz Ceren, beş dakikada bir bu hızdan şikayet etmekteydi. Benim ise aklımı Tava Ciğerin süslü görüntüleri doldurmuştu bile. Nitekim gece onda daha kapatılan Barbaros Bulvarı üzerindeki Can Ciğerden elimize alıp döndük. Uğradığım hayal kırıklığı neticesinde fena halde düşmüştü yürüme tempom da. Devlet Opera ve Balesine başvursam kesin seçilirim gibi abuk düşüncelere dalmışken bunu sadece o an için komik bulan kafamdaki ses de etrafa eblek eblek sırıtmama neden oluyordu.

"Çel şu kulun aklını Allah'ım.. Gel kulun olayım al götür odana.."

Dönmek için de geldiğim yolu tercih etmek yerine Bostancı'ya gidip oradan 202 nolu iett hattıyla Taksime dönmeyi mırıldanıyordu kafamdaki ses şiddetlice. Aynı esnada ise bir tür goal luşturuyordum kendi kenime. İstanbul'un tüm semtlerinde çay içmeliyim diye. Sözlükten tanıdığım güzel dostlar Os ve Pireti'nin "Onu yapalım karşim" sözünü ödünç alıp fısıldadı kafamdaki ses.. Bostancı'da bir süre dolandıktan sonra binmek istediğim otobüsü görmüştüm. nitekim çift katlı otobüsün ikinci katının en ön koltuğuna geçtim. Normalde bu yere pek oturmazdım ama bugün yaptıklarımı kafamda mırıldanan garip ses yaptırıyordu..

Herkese iyi akşamlar diliyorum.

3 Haziran 2009 Çarşamba

Demokratik Noktadaki Etik Kurallar


“bizim partimizin kısaltılmış adı ak parti’dir, akp değil. akp diyenler, ne yazık ki demokratik noktadaki etik kurallara uymadan, siyasi etiği hiçe sayarak, bunu edep dışı söylemektedirler, bu kadar açık ve ağır söylüyorum”

Sayın başbakan ve A.K. Partisi lideri Recep Tayyip Erdoğan ne içtiyse aynından ben de istiyorum ki böyle tanımlamalar yapabileyim. Demokratik noktadaki etik kurallı cümleler kurabileyim.

1 Haziran 2009 Pazartesi

Aradım Aradım Bulamadım #4

Merhaba sevgili okuyucularım ve canımın içi arayıcılarım. son haftayı altı yıl şampiyon olamadıktan sonr,a İstanbul'a gelişimin ilk yılında şampiyon olan takımımın kutlamarıyla geçirdik. Velhasıl kelam mayıs ayında da arayıcılarım boş durmamış ve birbirinden şık ve bazılarının nasıl bu bloğa yönlendiğini anlayamadığım aramalar ile bu sahifeyi ziyaret eylemişler. Google Analytics mayıs ayı arama raporunu sunar;

sokuş: Evet porna, sekis, sikiş gibi aramalardan sonra ilk defa raporlarda kendini gösterip bu anlamdaki yarışmaya hızlı giren "sokuş" raporlarda ilk sayfada görünerek muadilleri arasında zirveyi zorlamaya başlamış bile. Başarılar diliyoruz kendisine.

www.sekis.film: Nefis bir arama örneği. Şık bir plase. Adres satırına yazmak yerine benzersiz uzantı ismiyle araya nokta koyarak yapılan bu arama internetin geleceği ve telefonların 4g teknolojisi hakkında derin anlamlar içeriyor.

15 19 arası seks filmi: Canım benim. 15-19 arası derken yaşı mı yoksa 15.00 19.00 arası seks filmi veren televizyon kanallarını mı merak ettiğini merak etmekteyim. 4 saat izlemek yorar yani o yüzden şeyettim.

2009 un en iyi hissesi hangisi oalcaktır: Vay anam vay serhaat. blogum artık ekonomik göstergelerde de öne çıkar bir hal almış. Öncelikle google a soru sorarak kafadan sevimli hale dönüştüğünü belirterek, Beşiktaş hisseleri son ayda %250 değer kazandı diye de dipnot düşeyim. Ama yine de sen bu işlere google dan bakarak yatırım yapıyorsan paranı çöpe atacağına bana ver idaa oynayayım daha şanslı oluruz demek istiyorum.

24 yaşında egosantrizm: Çok derin konu canım arayıcım. Ama ne demişler insan yedisinden neyse yetmişinde de odur. Sen benmerkezcil yapından 24 yaşında kurtulabilirsin belki ama yetmişine geldiğinde o eski haline geri döneceksin. Üzülerek belirteyim. Ayrıca egosantrizmin yaşla ilgili olduğu kanısı çetrefilli biraz.

6 teletabi: batarken güneş tepelerin ardından 6 teletabi kafa tuttu 300 spartalıya. Onlar ki, teletabi diyarının özgürlükler merkezi olabilmesi için sonunu düşünmeden atladılar mücadeleye. Bugün tüm tabi evlerde onların birer posteri asılıdır.

adult çizgi roman taş devri: Çocukluğuna çok feci inmişsin sevgili arayıcım. Önce fred barney e, sonra barney wilma ya, sonra wilma betty'e sonra hepsi betty e. yaa yaa.

alexander rybak eurovisionda söylediği şarkının sözlerine bak: Google ın kafasına silah dayayıp zorlayarak olmaz bu işler sevgili arayıcım. Biraz daha nazik olalım rica edeceğim sayın idare amirleri.

ankara ya temden nasıl gidilir yol tarifi: Teme çıkıyorsun, direk gidiyorsun sevgili arayıcım. Hiç bir yere sapma.

artis pornaları: Porna yazan arayıcılarım yine formdalar mayıs ayında. Hem artis hem de porna, sizin de işiniz zor be abi.

Başka ülkede Türkiyede çalışabilirmi: Ne dedin ki şimdi sen?

Deniz Seki harici şarkısı: Sahiciyi, harici olarak ezberlediğin için yanaklarını sıkmak istiyorum sevgili arayıcım. Fena halde tatlısın.

Deniz sekinin orospuluğu: Bu güzide aramaya bir yerli malı haftası şiiriyle seslenmek istiyordum adet oluğu üzere;
ne de güzeldir deniz sekinin orospuluğu
efil efil yurdumda sevişirken sanki bir kuğu
titanicteki gibi elini cama dayayıp yapar buğu
şu cennet vatanımdadır anca deniz sekinin orospuluğu

damages jenerik şarkısı indirme: Tamam indirmem.

deniz sekinin porna filimleri: Bak sevgili arayıcım. Porna değil, porno. neymiş P O R N O. Ayrıca filim de değil, film. Neymiş F İ L M. Bir değil iki değil bu kaçıncı yahu. Pornalar sarmış dört bir yanımı.

dido ne demek şarkının hikayesi: Ne aradığın hususunda bir adet açıklama bekliyorum sevgili arayıcım. Pazartesi masamda olsun.

duffy duck ın yedikleri : yarrak afedersin.

dünyada funda isminde kaç insan vardı: Ah be canım. Ah be bir tanem, ah be meleğim. Bu merak nereden geliyor bilmiyorum ama sorunun cevabını bulmak pek mümkün değil. "Vardır" desen bir derece ama vardı deyince iş çığrından çıkmış.

elizabeth seks sahnesi çok seksi: Acaba bu bir onaylatma mı yoksa arama mı anlayamadım. Evet Elizabeth'in sevişme sahnesi çok seksi kabul et bunu google maksadıyla mı aradın yoksa elizabeth in bir seks sahnesi olsun ama çooooooooook seksi olsun öyle her seks sahnesi beni paklamıyor maksatlı mı aradın çözemedim.

el ve ağızda koku yapmayan sigara parliament: Reksan reklam sunar. el ve ağızda koku yapmayan sigara parliament çıktı. Bayinizden ısrarla isteyiniz. Parliament, parliament, el ve ağızda koku yapmaz. Giderken solda dönerken sağda. Reksan reklam sundu.

eskişehirdeki uzaktan kumandalı araba yarış yerlerini bul: Fantastiksin sevgili arayıcım.

