5 Ağustos 2008 Salı

everything something happened

Bazen işyerinde motd olayını yapıyorum. pek de hoşuma gidiyor vesselam. gelip geçerken okuyanların da ilgisini çektiği muhakkak. genelde kısa aforizmalardan oluşan bir muhteviyatı oluyor bu notların. yazarken veya post it i elime alıp panoya yapıştırırken aklımdan binlerce düşünce geçiyor. yani..binlerce..

evet bunları bloğuma yazayım diyorum. lakin ne vakit yazmaya yeltensem o vakit kafamın içinde tepinen binlerce "fil", karıncaları ezmemek için azami ehemmiyet gösterip köşelerine çekiliyorlar. mesela şu an yazarken kafamın içinde "an"lık(literatürde daha kısa bir zaman dilimi yok sanırım) binlerce "şey" dolaşıyor. daha önce yazmıştım yakın postlarımdan birinde "Ruhumuz bütününde küçük ipuçlarıyla dolu. Bir an kendini gösteren sonra sonsuza dek yok olan ipuçları.. Bunlar büyük ve unutulmuş bir hayatın, belki yüzlerce jenerasyonun sessiz mırıltıları.." sözünü. can it be...

no way..

aslında yazıya başlarken yazmak istediğim iki paragrafta bahsettiğim şeyler değildi. bazı repliklerden bahsetmek istiyordum, atlayıp duruyor oradan oraya düşünce köyleri. tam şu anda, şimdi aklıma tahtalara vur şarkısının sözlerinin bir kısmı geldi..ve..gitti...

"kafa karış bulanık istanbul'a geleli..."

bir nedeni mi var. istanbul a geleli kafam karışık mı..hayır..değil..peki neden aklıma geliyor ki bu satır..

"i have no idea"

saçmalıyorum muntazaman. hayır cehalet erdemdir klişesine girmeyeceğim. ünlü bir söz vardır, "ne kadar çok bilgi sahibi olunursa septizm o derece artar" şeklinde.

"katılmamak mümkün değil"

örneğin şimdi yazının son kısmına baktım ve oldukça nadiren yaptığım bir eylemi yaptığımı farkettim. köşe yazarları yazacak şey bulamayıp yerlerini doldurmak adına böyle boşluklar bırakırlar satır aralarında. öyle mi yapıyorum ki, anlatacak bir şeyim yok mu?

dünyalarca var halbuki, "dünyalar" var.

uzun süredir yazı yazmıyordum bloguma. bu süre zarfında fantastik literatüre fena daldım. öncelikle uzun süredir(yaklaşık bir yıl) aradığım discworld serisinin ilk kitabı olan büyünün rengi ni buldum. (burada şaşırman lazım ey okuyucu).... son haftalardaki iş yogunlugundan çok fazla okuma fırsatı bulamadım gerçi lakin o kitaplar kargo ile elime ulaşmdna önce uzun süredir okumak istediğim "the hitchhiker's guide to the galaxy" i okudum. douglas adams a bir kez daha hayran kaldım. final bölümünden sonra adından sıkça söz ettiren "avatar the last airbender" ı indirip izledim. ve şunu demek isterim, final bölümü kesinlikle anlatıldığı kadar VAR. yıllardır dizi ve çizgi dizi izlerim lakin böylesine tatmin edici bir final izlemedim diyebilirim.

neyse. bomboş bir yazı oldu ve ilk defa bloğu günlük gibi kullandım. sadece bir şeyler yazmaya ihtiyacım vardı sanırım.

"bon voyage.."

Hiç yorum yok: