2 Temmuz 2009 Perşembe

Kayıtlar Intro

Merhabalar efenim, nasılsınız? Beni soracak olursanız vasat düzeydeyim. Kendi kendimle bir süre baş başa kalıp düşünme fikri zaman ilerledikçe iyi gelmeye başlıyor. Bu esnada Mosbius Designs’ın muazzam yöneticisi Ted Mosby gibi visdom walk olayını bile yaptım. Dlşsflşsd Öte yandan memleketteki evde interneti kapattırdığım için internet ile etkileşimimim sıfıra yakın bu günlerde.

Bu zaman diliminde eski eşyalarımı karıştırırken bir çok şeyi gördüm. Örneğin, 2004,2005 ve 2006 nın ilk yıllarına dair msn konuşma kayıtlarımı yedeklediğim bir cdmi bile buldum. Yedekleyip saklama huyumu bir kez daha kutladım lksdflkşsdfklşas. Bazılarını açıp okuyunca o günler gözümün önünde beliriverdi elbette. Filhakika, eski defterlerimden bir kaçını da buldum. Şunu belirtmek isterim, çok küçük yaştan beri epeyce çeşitlenmiş konulara dair onlarca defter tutmuşluğu olan bir mahlukatım ben. Bunlardan bazılarını bilerek ortadan kaldırdım ve sadece aklımda durarak yaşamlarını idame ettiriyorlar. Bazıları halen sağlam duruyor. Bunlardan bazı yazı örneklerini de buraya aktarmaya karar verdim. 1997’den 2007 civarına kadar çeşitli defterlerde çeşitli kayıtlarım var. Bunlardan bir kısmı elbette epeyce komik şimdi. Özellikle ortaokul zamanları tuttuğum günlüğüm. Öyle pek günlük tutan bir tip değilimdir. Zaten iki sene böyle bir olaya kalkıştım. Biri 1997 ve biri de 1998. ikisinde de bir iki ay içinde sıkılıp bırakmıştım. Zaten günlük dediğim de bildiğiniz ajanda tarzı bir şey. Yazıları o güne sığdırmak için epece kasmışım fakat çok da sistemli çalıştığımı söylemek isterim. Her neyse, yakın dönem yazılarımdan bazıları, şimdi katılmadığım görüşlerim, bazıları da halen katıldığım görüşlerim. Bazıları da burada otosansüre uğrayacak yazılarım olacak. Bazıları artık zaman aşımına uğradığı için çok da önemsemediğim şeyler. Burada genelde İzmit’te üniversitedeyken bazı yazılarımı yazdığım bir defterden ve 1997 yılında orta ikiye giderken tuttuğum günlükten örnekler yazacağım. Özellikle orta ikinci sınıftaki günlüğümü okurken gülmekten yığıldım ve dilbilgisi kurallarına hiçbir şekilde riayet etmeyen yazılarımı görünce de arada utandım. Buraya aktarırken elbette ki orjinal metindeki hataları da aynen aktaracağım. Parantez içinde de bazı değerlendirmelerimi yazacağım metin içinde. Belki on yıl sonra da “bu yazılara bakarak dalga geçmişim eheheheh” diye hatırlayıp bu blog sayfasına bakarım. Who knows? Söz uçup gider ama yazı baki kalırmış. Onaylandı!

Hiç yorum yok: