18 Mayıs 2009 Pazartesi

Kısa Kısa Sequel

* Şu dünyada en nefret ettiğim olaylardan biri de bir görüşmeye veya buluşmaya geç kalınmasıdır. Çoğu zaman deliye dönüp buluşmadan sonraki kısımları karşımdaki kişiye zehir etme misyonu yükleniyor bilinmeyen bir el tarafından sanki. Yani bu huyumdan rahatsız mıyım? Kesinlikle hayır. Kardeşim, belirli günde, belirli saatte, belirli bir yerde olması kesinleşmiş olan, ne bileyim evden çıktığında nereye ne zaman gitmesi gerektiğini bilen bir insanın geç kalmasına deliriyorum. Yani, evden boş boş çıkıp hadi şurada görüşelim demiş değiliz ki... Elbette, her geç kalış amaçsız değildir, elde olmayan ve kişinin keninden bagımsız durumlar oluşup gecikmesine neden olmuş olabilir. Bu durumda, gecikme koşullarını sınıflandırmak gerek. Alt sınıflarda bir şekilde trafik, ne bileyim kaza olmuştur akrabası aniden hastalanmıştır gibi çeşitli durumlar gecikmenin normalliğini ifade eder. Bu durumda kızıp parlamanın hiç bir anlamı yok. Genelde parlamam da zaten fakaaaaat diyelim ki karşımızdaki kişi geç kaldı ve ben de telefonla aradığımda "yoldayım beş dakikaya ordayım" demesine rağmen yarım saatte geliyorsa "sadece" geciktiği için genime yerleştirilen tüm günü zehir etme genine çok daha yüksek dozda bir zehir daha enjekte ediliyor. Deliriyorum. Arkadaşım, canım, cicim bir tanem, ömrümün baharı, selvi boylum al yazmalım, nasıl bir algı yeteneğin var ki 30 dakikayı beş dakika olarak algılayabiliyorsun? Beynin paralel evrenlerde mi yaşıyor yahu? Senin ben ruhum genç demene de inanmıyorum kardeşim. bu hesapla sen atıyorum 20 yaşındayım diyorsan senin gerçek yaşın 120 iken zeka yaşın ise ters orantılı biçimde 3.33... Gelmeme yarım saat var dese ne olurdu? "Hımm daha var" diyerek buluşma mekanı civarında 15 dakikalık yürüyüşe çıkar ve geri dönerdim. Ne bileyim fatura yatırırdım. Açsam yemek yerdim. Peki demeyince ne olurdu? "beş dakikada gelecek, ben burada mal gibi dikilip bekleyeyim" derken beş dakikalık bekleyiş "tam şimdi gelir" düşüncesiyle br yere ayrılamam ile 30 dakikalık öküz gibi dikilmemi sağlayacak. Geldiği zaman da genime yerleşip, çoooktan tümörleşen günü zehir etme kodları çalışmaya başlayacak. Ne oldu? Ebenin amı oldu afedersin. Arkadaşım madem geç kalıyorsun neden daha da zaman konusunda sıkıyorsun? Aman kızdırdım daha fazla kızmasın diye mi yapıyorsun? Guess what? Geldiğinde meşe odunuyla kafanı yarmak istiyor olacagım.
Odun hayaller..

* Bugün sözlükte "erkeğin hesap ödeme hakkı" başlığını gördüğümde bu konuya dair edindiğim tecrübeyle oluşmuş bazı bilgileri paylaşmak istedim. Şimdi iki karşı cinsin ilk buluşmasında hesap ödeme mevzuu, ilişkinin geleceği için büyük fikir verir. Ben genelde bu tür buluşmalarda, gittiğimiz mekandan bir başka mekana daha gideceğimiz üzerine yaparım planlarımı. (Hayır yanlış bildin ev değil.) Örneğin bir tür yemek yedik, ardından kahve içmeye bir yere daha gideriz mesela. İlk mekanda hesabı ben öderken karşı taraftan ısrar geldiğinde "kahveleri sen ısmarlarsın" gibi bir konu kapatıcı kullanırım. Çünkü bu muhabbet "ben ödeyecem ben ödeyecem" şeklinde uzarsa ilişkinin ömrü de o kadar kısalıyor derim. Bu nedenle ey ilk buluşmaya giden çiftler. Mutlaka çift sayıda mekana gidin. Bu lanet muhabbetten kurtulun. Sadece çift olmanıza gerek yok, uzun süredir görmediğiniz arkadaşlarınızda da bu durum çok işe yarar. Efenim oldukça eski bir arkadaşınızı yıllar sonra görüp bir kaç lafın belini kırıyorsanız hesap ödeme mevzusu çiftlerinkinden çok daha fazla uzar..Aynı yöntemi uygulayın. İlginç bir durum da toplu gidilmiş mekanlardır. Burada 6-7 arkadaş bir yere gidilmiştir. Hesap ödeme kısmı geldiğinde herkesin kasaya gidip ben şunu ben bunu yedim şeklinde hesap ödemesi çok komik geliyor bana. Bu durumda genelde ben toplu hesabı öder ve mekanın dışına çıkınca gerekli paraları ilgili arkadaşlarım tarafıma verirler. Ne kolay değil mi? Bunun bir artısı, diyelim ki bir arkadaş 17 tl lik yedi, size 20 tl verir ve genelde adetten olduğu üzere üzerini vermek istediğinizde saçmalama der ki doğrudur bence ve 3 tl size kalır. Bakınız bu şekilde çok defa 50 tl hesap ödeyip mekandan sonra elime 65 tl geçmişliği olmuştur.

* Manga'nın yeni albümü güzel gibi duruyor.

* How i met your mother birinci sezon finalindeki köpek doktoru hanım kızımızın vurgulu konuşmasını hiç unutamamışımdır ve son derece de anlamlıdır bence.

Robin: "...I Mean who does something like that?"
Doktor: "(gülümser) Nobody."
Robin: "Right?"
Doktor: "No honey..'Nodoby' does that..."

Herkese iyi günler diliyorum.

4 yorum:

cerenimiss dedi ki...

How i met your mother :))ben de dün izledim 1.sezonu bi arkadaşımlaa :P :P

teletabi dedi ki...

aaa kiminle acaba :)?

cerenimiss dedi ki...

:)) diğer sezonları da izlemeli bir ara :P

sister dedi ki...

kesinlike haklısınız efenim...söz verilen saatte orada hali hazırda bulunmamak çok ayıp:)

günün kalan kısmını zehir etmemek lazım değil mi:)

sevgiler..