31 Ekim 2008 Cuma

Siyah



Yine çok korkmuştum. Her zamanki gibi oraya sığınmıştım.Etrafında kuşların uçuştuğu caminin şadırvanının yanına.Kendimi biraz gevşettim ve buz gibi betonların üzerine oturup su içtim. Buraya gelirdim her korktuğumda.Nedendir bilmem;korktuğum şey her neyse hiçbir zaman buraya girip üstü açık avludan yukarıya bakamayacağını veya hiçbir zaman şadırvandan su içemeyeceğini düşünür,kendimi burada o şeyden kurtulmuş hissederdim.
Bu kez de koşa koşa hem de hiç olmadığım kadar hızlı olarak girdim avludan içeri. Bir an duraksadım. Nefesim, çok hızlı alınıyor ve veriliyor, terlerim mahkum oldukları derimden acele ile çıkıp yerlere damlıyorlardı.Kurtulduğumu sanıp rahatladım. Yavaşça yürümeye başladım bahçeden üstü açık avluya ve özgürlüğümün simgesi olan şadırvana doğru.
Yanımdan geçen insanlar bana çok garip bakmaya başladılar. Bir sevgili çifti gördüm yanlarından geçerken. Herhangi bir filmin, herhangi bir sahnesinde kahramanın gözünden ekrana yansıyan görüntü gibi geldi bana bu birkaç saniyelik öğreti anları. Onları yanımdan geçerken gördüm ve kısa süreliğine gözümü kilitledim. Erkek,kadını çekti kendine doğru hızlıca. Sanki benden kurtarmak istermiş gibi….
Biraz daha yaklaştığımda avluya,insanların benden kaçmaya başladıklarını fark ettim. Merdivenleri çıkarken arkamdan bir ses;
-Dur yoksa ateş edeceğim.
Aniden duraksadım. Gözlerime göründü şadırvan caminin avlusunun açık kapısından. Birden ellerime gitti gözlerim; kırmızı kan parçacıkları terlerim gibi yere damlıyordu. Gömleğimi beyaz sanıyordum giyerken ama kıpkırmızı olmuştu onu öldürünce. Korkmaya başladım yeniden, şadırvan gözlerimin önünde. Dört basamak kalmıştı avluya girmeye. Dört adım sonra kurtulacaktım bu korkudan. Bir anda yeniden bir uyarı geldi;
-Yüzünü buraya dön ve ellerini kaldır
Korkuyordum yine çok. Ama ilk defa birini öldürmediğimi fark ettim. Her korkum bir ölüme denkmiş meğer, her beyaz gömlek mahkummuş kırmızıya. Her şadırvan suyu bilincimi kaybettirmeye.
Girmeliydim içeri.Bir kaç adım sonra özgür olacak,onlardan kurtulacak ve şadırvana yapışıp "kana kana" su içecektim. Bir adım attım, bir adım daha kalbim hızla atmaya başladı. Şadırvan gözlerimin önünde. Birden aklıma geldi beş yaşında mahalleden alt sokağa doğru arkadaşlarımızla yaptığımız yarış. İlk defa aşık oldugumda onunla konuşuyor sanıp sokakta kendi kendime konuşmam ve ilk defa O’na kıymam.
Ben üçüncü adımı atamadım. Tanrı hiçbir zaman kötüleri evine sokmuyordu. Buna kötülükten kurtulmak için hep O’na sığınan şeytan da dahildi…


2001...

Hiç yorum yok: