26 Kasım 2008 Çarşamba

Yollar Bize Memleket

Hakikatten boş olmak çeneye fena vuruyormuş arkadaş. Şu kasım ayının çoğunu işten ayrıldıktan sonraki nekahet dönemi oluşturunca bir aydaki en çok post yazdığım dönem ünvanını da ele geçirmiş kasım ayı. Neyse efenim bugün bahsetmek istediğim şey, yine çakma bir intak mevzusu aslen. daha önce günlere dair böyle bir yazı yazmıştım. Bugün de dört farklı yolculuk çeşidini ele almak istiyorum müsadenizle.

En basitinden istanbul'dan Ankara'ya gitmek isterseniz, tespit edebildiğim kullanabileceğiniz dört toplu taşıma yöntemi mevcut. Diğer şehirler için de genellenebilir fakat tümevarım işlemi sonradan da yapılabilir. Şimdilik sadece istanbul ankara minvalinde genel bir değerlendirme yapalım.

Bu yollardan ilki Tem otoyoludur. E-80 olarak da geçen bu yolda genellikle şehirlerarası otobüsler seferlerini gerçekleştirirler. Bu yolun kendine has bir karizması fazlaca mevcuttur elbette. Bir kere memleket üzerindeki en bakımlı ve en rahat, en konforlu karayoludur. Diğer karayollarına göre, üzerinde taşıdığı snob havası doğuşundandır. Şimdi bu adamı şöyle tarif edebiliriz. Gecelerini Paris'in dört kat aşağıda bulunan jazz cafelerinde entelektüel biçimde takılarak geçirir. Popüler olan şeyleri pek sevmez. Lakin bu aslında kendi sevgisizliğinden değil, toplumun ona biçtiği üstün rolden ötürü mecbur kaldığı bir davranış türüdür. Yani bu Tem evinde gizli gizli ibrahim tatlıses dinler. Toplumda ukala ukala takılır. Popüler olan her şeyden nefret ediyor gibi görünmesine rağmen aslında kendisi bizzat popülerin karşılığıdır bu alemde. Onu üstün kılan özelliğinin sosyal alanda olduğunu düşünür. Mesela onda yolculuk yapmak için ücret verilmesi gerekir. Bu sosal ayrılıkçılık, zamanın kapital toplumunda ona ağır ve karizmatik bir yer biçer. Hatta öyle ki, çok fazla popüler olmaya başlayınca kendisi üzerinde yolculuk yapanları dahi sınıflara ayırmıştır. Mesela Tem'den yolculuk eden sosyal sınıfın en alt tabakası nakit gişesine gider. Orta sınıf ve memurlar ise kgs gişelerine giderken üst sınıf ogs den geçer. Kendisinin yollar arasındaki ayrımcılığın merkezi olduğu su götürmez. Peki bundan rahatsız mıdır? Tabi ki hayır. Fakat efenim kendisinden gitmeyenleri de küçük görmez. öyle yeşilçam da gösterilen serseri zengin tipi gibi değildir bu yol. Canayakın olmaya çalışır elinden geldiğince. Yalancı Yarim filmindeki Hulusi Kentmen'in oynadığı zengin Derviş Zaim(Zaim ne lan Başak olacak o lşskdflşsflş) az çok bu yolun karakterine sahiptir.

Bir diğer yol ise D-100 karayoludur. Halk arasında e-5 olarak da geçer. Bu yolun pabucu, TEM'in ortaya çıkışı ile dama atılmıştır. Amma velakin TEM ile çıktığı hakimiyet mücadelesinde şehirlerarası yollar düşerken, şehiriçi yollar halen D-100'ün kontrolündedir. Ya para vermek istenmediğinden ya da şehiriçinden gitmek istendiğinden ötürü tercih edilir D-100. Halka, Tem'den daha yakındır. Nasıl diyeyim efenim, yaşamın birebir içindedir geçtiği her yerde. Mesela D-100 e bir köyde de rastlayabilirsiniz, İstanbul'un ortasında da. Bu geniş halka yakınlık onu pek sevilen biri yapar. Son derece sosyaldir. Örneğin, bir gece eğlenmeye çıkıldığında, çalan şarkılara eşlik ederke grubun utangaçlığını üstünden atmasını sağlayan ya da efenim ne bileyim, birisi hata yapınca "olur öyle hangimiz hata yapmıyoruz ki" şeklinde biraz daha pozitif yaklaşan da bu arkadaştır. Amaa vukuat dedim de öyle onu kavgadan kaçan bir tip olarka görmeyin. Bir kavga mı oldu D-100 ya kavgayı yatıştırmak için ya da bizzat kendisi arkadaşlarının yanında olmak için kavgaya katılır.

Bir diğer yol ise, demiryollarıdır. TCDD'nin hakimiyetindeki bu yollar devlet kontrolünde olmanın da etkisiyle ağır bürokrasiye sahiptir. Lakin efenim otogargarayı izleyenler hatırlayacaktır eğitim sistemine karşı geldiği için devamlı sürülen öğretmeni. TCDD de biraz öyledir. Yıllar boyu önemi yadırganamazdır. Demiryolları köklü bir tecrübeye sahiptir. Hani görmüş geçirmiş bir amcanın yirmilerinde bir gence tam da onun dilinden konuşarak tecrübelerini aktarıp nasihat etmesi gibi şefkatlidir de. Şunu yapma demez, onu yapmamanız gerektiğini, anlattığı güzel bir hikaye veya deneyimle süsler. köklü bir tecrübeye sahiptir dedik ya. Mesela efenim birinci dünya savaşının nedenlerinden biridir hatta hicaz demiryolu. Dünyanın bir çok yerinden getirdiği bilgelik ve deneyimle yanınızda olur hep. Avatar The Last Airbender'daki General Iroh işte bu demiryolları karakteridir. Görmek isteyene çok şey anlatır..Çok şey katar..

Son yolumuz ise havayolları efenim. Bu gerçekten şeker bir karakterdir. Her zaman çok elit bir görünüme sahiptir halkın gözünde fakat hiç çıkıp da kendini göstermeye çalışmaz. Ya da ne bileyim efenim mesela x5 ini alıp hatun kaldırmak veya gösteriş yapmak için kullanmayı düşünmez. Öyle kendi halinde yaşar. Ona gelenleri pek samimiyetle kucaklar fakat ona soğuk olanları da anlamaya çalışır. Mesela efenim İstanbul'lu ile Ankara'lı arasında zaman zaman farklara dair örnek veririm. Örneğin diyelim ki atıyorum Radio Tarifa konseri vardır. İstanbul'lu bu konsere "aa herkes gidiyor ben de gitmeliyim" şeklinde yaklaşırken Ankara'lı "aa RAdio Tarifa mı ben çok severim onları, gideyim." şeklinde yaklaşır. Tabi ki bu genellemenin her daim doğru olduğunu söylemiyorum. Gördüğüm bir kaç şeye istinaden söylüyorum. İşte havayolu bu genellemedeki Ankara tarafıdır.

Hiç yorum yok: