6 Mayıs 2009 Çarşamba

Tez Konusu arayan Sosyolog Adaylarına.


Bir süredir yazmak istediğim çeşitli mevzular var lakin bu aralar dilim bağlanıyor adeta ve cümle kurarken kelime seçimlerinde zorlanıyorum. Bu akşam mevzulardan birine değinmek istiyorum, muhtemelen yine yazdığım yazıyı begenmeyeceğimi bile bile.

Sözlükte mahalle maçı kuralları başlığını görmüşsünüzdür. Seksenlerde çocuk olmak, seksenlerin sonunda doksanların başında çocuk olmak gibi bölümlerin en önemli öğelerinden biridir gözümde. Elbette şimdi de mahalle maçları oynanıyor. "Şimdiki çocuklar çok rerörö" demeyeceğim. Yaşanılan döneme göre değerlendirmeli şimdiki çocuklar ile o dönemin çocukları olarak kıyaslamak. Bizim çocukluğumuzu çoğu zaman özlediğimiz gibi, onlar da büyüdüklerinde kendi çocukluk dönemlerini yücelteceklerdir. Neyse efenim konuyu dağıtmayayım. Bu mahalle maçlarının çok ilginç bir yanı var. Eğer sosyoloji ile alakalı bir bölümde okusaydım veya tez hazırlamak gibi durumum mevcut olsaydı mahalle maçlarını mercek altına alırdım.

Ben Edirne'nin bir köyünde geçirdim ilk çocukluğumu. İlkokul üçe kadar şehre de nadiren gelen biri olarak, şimdiki gibi çok yönlü iletişim kaynakları da olmadığından mesela atıyorum Ordu'da yaşayan bir çocuk ile iletişimde olabilmem mümkün değildi. Buna rağmen büyüdüğümüzde veya şimdi yaşıtım olan başka şehirde büyümüş biri ile mahalle maçları hakkında gülerek konuşabiliyorsunuz. Şöyle bir durum ki; mahalle maçında normal futbol kuralları genel olarak geçerlidir lakin çoğu zaman fiziki imkansızlıklar nedeniyle ek kurallar geliştirilir. Örneğin küçük kalelerde penaltı atışı kurallarına göz atalım. bazı sahalarda kaleler minyatür kale diye tabir ettiğimiz, genelde basket potalarının bacakları genişliğinde ve kalecinin bel hizası yüksekliğinde olan kalelerdir. Bunlara penaltı atılacakken, iki opsiyonunuz vardır. birinci seçeneğiniz, yakın mesafeden arkası dönük vuruş yapmak, ikinci seçeneğiniz ise uzak mesafeden yüzünüz kaleye dönük vuruş yapmaktır. Bu kural Türkiye'nin her yerinde geçerlidir mesela. İşte mesele tam da bu aslında. Hiç bir yerde yazılı olarak bulunmayan, medya aracılığı ile periyodik olarak yönlendirilmeyen bu kurallar nasıl oluyor da her yerde aynı biçimde işleyebiliyor? Nasıl yayılıyor? Bu kurallar exact biçimde aynı uygulanıyor çünkü.

Mesela üç korner bir penaltı kuralını ele alalım. bunun normal futbolda yeri olması sözkonusu bile olamazken, türkiye'nin herhangi bir yerinde mahalle maçı yapmış olan kişi bu kuralın ne dediğini tam olarak bilir. Bu kuralları koyan kişi kimdir? Bunun sadece ülke sınırları içinde kaldığını düşünüyorsanız yine yanılıyorsunuz. Bu kuralların bir çoğu evrensel olarak mahalli futbolda geçerlidir. Nasıl oluyor da üm dünya çocukları birbirinden habersiz biçimde bu kuralları tam olarka da aynı biçimde uygulamaya koyuyor işte bu sosyolojik bir tez konusu olmalı bence.

Hiç yorum yok: