6 Ocak 2009 Salı

Bölgesel Kültür Merkezi

Zaman zaman, özellikle gece uyumak için yatağa uzandığım vakitler bir çok insan gibi, oldukça çeşit alana yayılmış düşünceler cirit atar kafamda da benim. Bölgesel kültür merkezi düşüncesi de dört beş yıl önce yine uykuya dalmadan önce kafama takılan bir olaydı. Türkiye’deki tüm büyük şehirlerde devlet destekli olan ve “devlet tiyatrosu” ya da belediye destekli “şehir tiyatrosu” şeklinde adlandırılan yapılar vardır. Edirne gibi, nispeten küçük bir yerde doğup büyüdüğüm için bu tarz kurumların Edirne’de olmamasının nedenini düşünürken olabilme ihtimalini araştırmaya kalktığım ertesi günlerde kafama düştü.

Zaman zaman, Marika ile bu konuyu iyice detaylandırarak planladığımız geceler oldu. Bu tür devlet tiyatrosu veya şehir tiyatrosu gibi kurumların nispeten küçük şehirlerde bulunmamasının en öncelikli nedeni olarak izleyici kesimin azlığı öne çıkıyor. Şöyle diyebiliriz ki bir sezonda tiyatroya gidebilen seyirci sayısı nüfusa oranlı olarak hesaplanır genelde. Elbette ki ekonomik duruma da. Bir küçük şehir gerekli döngüyü sağlamakta yetersiz kalır. Bu talep ve arz dengesizliğini ortalamaya çekmek için, kurumu yakın şehirlerle de birleştirmek atılabilecek en rasyonel adımdır.

Örnekleyerek biraz daha detaylandıracağım. Örneğimde bu düşünceyi kafama yerleştiren şehir olan Edirne ve bölgesel olarak da Trakya’yı ele alacağım. Türkiye’nin en gelişmiş bölgelerinden biri olarka gösterilen bu bölgenin maalesef düzenli bir kültür sağlayıcı kurumu yok. Yani her haftasonu tiyatroların oynadığı, bazı günler o kültür merkezinin organize ettiği çeşitli müzik dallarından dinletilerin düzenlenebileceği, yılda birkaç serginin gerçekleşebileceği.. Ben lisede okurken yılda beş altı tiyatro oyunu anca gelirdi. Biz de büyük şevkle izlemeye koşardık elbette. Neyse efenim konuyu dağıtmayayım, bu tür bir kurum sadece Edirne’de sınırlı kaldığında oluşabilecek arz talep dengesizliğinden ötürü, ilk yıllar için bölgenin önemli yerleşim merkezleri olan, Çorlu, Kırklareli, Tekirdağ, Keşan ve Lüleburgaz’da da oyunlarını veya konserlerini veya sergilerini ortaya koyabilecek genişliği olmalı. Bu sayede üçüncü haftasında artık izleyicinin gelmeyeceği oyunların önüne geçilmiş ve pragmatist biçimde değerlendirilmiş olur.

İlk yıllar için sezon başına 6 yeni oyunun olabileceği bir düzen planladım. Tabi öncelikle kendi iç düzeni ve imajını belirleyebilecek çizgileri olması gerekliliğini. Örneğin, büyükşehirde herhangi bir izleyiciye Shakespear oyunu izleyelim dediğinizde size küçümserce bakar, ama bu tür küçük şehirlerde insanlar Shakespear’e alışık olmadığı ve daha doğrusu kendilerini öğrenmek için çabalamanın gerkesizliğini düşündüğü, hiçbir oyununu izlemediği yerlerde o isim önemli bir çıkış noktası olackatır. Belirlemek istediğim çizgilerdne biri bu aslında tiyatro alanında. En temel ve klasik tiyatrodan başlanmalı. Elbette tüm sezon klasik tiyatroya boğmak gereksiz. Benim planım 6 oyunun ikisinin klasik eserler olması gerekliliği. Nedenlerini de açıklayabildiğimi umut ediyorum.

Sezonun oyun akışını planlarken, oyuncu ve teknik eleman sayısını ilk yıllar için ve halka tiyatroya gidip izleme alışkanlığı kaznadırmak, hatta herhaftasonu yeni oyun geldiğinde görme isteği uyanabilecke farkındalığı benimsetene dek, imkanların kısıtlılığını maliyet hesabı yaparken göz önünde bulundurmak gerek. “Evet böyle olması gerek” diyip hiçbir maliyet hesabı yapmadan devleti veya herhangi bir kurumu eleştirerek işin içinden çıkmayı fazlaca hayalci bulurum her zaman. Bu yüzden herhangi bir şey hayal ederken mümkün mertebe o hayaldeki realizmi yakalayabilmek adına her ayrıntıyı planlamaya çalışırım. Neyse efenim konuya geri dönersek, demek istediğim ilk dört-beş yıllık süreç için oyuncu sayısı kısıtlı olmak zorunda. Bu nedenle aynı anda iki farklı yerleşim yerinde oyun oynanabilecke şekilde de dağıtılmalı roller. Aynı anda üç farklı yerleşim yeri biraz hayalcilik olur ilk yıllar için. Elbette ki aynı anda oynayabilme yetisinin olduğu oyunları da, bölgenin en önemli iki yerleşim yerinde, haftasonu kullanmak üzere ayırmak zorunluluğu var. Peki neden? Trakya için ele alırsak eğer Edirne ve Çorlu gibi bölgenin önde gelen yerleşim yerinde haftasonu tiyatro salonunuzu kapalı tutarsanız, izleyiciye bir paragraf yukarıda bahsettiğim farkındalık ve isteği aşılama düşünceniz tahmininizden çok daha uzun yıllar alır. O yerleşim yerlerinde de haftasonu kullanıldığından ötürü diğer günlere de oyun koyarsanız bu kez fazla arzda bulunmuş olursunuz. İlk bölümlerde bahsettiğim konulardan ötürü.

İkinci sezonu baz alarak oyun scheduleımızı(öyle strong bir presence ki anlatamam oluşturmaya çalışalım. İlk yıldan elimizde olan altı oyun var, ikinci sezona, premier zamanlarını yaymamız gereken de 6 yeni oyunumuz var ve Edirne ile Çorlu iki önemli yerleşim yeri olmak üzere, oyunlarımızı sergilememiz gereken, Kırklareli, Tekirdağ, Keşan ve Lüleburgaz dan oluşan 6 yerleşim birimimiz var. Elimizdeki 20 oyuncunun da bu 12 oyunda dağıldığını düşünelim. Burada aynı anda üç farklı oyun oynayabilme şansımız doğabilir, doğru yere doğru oyuncuları koyarsak. Fakat aynı anda üç oyun sistemi hep aynı üç oyun için geçerli olacaktır. Oyunlarımıza yeni başlayacak olanlar A,B,C,D,E,F ve ikinci sezonuna geçecekler de G,H,I,J,K ve L şeklinde isimler verelim(Sıralama premier tarihlerine göre olsun, yani gecen sezon G’nin premieri H’tan önce, H’ın premieri de I’dan önce yapılmış). A ve G, sezonları açtığımız Shakespeare oyunları olsunlar. Ekimde başlayıp Mayıs sonunda bitecek sezonumuzda ise 36 hafta var. Aynı anda oynanabilecek üç spesifik oyunumuz ise H,K ve D olsun. Başlayalım;

1.Hafta
Edirne ve Çorlu da sezon premieri yapılan iki yeni oyun olmak durumunda. Shakespear oyunu olan A Edirne’de B ise Çorlu’da sezonu açsınlar ilk haftasonu. İlk haftasonu diğer dört yer boş geçiyor. Bu dört yerden ikisini haftaiçi doldurmamız gerekiyor fakat yeni oyunlar olan A ve B dört hafta boyunca iki önemli yerde dolaşacağı için dolu olackalar. Onlara dört haftadan önce dokunamayız. Bu nedenle geçen yılın oyunlarını alıyoruz. İlk hafta ikinci derecedeki yerleşim birimlerinden ikisini alıyoruz. Salı ve Çarşamba olsun bu günler. Şimdilik Keşan ve Kırklareli’yi alalım. İlk haftanın Salı ve Çarşamba günleri bu iki yerleşim biriminde ise K ve L oynasın. Biri Keşan’da diğeri de Kırklareli’de. Lüleburgaz ve Tekirdağ ise ilk haftayı boş geçiyorlar.

2.Hafta
Edirne ve Çorlu’da yani birinci derecedeki yerleşim birimlerinde bir değişiklik yok. Geçen hafta premier yapmış oyunlar ikinci haftalarına geçiyorlar. Haftaiçi ise ilk haftayı boş geçen iki yerleşim birimi olan Lüleburgaz ve Tekirdağ da K ve L oyunları sahne alıyorlar. İlk haftayı dolu geçen Keşan ve Kırklareli bu haftayı boş geçiyorlar.

3.Hafta
Edirne ve Çorlu’da premier yapmış oyunlar yer değiştiriyorlar. Yani A Çorlu’da, B ise Edirne’de oynuyor haftasonu. Haftaiçi ise K ve L ile devam ediyoruz. Dönüşüm şu şekilde olacak; ilk haftayı dolu ikinci haftayı boş geçen yerleşim birimlerideyiz yine. Yani Keşan ve Kırklareli. İlk döngüde K Keşan’da L ise Kırklareli’de oynamıştı, bu kez L Keşan’a, K ise Kırklareli’ye gidiyor.

4.Hafta
Edirne ve Çorlu’da 3. haftaki program aynen devam ediyor. A Çorlu’da, B ise Edirne’de. Haftaiçinde de üçüncü hafta yaptığımız döngünün aynısını Tekirdağ ile Lüleburgaz a uyguluyoruz. İkinci hafta Lüleburgazda K, Tekirdağ’da L oyunları oynamışsa dördüncü haftada K tekirdağ’a, L ise Lüleburgaz’a geçiyor.

Dört hafta için kusursuz sayılabilecek bir döngü planladık gibi. Diyebiliriz ki bu dört haftadaki döngüyü 36 haftaya yaymak için dokuz yeni oyun çıkartmamız gerekir. Fakat oyuncularımızın şimdilik bu yükü karşılayacak yeterlilikte olmadığını varsayıyoruz. Öncelikle hem haftasonu hem de haftaiçi çalıştıklarından ötürü yorgunluk artıyor ve haftada iki gün (Pazartesi, Perşembe) dinlenme şansları var. O nedenle bu döngüyü sağlayıp dokuz yeni oyun çıkartabileceğimiz günlerin +5 yıl sonrası olacağını düşünebiliriz. 36 haftamız olduğundan yeni oyunlar yıla yayarak çıkartmalıyız ve altı oyunumuz olduğu için sonraki haftalara, zaten altı oyunumuzun üçte birini gösterime soktuğumuz için yeni oyun koymak akıllıca bir yaklaşım olmaz. Bu nedenle gelin döngümüzü biraz genişletelim;

5.Hafta
Bu hafta yeni oyunlarımızın ikinci derece yerleşim yerleri olarka kabul ettiğimiz Keşan, Kırklaeli, Lüleburgaz ve .tekirdağ’da gösterime girme vakti geldi. Birinci derece yerleşim yerlerimizede ise K ve L yi geri döndürüyoruz. O halde Edirne’de K, Çorlu’da ise L haftasonu oynuyor. Haftaiçi ise Dördüncü haftayı boş geçen Keşan ve Kırklareli’ne ise yeni oyunlarımız olan A ve B geliyor. Bu haftayı döngüdeki sıralarına göre Tekirdağ ve Lüleburgaz boş geçiyor.

6.Hafta
Edirne ve Çorlu’da beşinci hafta programına aynen devam ediliyor. Burada bir parantez açmak gerek neden geçen yılın diğer oyunlarını koymuyoruz şuan buraya, çünkü öngörümüze göre geçen ylın son oyunları olan K ve L üstelik oyuncuların ilk dört hafta da oynadığı oyunlar olması nedeniyle alışkanlık had safhada. Tam bu hafta geçen senenin diğer oyunlarından birini koyarsak oyuncularımıza fazla yüklenmiş olabiliriz. O nedenle beşinci hafta programına devam ediyoruz. Haftaiçi ise döngümüzde sıradaki yerleşim birimleri olan Tekirdağ ve Lülebrgaz’a yeni oyunlarımız olan A ve B’yi götürüyoruz.

7.Hafta
Edirne ve Çorlu’da K ve L yer değiştiriyor. Edirne’ye L, Çorlu’ya ise K geçiyor. Haftaiçi ise döngüdeki yerleşim birimlerimiz Keşan ve Kırklareli’de de A ve B yi değiştiriyoruz. Beşinci hafta Keşan’da A oynadıysa şimdi B, Kırklareli’de ise B oynadıysa şimdi A oynuyor.

8.Hafta
Edirne ve Çorlu’da yedinci hafta programı aynen devam ediyor. Hafta içi ise sıradaki yerleşim birimlerimiz olan Tekirdağ ve Lüleburgaz, yedinci haftada Keşan ve Kırklareli’nin yaptığı dönüşümün aynısını yapıyorlar.

Görünüşe göre, dört oyunu arz talep dengesini de hesaba katarak altı farklı yerleşim biriminde oynattık ve hiçbirini sistemleşerek kazanılacak alışkanlığın dışına itmedik. Ana amaçlarımızdan biri halkta alışkanlık yaratmak olduğu için oyunların olduğu günler konusunda tutarlı olmamız gerekmekte. Fakat 36 haftayı tamamlamamız mümkün görünmüyor bu şekilde. İlk sekiz haftadan sonra oyunların olduğu günler ile oynamadan, kaotik yapıya dönmek zorundayız. Oyunlar yine ana yerleşim yerlerinde haftasonu, diğer dört yerleşim yerinde ise haftaiçi oynanmalı. Fakat kaotik yapıyı arz-talep dengesine uydurmak için ikinci sekiz haftayı da bu sistemle geçirmemiz doğru olacaktır.

16. hafta sonunda elimizde dört yeni oyun ve geçen senin altı oyunundan dördü var. İşte kaotik yapıya geçebileceğimiz zaman dilimi tam da burası olmalı. 17. hafta yeni oyun yerine, sekiz haftayı bu sezon gösterime soktuğumuz dört oyuna ayıracağız. Birinci derece yerleşim birimlerinde de değişim haftada bir olacak. İlgiye göre beşinci ve altıncı haftayı, ilgi görmüş iki oyunu koyacağız ve yedinci ile sekizinci haftaya ise geçen senenin, gösterime soktuğumuz dört oyunundan ikisini koyacağız. Haftaiçi programımız ilk sekiz haftadaki sisteme tamamen bağlı olacak. Burada yapmamız gereken ayarlama ilgi gören oyunları haftaiçi oynanacak oyunlar ile çakıştırmamak. Yani A ilgi gördüyse onu altıncı hafta değil de ikinci hafta da oynatmak gibi.

25 ve 32. haftalar ise geri kalan son iki oyunumuz ile gecen senenin ilk iki oyununun dönüşüm yaptığı sekiz hafta olacak. Burada beklenen taze kanı geç kalmadan getirdiğimizi düşünüyorum. 36 Haftayı tamamlamak için 29. hafta gösterime sokmamız gerekirdi çünkü fakat, sekiz haftalık tekrardan sonra yeni oyun koyma mecburiyeti ilgiyi canlı tutmak için gerekli.

Elimizde son dört haftamız kaldı. Burada yapacağımız şey, sezonun ilgi görmüş oyunlarını veya ilgi görmesini beklediğimiz fakat arada kaynamış gibi görünebilecke oyunları koymak olacak. Artık 12 seçeneğimiz var. Buradan seçeceğimiz dört tanesi bu dört haftayı dolduracaktır.

Üçüncü yıl için ise işimiz daha da kolaylaşıyor çünkü, üçüncü sezonunu oynayabilecek bir oyun olacaktır ilk sezondan.

Pekala tiyatro takvimimizi oluşturduk. İlk yıl için, satır aralarında sürekli bahsetmeye çalıştığım alışkanlığı kazandırmadan opera veya sergi gibi bir dala eğilmemiz mümkün değil. İlk yıllar için ikinci dalımız müzik olacak. Elbette popüler müzik değil. Klasik türk müziği, klasik müzik, dünyanın çeşitli kültürlerinin müzikleri(Latin, flamenco, Grek gibi….) olacaktır. Bunun için çekirdek kadromuzu oluşturmak zorundayız. Bir adet orkestramız bulunmak zorunda, hem klasik hem de geleneksel türk müziği için. İlk aşama için iki veya üç kişiden oluşabilecek çeşitli dünya müzikleri ekiplerimiz olmalı. Yeni müzisyenler kazanmak için kültür merkezinin açacağı kurslardan çıkan öğrencileri kullanacagız. Bu ekiplerimizin dinlentilerini takvimdeki boş günlere yerleştirmemiz gerekiyor. Fakat aynen tiyatro gibi müziği de “kafanıza göre çalın işte” diyerek programlayamayız. Bir temamız olmalı yukarıda bahsettiğim türlerden ve bu temalardan ekibin çalmaya alıştığı parçalardan oluşan bir playlist olmalı. Dinleti veya konserlerimiz tiyatro gibi sıklıkta olamaz bu nedenle. Ayda bir konserimiz olmalı belirli bir temadan. Bu tema o ay, mevzubahis altı yerleşim birimini dolaşacak. Bu ekibimiz ilk hafta Edirne de ise ikinci hafta çorlu da daha sonraki haftalar da diğer yerleşim birimlerinde gezmeli. Edirne ve çorlu da hafta sonları tiyatro oyunlarımız ile dolduğundan bu konserler hafta içi olmalı. İkinci derece yerleşim birimlerimizde ise hafta sonuna tezahür etmeli. Hafta içine denk gelmesi ise o hafta içi tiyatro anlamında boş geçen ikinci derece yerleşim birimlerinde gösterinin yapılması ile mümkün olur. Ekiplerimizin yılda hazırlayacağı en az iki program, farklı temalarla birlikte tüm yılı kurtarabilecek seviyede olacaktır.

