24 Kasım 2008 Pazartesi

Perfectly Exact #4

"Günaydın" diye iteledi C. Kanepede yatan A, gözlerini açmaya çalışırken C çoktan giyinmiş dışarıya çıkmaya hazırlanıyordu. Bir kaç defa A'yı uyandırmak için itelemesinin akabinde salondaki aynanın karşısına geçip, saçlarını düzeltme çalışmalarına başlamıştı. Baktığı açıdan A'nın hareketleri aynanın yansıması sayesinde oldukça net görülüyordu.

Gözlerini açtıktan sonra uykudan uyanışının ilk dakikasında, henüz uykuda gördüklerini aklında tutarken ana konu olarak ne gördüğünü düşünmeye çalışıyordu. Bilinçaltı, onu Pavlov'un köpeği gibi sistemleştirmişti bu mevzuda. Eğer uyandığında gördüğü rüyayı hatırlıyorsa, bir iki dakikaya kadar, uyanışın getirdiği bilinç ile tamamını unutmadan gördüklerini kalıcı hafızasına yerleştirmeye çabalardı. C'nin aynadan şaşkın bakışlarının eşlik ettiği, eğer dışarıdan biri görse yoga seanslarındaki konsantrasyona haiz görünüşle(fakat elbetteki fiziksel duruşu pek de yogayı andırmıyordu. Dağınık saçlar, çizgili pijamaları ve yarısı henüz dizlerinin üzerinde yarısı da yerde olan battaniyenin de, bu manzaranın sonucu ulaşılan kanıda önemli rol oynuyordu) meditasyon yaptığını zannedebilirdi. "Kimbilir hangi garip alışkanlığı ile oynuyor" diye içinden gülümseyen fakat bu gülümsemesinin ufak bir kısmının elbette yüzüne yansıdığı C, onu aynadan izlemeye dalmış olmasıyla saçının bitmesine rağmen halen aynanın karşısında dikiledurduğunu farketti. Bir gülümseme daha..Bu seferki elbette bir Orhan Veli hatırıydı. "Sokakta giderken,kendi kendime gülümsedigimin farkına vardigim zaman, beni deli zannedeceklerini düşünüp gülümsüyorum "

Gördüklerinin henüz unutmadığı parçalarını hafızasına yerleştirdikten sonra A, oldukça hareketli fakat bir o kadar da telaşsız görünen C'nin dışarıya çıkacağını düşündü. Elbette rüyasının aklında kalan parçalarını hafızasına kalıcı olarak yerleştirmesi esnasında düşündüğü bir kaç şey, onun bu işlemi başarıyla yapamamasına ve çok az bir kısmı hatırlayabilmesine neden oldu. Bu düşünceler genel olarak, neden burada bulunduğu, dün gece tam anlamıyla durup dururken neden paniklediği, dün gece bankta uyurken, uyandıktan sonra hafızasına yerleştirdiği rüyası, C'nin cumartesi sabahı böyle aceleyle nereye gitmeye çalıştığı, C'nin kendisini nasıl bulduğu şeklindeydi. Elbette en iyisi bunları C'ye sormaktı. Anahtarlarını aradığı her halinden belli C'ye dönerek uykudan yeni uyanmış görüntüsüyle "Nereye gidiyorsun?" diye sordu. İlk başta bu soruyu duymamış gibi davranıp anahtarını aramaya devam etti C. Öncelik sıralamasını, önce anahtar, sonra sorulara cevap, sonra ben yokken evde yapılacaklar konusunda A'ya söylenmesi gerekenler biçiminde oluşturmuştu. Anahtarını bulmasının akabinde ikinci sıradaki eyleme geçerek "Herkes sizin gibi haftasonu yatmıyor beyefendi" diye ukalalaştı. Bir o kadar da nazlı görünüyordu ve elbette haftasonu çalışmaktan ötürü rahatsız.

A, sorduğu sorunun cevabını almıştı aslında. Çalışmaya gittiği bilgisi kendisine söylenmişti C tarafından. (Tabi söylenmemişti lakin A, bu imayı anlayabilecek kadar uyanıktı). Nedenini anlamadığı biçimde dün gece hakkında konuşmamak için kendini zorladığını düşündü. Merak ettiği şeylerin çoğu dün gece olanlar ile birebir bağlantılıydı aslında. “Dün gece ne oldu” diye, ses tellerini pek de zorlamayarak çekinerek sordu. İlk başta yine soruyu duymamış gibi yapan ve kanepenin bulunduğu salonun A’ya göre biraz solunda(kuzeydoğu diyelim) kalan mutfaktan çıkan C, önceliğinin sorulara cevap vermek olduğunu hatırlayarak duraksadı. A’ya gülümseyerek baktı iki saniye süresince. “Bunu benim sana sormam gerekmiyor mu?” sözleriyle gelen gülümseme, yan tarafta duran çantasına uzanmasından hemen önceydi. Çantasını almasıyla çıkmak için kapıya yöneldi. A’nın bu pek de açıklayıcı olmayan, soruya verdiği soru cevabı kafasında değerlendirip pek de anlamlı bir yere oturtamadığını hissetti. Kapıyı açmasının ardından “Biraz dinlen A, pazartesi yeni iş için mülakatın var.” dedi. Sözlerinden odaya yayılan şefkat hissi görmezden gelinemezdi..

Hiç yorum yok: