12 Mart 2009 Perşembe

Hayatımız Film


1999 tarihli Uluslararası İstanbul Film Festivali'nin sloganı olan bu cümle benim gördüğüm en iyi festival reklam kampanyalarından biriydi. Hatta benim açımdan İstanbul Film Festivali'nin en iyi kampanyasıydı, afişlerinden, gazete reklamlarına veya televizyon reklamlarına kadar. Şimdi internette o kampanyaya dair bir resim bulamamak ise her şeyiyle üzüntü verici bir durum. Neyse efenim bu meramımı da söyledikten sonra asıl konuya dönmek isterim. 28. Uluslararası İStanbul Film Festivali'nin programı açıklandı. Kitapçığını da 14 mart cumartesi gününden itibaren edinebileceğiz. Tabi ben de elime kağıt ve kalemimimi alarak 15 güne sığdırılan 57 filmlik bir program çıkardım kendime. Genelde bu tür planlarımı söylediğim zaman gerçekleştirememe gibi lanetim olmasına karşın bu kez kararlı oluğumu belirtmek istiyorum.

Toplam 7 salonda gösterilecek bu yıl filmler. Emek, Beyoğlu, Atlas, Yeni Rüya, Pera(saece son bir kaç günde), festivalin beyoğlu tarafını oluştururken, anadolu yakasında yine rexx sineması festival filmlerine ev sahipliği yapacak. Bu yıl City's sineması da haftasonları gösterim için festival kapsamına alınmış efenim. 4-19 Nisan 2009 tarihinde yapılacak festival için biletler gündüz seanslarına(11.00-13.30-16.00) ve yerli filmlere 3.5 tl olarak belirlenirken, diğer seanslarda(19.00-21.30) tam bilet 10, indirimli ise 7 tl olarka belirlenmiş. Galalar için ise 15 tl. bieltler 21 mart Cumartesi günü satışa çıkıyor ve biletix satış noktaları, biletix ile emek, atlas ve rexx sinemalarında kurulacak ana gişeden temin edilebiliyor olacak.

Neyse efenim bu temel bilgileri verdikten sonra gelelim ilk görüşte dikkat çeken bir kaç filme. Ha bir de unutmadan, bu yılki festivalin en memnun eden taraflarından biri Arjantin Bölümü kapsamı olmuş. Gümüş ülke altın sinema: Arjantin başlığı altında Arjantin sinemasından 8 film izleyebileceğiz. .bu sekiz filmden kendi programıma aldığım filmler ise şöyle;
* Liverpool
* Lluvia (Yağmur)
* La Mujer Sin Cabeza (Başsız Kadın)
* El Nino Pez (Balık Çocuk)
* Leonera (Aslan İni)

Güney amerika merakımın yüksek oluguna yazılarımda rastlamışsındır mutlak sevgili okuyucu:) Bu açıdan da Güney Amerika'dan gelecek filmleri genelde kaçırmamaya çalışacağım. Festivalde, Dünya Festivallerinden kapsamında da 20 film gösterilecek. bu filmlerden on tanesine de programıma sıkıştırmayı başardım.

* Bu filmlerden en merak ettiğim yine Güney amerika temelli olmasından dolayı kafadan 1-0 önde başlayan La teta Asustada(Acı Süt) isimli Peru-İspanya ortak yapımı film. 4 Nisan 16.00 da YEni Rüya ve 5 Nisan 13.30 da da Emek sinemasında izleyebileceğiz.

* Programımdaki dünya festivallerinden kapsamındaki ikinci film, Before Sunrise ve Before Sunset ile gönülümzdeki yeri silinmeyecek olan Julie Delpy'nin The Countess(Kontes) filmi.

* Adını bir kaç defa duyduğum Kazakistan yapımı Tulpan da merak ettiğim filmler arasında ve programıma elbette girdi.

* Parlez-moi de la pluie (Bana yağmurdan bahsedin) isimli Fransız yapımı film de ilgimi celbederek listemde kendine yer buldu.

* İkinci Bir La Lunes Al Sol vakası olabileceğini düşündüğüm, finlandiya yapımı Kolme viisasta Miesta (Üç Bilge Adam) filmi de programımda.

* İzlanda'da gördüğü ilgiyi boxofficemojo dan da takip edebildiğim, ve ülkenin Oscar adayı filmi de olan Çehov'un Ivanov'undan bir serbest uyarlama olan Brúðguminn(Belalı Düğün) de benim için festivalin sürpriz ama oldukça sevindirici filmlerinden..

* İnsanların özbenlikleriyle olan ilişkilerine realist yaklaşımı en iyi beceren ekollerden biri olan Japon sinemasından, yine yabancılaşma alt konulu Tokyo Sonatı da izlenmesi gereken filmlerden biri olarka listemde.

* İkinci dünya savaşı esnasındaki iki danimarkalı suikastçiyi temel alan Ateş ve Citroen de listemde.

* Oyunculuk ve kurgu anlamında daha öncei festivallerden de ödülle dönmüş olan, yine Güney Amerika menşeili Perro come perro(İt İti Isırır) merakla beklenenlerden.

* Festivalin en ilginç yapımlarınan biri de bu yılın Avusturya oscar adayı Revanche(Rövanş), partneri bir soygunda öldürülen kanun kaçağının intikam yemini etmişken, ortağını öldüren polisin eşi ile karşılaşmasını anlatıyor. bu ilgi çekici konu iyi kotarılabilirse şahane bir film çıkacağını düşünüyorum.

Efenim Festivalin Uluslararası yarışma bölümünden de 7 film aldım programıma. Bunlar;

* Rumba
* Plaisir de chanter, Le (Şarkı Söylemenin Keyfi)
* Normal vaktinde izleyemediğim Yusuf üçlemesinin ikinci filmi olan Süt
* Bir Buçuk Oda (Bu rus filminin imdb linkini bulamadım malesef)
* De Usylinge(bulanık Sular) da cinayetten sekiz yıl yattıktan sonra hapisten çıkıp kilisede org çalmaya başlaya nbir gencin ölürdüğü kişinin eşiyle karşılaşmasını anlatıyor. Rövanşa olukça benzer konusu ile dikkat çekiyor.
* 9.99$ isimli fransız yapımı bu film çok şeye gebe diyorum ve festivalin derinlerinde patlayan bombalarından olabilir.
* Festivalin yarışma dışı kapsamında gösterilecek İngiliz yapımı olan Easy Virtue(Evlilik Sınavı) filmi de görmek istediğim filmlerden olarak programa girdi.

Oyh bu kadar uzun bir yazı olmasını beklemiyordum. yoruldum, Türk sineması, Akbank galaları, Yıllara meydan okuyanlar, Aşk olsun, Genç ustalar, mayınlı bölge, azizler asiler aşıklar, canlandırma sineması ve anılarına kategorisinde görmek istediklerimi de uygun bir vakitte yazacagım inşallah.

Hiç yorum yok: