26 Ocak 2009 Pazartesi

Al Eline Bir Kaya, Nerene Dayarsan Daya

Şu ülkede en nefret ettiğim kurum, radyo televizyon üst kurulu ismindeki gubidik kontrol mekanizmasıdır. Tahmin edilebilir ki, rtük ün ortaya çıkışının gizli amacı, siyasetin medyayı kendince kontrol etmesidir. Şimdi burada uzun uzun basın özgürlüğü gibi konulardan bahsetmeyeceğim. Zaten yetkin yazarlar tarafından uzun uzadıya ele alınmış bir mevzu bu. Aykut Zahid Akman, Rtük'ün şu anki başkanı. Rtük'ten baştan beri nefret eden biri olarak rtük başkanlarına da alışabilmiş değilim. Kendisini de o nedenden ötürü sevmiyordum. Fakat zamanla, Aykut zahid Akman kendinden nefret ettirmek için bir sürü neden yarattı.

Açılış paragrafı yazmakta pek başarılı değilim biliyorum, az önce 90 dakika isimli televizyon tarihinin en başarılı spor programlarından birini izlerken, artık rtük'ün iyice çığrından çıktığını gördüm. Eğer bu programdaki cesaretli insanlar söz etmeseydi eminim hiç bir programda bu konunun üzerinde durulmayacaktı. Tff, kulüpler birliği, rtük gibi kurumlar bir toplantı yaparak, yayınlarını "isteklerine" göre düzenlenme kararı almışlar. Şaşırmamak mümkün değil. Eğer bir spor kulübü yöneticisi, kameraların karşısında hakeme saydırırsa hiç bir sorun yok, fakat zaten işi veya sıfatı "hakem yorumcusu" olan biri televizyondaki programda hakem hakkında düşündüklerini belirtemiyor. Nereden tutarsan tut elinde kalacak bir karar..

Rtük'ün televizyonları tamamen baltalayan ve bana göre tamamen sistemin içine eden bir kararı daha var. Bu da reklam süreleriyle ilgili. Televizyon ve diziler hakkında yazan, oldukça başarılı blog yazarlarının yorum kısmlarında da bu sistemin, çöküşten başka bir şey getirmeyeceğini ima eden yorumlarım olmuştu. Rtük'ün aldığı reklam sürelerine dair karar az çok şöyle bir şey;

1- Televizyon programlarında ilk 20 dakika boyunca reklam koyulamaz. Bu süre sinema filmlerinde 40 dakikadır.

2- Reklam kuşakları belirli bir süreyi geçemez(bu süreyi net olarak bilmediğimden söyleyemeyeceğim fakat 8 dakika diye tahmin ediyorum)

3- Reklam kuşakları arasında en az 20 dakika olmak zorunda.

Belirli bir süre küçük bir kanal da olsa televizyonda çalıştığım için, bir dizinin maliyetinin bu koşullar altında dört reklam kuşağına denk geldiğini görebiliyorum. Bu nedenle yayınlanacak bir dizinin süresini hesaplayalım. dört reklam kuşağımız olacak. 20. dakika 40. dakika 60. dakika ve 80. dakikalarda reklam koymalıyız en az. Evet bir dizi ham olarak (son reklamdan sonra göstermelik bir sohneyi de eklersek) 81 dakika çekilmek zorunda. hem de her hafta!!! Set ortamında da bir süre bulunduğumdan, bu koşulların ne kadar zorlayıcı olduğunu bizzat tecrübe ettim fakat gerçekten her hafta bir dizinin bölümünü yayına yetiştirmek için tam bir kaos halinde çekim aşaması oluyor. Reklamlarla birlikte 8x4 + 1,5x4(burası da kanalların program fragmanlarını yayınladıkları zaman) 119 dakika süren dizilerimiz oluyor. İki saat diziyi izlemek de yazmak da apayrı zorluklarla örülü. Yazmak çok zor çünkü 40-50 dakikada anlatılabilecek konu, 80 dakikaya yayılmak zorunda. Bu süre nasıl doldurulur? Tabi ki birbirinden gereksiz diyaloglarla. Bir konuşmanın haddinden fazla uzun sürmesiyle(ranini de değinmişti, adanalı isimli dizide bir kaç kere artık öffffff dedirten diyaloglar vardı). İzleyici de bu diyalogları izlemek zorunda kaldığı için iki saat dizi izlenmiyor. Ne o öyle sinema filmi gibi? Elbette zaten bölümün textini zar zor yetiştirdiği için senaristler, öneğin yabacı dizilerde gördüğümüz reklam öncesi ara cliffhanger denebilecek heyecan noktası da oluşturulamıyor. Utanılmasa bir diyaloğun ortasında dizi kesilip reklama girilecek.

Rtük'ün bunu yapma amacı, elbette ki izleyicileri bayan reklamlardan kurtulmak istemesiydi. Fakat bu kez reklamlar değil programlar baymaya başladı. Peki ne yapılmalı? Sorunu belirtip öneri sunmadan yazıyı bitirecek değilim elbette.

* Bir kere rtük, tck'ya aykırı olması halinde hiç bir programın yayınlanmasını engelleyemmeli, yayından kaldırttırmamalı veya kanala ceza vermemeli. Rtük'ün tek bağlayıcılı Türk Ceza Kanunu olmalı.

* Reklam sürelerine ya karışmamalı ya da win win durumu olabilecek şekilde düzeltmeli. Bana göre hiç karışmamalı ki sistem içerisinde zaten birbiriyle yoğun rekabet içerisindeki kanallar, hem kendilerini hem de seyircileri memnun edecek bir orta yol bulacaklardır. Karışması halinde de bir bölümün en kötü 60 dakikada çıkabileceği bir sistem üzerine düşünülmeli.

* Rtük, siyasi erkin medyayı yönetme aracı olmamalı.

* Rica edicem şu sigaraları buğulaştırma zorlamasından da vazgeçsin rtük. Amaç gençleri özendirmemek ama tüm ekran hd kalitede ayna gibiyken sigaranın buğulanmış olması ona daha fazla dikkat çekiyor.

* bir de internet sitelerinin denetlenmesi de bu kuruma verilecekmiş diye söylentiler dolaşıyor. Yani inanabilmek oldukça güç.

Bu kurum gerkeli midir? Bence gereksizdir. Bu yaptığı uygulamardan ötürü gibi gelse de temel olarak rekabetçi bir ortamda, rekabetin usulunu denetleyen bir kurum olabilir. Bu kurum denetlemek yerine direk olarak sanki her medya kuruluşunun yayını kendi yapıyormuş gibi yönetmeye kalkmaz. Başındaki dokuz kişiden beşi tbmm tarafından siyasi partilere dağıtılmış kontenjandan oluşmaz. Televizyon konusunda uzman sahışlar olur. Aykut Zahid Akman'ı nereden tutsam elimde kalıyor. Petek Dinçöz'ün Can Tanrıyar ile evlendiği Beyaz Show'da, Beşiktaş'ta oturan izleyicilere bir şey söyleyecek, fakat hitabı aynen şöyle "Buradan Beşiktaş'lı SEÇMENLERE de bir şey söylemek istiyorum" İşi televizyonları ve radyoları denetlemek olan bir kurulun başkanının veya siyasete dahil olmayıp televizyona çıkmış birinin hitabını "Beşiktaş'lı izleyiciler" olarka beklersiniz. En azından ben beklerim. Bu cümle dahi benim için, bu şahsın orada oturma nedenini açıklıyor. Deniz feneri gibi yolsuzluklara isminin karışmış olmasına değinmek bile istemiyorum..

Son olarak söylemek istediğim şu aslında. bu kurum çok çok çok üst bir kurum. "Bırakın bütün yayınları biz yapacağız" der gibi..Son derece de güven vermeyen bir kurum haline dönüştü..Yazık..

1 yorum:

Adsız dedi ki...

yazdığın her kelimeye katılıyorum eline sağlık.. saçmalıklar diz boyu şu mozaikler filan anlat anlat bitmez.. rtük benimde açık ara en nefret ettiğim kurum. ülkeden nefret etmek içinse ona gelen şikayetleri okumak yeterli olur.. neyse..

kişisel olarak isteğim ise porno film oynayacak değil tv lerde ya da canlı canlı cinayet işlenmesin.. bir denetim olmalı.. :) ama çook geniş olmalı.. uç şeylere müdahale edilmeli.. :)