Gelelim en önemli konulara. Maliyet hesabı. Öncelikle projemiz devlet destekli olduğu için, oyunların sergileneceği belediyeler ulaşım ve konaklama imkanlarını üstlenecekler. Fakat daha da önemlisi ilk gider tablomuz, çalışanlarımızın ücretleri olmak zorunda. Her ne kadar “gönül işi” ile tiyatro veya müzik yapabilecek bir çok değerli insan olsa da, yaşamlarını rahat idame ettirmelerini sağlamak isterim. Tiyatro açısından 20 oyuncumuz, 6 yönetmenimiz, 15 teknik elemanımız olduğunu varsayıyorum. Öncelikli olarak maaşlarını karşılamamız gereken kadromuz burası. Elbette yüksek miktarlar verebilecek durum yoktur fakat ortalama bir para çıkarabiliriz. Oyunlarımız için ortalama seyirci sayımız 400 kişilik salonumuzda 200 kişilik izleyici ve biletlerimiz de 4 ile 5 tl. oyun başına 850 tl kazanıldığını öngörelim. Oyunculara bir defa ayda 800 tl garanti para verilecek ve oynadıkları her oyun başına da 50 tl verilecek. Ortalama bir oyuncumuz, Cuma, Cumartesi gündüz, Cumartesi gece, Pazar gündü, Salı ve Çarşamba olmak üzere altı oyuna çıkabilecek haftada. Ayda 1200 tl lik bir getiri demek oyun başına 50 liradan. Toplamda 2.000 ytl iyi bir para olarak öne çıkacaktır(en azından bir küçük şehirde). Aynı şekilde yönetmenlerimize de aylık garantör miktar olarak oyunculardan biraz fazla olmak üzere, aynı şekilde para verilecek. Teknik elemanlarımıza ise görev yaptıkları oyun başına para verilmeyecek. Aylık belli bir para verilecek. Müzisyenlerimize ve orkestramıza da aylık garantör paranın yanı sıra, veirlen konserler üzerinden de ek para verilecek. Ek paralarımızı bilet satışlarından elde edilen gelirler karşılayabiliyor. Devlet kaynaklarından aktarılması gereken miktar kurumun diğer ofis çalışanları, oyuncular, teknik ekip, müzisyen ve yönetmenlerin garanti paraları, çeşitli enerji giderleri ve genel giderler olacaktır.

Bu yazıyı yazmadan önce os a “ben de kafamdaki bir projeyi detaylandırarak yazayım” dediğimde gelen tepki “yandık detaylandırarak dedi, kaç sayfa sürecek lan” şeklindeydi. Uykudan önce kafamda oluşan sistemlerden biriydi bu yazdığım. Maddiyat tablosunu excelden buraya aktarıp detaylandırmaya kalkarsam bir bu kadar daha yazmam gerekecek. Yeterince sıktığımın ve uzun olduğunun farkındayım. Ey okuyucu buraya kadar okuduysan yazıyı seni alnından öpüyorum ne diyeyim. Uykum geldi benim, yatağa uzanıp biraz daha düşüneyim :)

1 yorum:

os dedi ki...

belirteyim de yanlış anlaşılma olmasın, derdim kafandaki proje değil. ben senin uzun yazdığından şikayetçiyim, bir de detaylandırarak dedin, aha dedim sıçtık :))

e benim memleketimle alakalı olduğu için okudum. güzel bir proje, aynı bu şekilde belediyelere postalayalım bence.