graf belediye futbol: Bu üç kelimeyi bir araya getirip neye ulaşmak istediğin konusunda derin merak içerisindeyim canım arayıcım.

gsm şirketleri abone sayılarını neden yükseltmeye çalışıyor: para?

funda isminde şarkı var mı: merak ediyorum google "var" deyip çıksa aradan ne diyeceksin. "ha iyi o zaman rahatladım" deyip internet dünyasından ayrılarak bir yazlıkta yaşamını bahtiyar biçimde idame ettirebileceksin sanırım.

juliet burke göğüsleri, juliet in göğüsleri lost, juliet'in göğüsleri, Juliet meme: Evet farklı kombinasyonlardaki juliet in göğüsleri konulu aramalar bu konunun dünyada en çok merak edilen fizik problemlerinden biri olduğunu kanıtlıyor.

kadın canı seks istediğinde nasıl belirler: Önce Türkçe öğretmenini arar ve telefonda seks yapar sevgili arayıcım.

konulu film tadında sex porno filmleri bedava izle: Sana hiçbir şey demiyorum.

kök ikinın sayısal değeri: 1.41 civarıydı yanlış hatırlamıyorsam ama büyük ünlü uyumunu katlettiğin "ikinın" kelimesinden ötürü, sana bu konuda daha fazla bilgi vermek istemiyorum.

last fm e uygun nil karaibrahimgil rapid: Sevgili arayıcım, çaldığın parçaların last fm istatistiklerine girmesi için id taglerini düzenlemen gerekir. Winamp kullanıyorsan şarkıyı seçip alt + 3 e basarsan ilgili pencere karşına çıkar ama paylaşım forumlarında albümlerin last fm'e uygun etiketiyle sunulduklarını hiç sanmıyorum. Olur da bir daha buralara uğrarsan diye..

losttaki kadınların göğüsleri: Az önceki fizik probleminin genelleştirilmiş hali. hiç juliet falan sokmadan araya losttan bir kadın olsun da, kate mate kayarım ben buna mantığıyla bu problem çözülmez sevgili arayıcım.

manuella fernando izabella başrolleri oynayanlar izlemek istiyorum: Aferin. İstemek başarmanın yarısıdır sevgili arayıcım.

ne doksanlar gördük: Teeey tey. Ne doksanlar gördük zaten yoktular.

orospu bulamadım: Peki google ın bu durumda ne yapmasını bekliyorsun?

orospu yak beni: Bambaşka bir alemde yaşıyorsun sevgili arayıcım. Sana saygı duyuyorum ancak.

pi yi aldım büyük düşünüyorum: slşdfklsdafklşsaklşfskl sdklfdsklşfklşsdfkls. şahanesin :)

ranini sanem çelik: Ranininin bloğu yerine benim bloğa nasıl ulaştığı konusunda merak içerisindeyim bu arayıcımın. google noluyor götün başın oynuyooor.

sekesi filme: Az yavaş, biraz sakin. Ama böyle mastürbasyon yaparken ararsan yanlış yazıp bulamazsın ki arayıcım. Ellerini aynı anda farklı işler için kullanma öncelikle.

sezen aksu ile seksi filim: Az önce ruhum kustu. Bir daha buraya uğrama lütfen.

siki bidu nasıl bişey izle: lsşdkfsadlşflkşs lşsdfkldsşf lşkslş flşsflşs. bi tanesin yahu.

sikşi film: Olm bilerek mi yapıyorsunuz? Kaç farklı şekilde yanlış yazacağınızı mı deniyorsunuz nedir anlamadım ki ben.

taşağım blogspot: oooohaaaahhahahh.

teletabilerin evini gezelim: Evet çocuklar bugün de teletabilerin evini geziyoruz. Ben gezelim görelim programında yirmi yıldır sunuculuk yapan abla olarak size bu evlerin en ince ayrıntılarını dahi göstereceğim.

yunan seks filim siteleri: Hackleyecek misin? Önceden irc vakitlerinde topluca yunan kanalı basma eyleminin 2009 versiyonu sanıyorum bu da.

Hepiniz cansınız. Öpüyorum topluca, ruhumu kusturan kişi hariç. mümkünse sen bir daha sosyal hayatın içine dahil olma.

Tek Satırla Beden Büyüten Yalın Şarkıları

Ben bu gömleklerin kollarını kıvırma olayını bir türlü beceremiyorum. Çok dandik oluyor ben kıvırınca.


Yalın evladımızı severim. Yani daha çok nötrüm kendisine karşı. Genel olarak ayrılık acısıyla kahrolan erkek profili çizmesine rağmen şarkılarında, bir bakmışsın ve aşk ne demek ile bu kabuğunu kırarken, şarkıyı dinleyip "yürü be olm, sonunda" nidaları atmamı sağlamıştır. Hayır böyle ayrılık sonrası, demet akalın şarkıları profilindeki gibi yaşamadım hiç, çoğu zaman acımı sessizce köşemde yaşadım.. Aksinin can yaktığını bildiğimden belki de "seni sallamıyorum" tandanslı şarkıları söyleyenlere sempati besliyorum içten içe. Neyse efenim bugünkü mevzu bu değil aslında. Yalın evladımızın şarkıları bütününe bakıldığında sözlerde pek de vurucu kelimeler barındırmıyor ama bazı parçalarında öyle bir satır sokuşturuveriyor ki araya, yani tüm şarkı sadece o satır için yazılmış gibi düşünüyorum. Çünkü o satır tek başına tüm parçayı şaha kaldırıyor ve azımsanmayacak bir nitelik katıyor. Bugün biraz bu tür parçaların, Yalın evadımıza ait olanlarından bahseyleyeceğim.

* Son Aşkım: Sevdiğim ilk Yalın parçası olarak tarihteki yerini alan bu debut albüm parçası, nakarata kadar ortalamanın altında seyreder bana göre. Ama nakaratta öyle bir durum tarif etmiştir ki Yalın, nağmeleriyle de bu ortama öylesine uyum sağlamıştır ki, nakarata geçtiğinde tam da o sahne gözlerin önünde canlanıverir. Durup dururken bu sahneden doğan müteessirlik neticesinde gözler dolar. Sadece o iki satırlık sahne tüm şarkıyı, o ayrılık sonrası bir tür buluşma ve veda anına kilitlemiştir. Kesinlikle iki gömlek yukarıya taşımıştır.
"Zamansız geldin biraz, ben de tam ağlıyordum.
Elimde bavulum, buradan çekip gidiyordum.."

* Herşey Sensin: Bir önceki albümünde çıkış parçası olarak seçilen bu parça da evet genel olarak başarılı bir slow. Keşke'den sonra, müzikal altyapının da en sağlam göründüğü Hüseyin çalışması. Ama bu parçayı tepe noktaya taşıyan yine bir nakarat satırı var. "Masal olup yola devam mı etmeli." dediğinde yalın tam da aşık olduğu duygusunu verebiliyor bana şarkıda. bu sözün üzerine ne diyeceğimi bilemiyorum ama üzerine saatlerce düşünülebilecek ama anlamı gayet iyi bilinen cümlelerden olduğu kanaatini taşıyorum...

* Küçücüğüm: "Ah şu gönül gözünden görmek dedikleri var ya.."....

* Ki Sen: Son albümü henüz tamamen dinleme fırsatım olmadı lakin, bu parçayı dinlediğimde yine rastgeldiğim o tek satır parçaya kime göre neye göre vereceğim notu kafadan yükseltti. Yani normal bir slow gibi giderken tek satırla on ikiden vurmayı başarıyor Yalın evladımız. En son bu parçayı dinlediğimde daha önce de üzerine düşündüğüm bu kavram hakkında bu yazıyı yazmaya karar eyledim. Ne kötü ne de çok iyi bir slow bu parça ama "heyecanını kaybetmek" durumunu tanımlarken yalın ın kullandığı "tenhalaştı kahvaltılarımız" satırı, kahvaltı idesine tapan benim gibi biri için mükemmelce araya sokulmuş bir satırdı ve niteliği yine yükseltiyoru gözümde...