15 Haziran 2009 Pazartesi

Destiny, john, is a fickle bitch!!

Lost'un en efsane repliklerinden biri olarak tarihe geçen bu Benjamin Linus aforizmasını anarak başlamak istedim bu yazıya. Nedeni için net bir açıklama yapamayacağım lakin dini öğretilerde kader olarak geçen bu determinizmin temel taşı öğe her türlü trajedinin bir çok sanattaki temel dayanağını oluşturur. Öyle bir an gelir ki, serim, düğüm, çözüm paragraflarındaki o düğüm paragrafından çözüm paragrafına geçen boşluğu tanımlayan anı oluşturur işte bu kader. Birbirinden bağımsız ama aynı zamanda da birbirine bağımlı olan (her ne kadar yalanlanmış olsa da her şeyin teorisini düşünerek) bir çok vuku kendini tam da o boşluk anına düğümler. Düğümü oluşturan bağcıkların her birini temsil ederler. Bu bağcıkların her biri farklı bir olay evrenini ifade etseler de evrensel kümeye dahil olaylardır. P,Q,R.... olaylarının her birinin dahil olduğu bir formül oluşturarak çözüme kilitleyen şey işte bu kaderdir. bunları niye mi yazdım, unuttum vallahi. Öyle kaptırıyorum kendimi zaman zaman işte.

He hatırladım. Kaderin ağlarını ördüğü o farklı olayların kesişim kümesinin karmaşasını öylece ustalıkla meydana getiriği bir vaka-i vakvakiye ile karşı karşıyayım ben de. Son ayların en büyük buhranını geçiriyorum. Öncelik ekonomik buhran ama sadece onda kalsa bir nebze iyi. Katsayısı en büyük düğüm olayını o oluşturuyor tabi ki yine de. Ama yapmak istediğim bir kaç şeyi tam da ondan alakasız olan farklı olayların meydana gelmesi ile yapamadım. İşte bu tam da o bağımsız olayları ana olayla alakalı hale dönüştüren ana teorem olarak karşımıza çıkıyor. Fena halde sıkıntılı bir hafta geçirdim ve geçirmeye de devam ediyorum. Lakin bu sıkıntı yine de bazı şeyler tarafından hafiflendiriliyor bir anda.

Örneğin dün gece, artık fena halde bunalmış haldeyken elime Orhan Veli'nin bütün şiirleri kitabını aldım. Bir süre içinde tüm şiirleri tekrar okumuştum..Belki 487. kez belki de daha fazla bilemeyeceğim. Ve yine yeni yeniden, garip bir rahatlama halet-i ruhiyesi, kendini bunalmış bünyenin altındaki ezilmiş hapsinden dışarıya attı. Garip bir biçimde rahatlamıştım.

Ve bu sabah. kahvaltı ettikten sonra bilgisayarımı açmıştım. İnsana dinlediğinde en güçlü pozitif enerji yükleyen adamlardan biri olan Mansur Ark'ın bir parçasını gördüm youtube da tamamen şans eseri. Bu da bir P,Q,R olaylarının kesişimi neticesinde oluşan M olayıydı. Kendisindeki, şarkıdaki ve klipteki pozitif enerjiyi bünyeme geçirdi birden. Biliyorum hareket edenler protonlar değildir ama bendeki elektronları kendisine çekip pozitif yüklenmemi sağladı. Üstelik bu şans eseri dinlediğim videoyu youtube a yükleyen kişinin de tanıdık olması ise kaderin gücünün asla hafife alınmaması gerektiğinin bir göstergesi gibiydi. Bu parçayı youtube a yükleyen Marika'ya teşekkür eder ve iple çektiğim bir sonraki Ankara'ya gelişimde "Plaklı figüran Kahvehanesi"nde kahvaltı ederken bu konuyu konuşmak istediğimi belirtirim. Şarkıda söylendiği üzere "O güzel hislere zincir vurma" öğüdüne ithafen, o güzel hislere zincir vuranlar ya şimdi blogu terketsin ya da sonsuza dek sussun. Yani şimdi bu son cümleyi yazınca deep sound'un şu yazısına bir gönderme gibi oldu:) Ama tam da şimdi aklıma geldi, cümleyi yazdıktan sonra o yazıyı anımsadım. Peki bu anımsama bir tür P,Q,R midir acep?

2 yorum:

Zenciörgüsu dedi ki...

bin satır şey yazmışsın yau!okuyamadım gözüm şaştı,zaten vaktim yok,yapma bak böyle..bi sakin ol,bi relax...nasıl okuycam ben taşınma arifesinde?!:/araç kutusunu bile okuyamadım :( sabah okusam bari..

yazıyla alaksız yorum bırkan blogger,sığ blogger.hı hı,o benim :)

teletabi dedi ki...

ehehe :) Can Blogger B! Bulut musun sen nesin?