19 Kasım 2008 Çarşamba

Unut Beni Klibi Üzerine..

iyi geceler sevgili okuyucu, iyi geceler iş bankası, iyi geceler mısır koçanları, iyi geceler istanbul büyükşehir belediyesi trafik kontrol merkezi. Efenim son bir kaç gündür başgösteren grip semptomları nedeniyle ana besin kaynağım haline gelen tylolhot nanesinden bıkmam ve gecenin bir yarısı acıkmamız nedeniyle bir güzel yemek yemeye çıktık. actually, taksim de olmanın en güzel yanı bu herhalde. Şöyle kapıyı çalıp bir sıcak ezogelin çorbası getiren canayakın komşum da olmaması nedeniyle öncesinde bir güzel çorba ve ardından yimaaak yemek için kendimizi sokaklara vurduk sevgili ev arkadaşımla. Neyse efenim uzatmayayım yemeğin akabinde güzel çay yapan bir yerde elbette çay içmeden olmazdı. Nitekim bir yere daldık ve çayımızı söyledik. Laf lafı açtı baya uzun bir süre de oturmuşuz vesselam. Otururken, cafedeki televizyonda açık olan Powertürk te çıkan klipleri değerlendiriyorduk ara ara. Nitekim o kliplerden biri de uzun vakittir izlemediğim Gece Yolcuları grubunun Unut beni adını taşıyan parçasının klibiydi.

Efenim malumunuz her insanın yaşamında, bir şarkıyı hayatının o dönemiyle ilişkilendirdiği müzikal ürünler olur. Unut beni şarkısı da benim için öyle bir ilişkilendirilmişliğe sahiptir. O nedenle bu şarkıya dair bir kaç kelam etmek isterim. Öncelikle şarkı klip olmadna dinlendiğinde de kendiliğinden mevcut bir film noir diyecem fazla kaçacak ama karanlık bir havaya sahiptir. Sözlerine çok fazla girmek istemiyorum. Söylenecek bir kaç şey var elbette sözlere dair. Lakin şimdilik o kısmı es geçmek niyetindeyim.

Klibi izlemeye başladığımda kendinden mevcut karanlık havasına bir tür sıcaklık işleniyor gibi. Yani nasıl diyeyim, burada bir şey var..Eğer deli değilsem, apaçık ortada. Bu tür bir sözden, veya görüntüden uzun uzun hayali öyküler çıkardığım çok zaman olmuştur. bu da onlardan biri belki. bilemiyorum. klibin başında arabasını alıp harekete başlayan karakterin(Edis) ayrılık acısını yeni atlattığını düşünüyorum. Yani nasıl denir. Bazen şiddetli aşk içeren birlikteliklerin bitiminde er/hatun kişilerin yaşamlarına geri dönmeleri epey zaman alır. Şimdi ben erkek tarafını bildiğimden oradan örnek vermek isterim. Örneğin gitgide bakımsızlaşması, sakallarının uzaması. Hayatta yapacak bir şey kalmadığı düşüncesi ya da yapsam da neye yarayacak ki önkabülleriyle birlikte dipsiz bir boşluk hissiyatı mevzubahis olur. Hatta izleyenler için(inönü stadını bilenler için söylüyorum) How I Met Your Mother'da Robin Scherbatsky ile ayrıldıktan sonra Ted Mosby'nin üçüncü sezon başındaki halini örnek verebiliriz. Ve efenim öyle bir zaman gelir ki o anda ayrılığı yaşayan kişi kendisine "ben ne yapıyorum ki" diye sormaya başlar. Bu "an"ın en güzel örneklerinden biri de Hande Yener hanımkızımızın "Şefkat Gibi" isimli şarkısında verilmiştir. "Rüya değildin işte ordaydın/ tam ortasında hayatının/ söylediğimde bana kızmıştın/ ama görüyorsun ya bensiz de dönüyor dünya". Bu bir farkındalık anını betimliyor besbelli. İşte o farkındalıktan sonra hayata geri dönüşün ilk adımları atılmaya başlar. bu dönemde, daha önceki perişan halinde yanında olan arkadaşları da genelde mutlak bulunurlar ve onun mutluluğunu bir şeyler için harekete geçtiğini veya klasik tabirle artık o eski sevdiceğini "unut"maya başladığını görmek isterler. Çünkü o kötü zamanlarında da onun yanındadırlar ve bu an yani tam da hayata dönüp hep birlikte bir şeyler yapmaya (ne bileyim bir yere eğlenmeye gitmek, ya da bambaşka bir şey) başlamak, yeniden, onlar için bu zorlu sürecin başarıyla bitmek üzere olduğunun bir işaretidir.

İşte efenim, klibin başında arabasını alıp dışarıya çıkmaya hazırlanan Edis karakteri de bu hayata geri dönmenin o ilk adımını atıyormuş gibi hissediyorum o akşam. Bu esnada klibi izlerken şarkının sözlerini de o gerçekten oldukça kötü ve virane geçen süreci anlatıyor diye düşünüyorum. Hani olur ya bu çok kötü süreçten sonra o süreçten bahsetmek, o süreci gerçekten atlatabildiğinin en belirgin örneklerindendir. İşte bu atlatabilmenin hemen arefesinde bu süreçten bahsediyor sanki Ediz. Arabasını almış ve o gece uzun süreden sonra ilk defa, kafasında o sevdiceği olmadan veya orada duydugu gördüğü bir şey ona o sevdiceğini hatırlatmadan geçirebileceği bir gece olacakmış gibi. fakat öyle bir şey ki, Edis arabayı kullanırken mutlu değil, daha çok...Olgun..görünüyor..Evet doğru kelime bu. Olgun. Atlatmak üzere olduğunun farkında, arkadaşlarının o süreçte kendisi için yaptıkları fedakarlıkların farkına varmış durumda. O süreçteyken bu fedakarlıkları arkadaşlarının çabalarının pek de farkına varmamış. Lütfen Edis arabayı kullanmaya başladığında, ilk arkadaşını alana kadar geçen bölümü izleyin. bu olgunluk tamamen mevcut. Kanlı canlı.

Ardından, Edis, ilk durağı olan arkadaşı Uğur'u alacağı yere geliyor. Uğur'un yüzündeki "sade" mutluluğu görüyorum her defasında. Yani evet boş bir mutluluk değil. Arkadaşlığın temellerinden biri olan mutluluk aslında. Arkadaşını mutlu görmenin getirdiği mutluluk. uğur'un arabaya binişiyle Edis'e aslında bu süreçten çıkmayla ilgili espriler yapmadığını, "Naber oğlum" gibi samimi ve nasıl diyeyim ki, sanki normal bir akşammış da çıkıp eğlenmeye gidiyorlarmış her zamanki gibi şeklinde yaklaştığını görüyorum. Her izlediğimde. Samimi arkadaşlığın güzel yanlarından biridir aslında. Fırtınalı bir süreçten sonra her şeyin normale dönmeye başladığı o an..İşte "o an"ın en güzel görüntülerinden biri Uğur'un arabaya binip Edis ile ilk kelimeleri konuşmaya başladığı an.

Ve akabinde arkadaş grubunun diğer iki üyesini de alıyor Edis. Burada da çok güzel bir görüntü var. Herkesin Edis'in sonunda aralarına dönmesi sonucu yeniden bulduklarını düşündükleri samimi ortam. Hani bazen arkadaşlarınız zor dönemlerdne geçerken onlara o döneme neden olan mevzuyu hatırlatacak sözler kullanmaktan kaçınırsınız. İşte o dönemin bittiği vakittir o vakit. Ve klibin en güzel görüntülerinden biri. Her birinin arabanın içinde şarkı söyledikleri bölüm. Bu sahnede en güzel bakışlardan biri vardır. Uğur'un göz ucuyla demeyelim de çaktırmadan Edis'e bakışı ve içinden "döndün be oğlum...geçti sonunda" diye mutlu gülümsemesi..

Klibin ikinci yarısında Edis'in durumununun aslında tahmin ettiğimden biraz farklı olduğunu görüyorum. Yani şöyle diyeyim. Evet çok zor bir ayrılık süreci geçirmiş. Yeniden bir şeyler yapmak için hayatın akışına dönmeye başlamış fakat sanılanın aksine "unutarak" değil..Kabullenerek. Biraz açmak gerekirse Edis kendi kendine şunu demiş sanki "evet..çok sevdim...göğsümün boğulduğunu hissettim aşıkken onu düşündüğümde..ayrılırken yine göğsümün boğulduğunu hissettim..evet..ayrıldık..bitti.. belki bir daha göremeyeceğim onu, fakat hayatımdan benzersiz bir his geçti..ben bunu yaşadım..bu hissi..ve böyle kalacak..belki onu hayatım boyunca bir daha görmeyeceğim..olsun..bu yaşadığım şey bende kalacak onda kalmasa bile..bu hissi 'biliyorum' diyeceğim..biliyorum.."

Klibin son bölümlerinde.."sen de rüyalarında beni görüyor musun" derken arkadaşların da belki de o zorlu sürecin az syrıkla geçmesinden mütevelleit "gel bu akşam biraz kutlama yapalım" demeden ama kesinlikle bunu ima ederek yaptıkları gülüşler ve normalde yapılsa "çılgınlık" olarak nitelenecek hareketler yaptıklarını görüyoruz. Bu bir kutlama..ve en güzelinden. En neşelinden. Sonsuza dek hatırlanacak bir akşam..gece..

Neyse efenim çok uzun oldu lakin bu akşam o cafede klibi izlerken yine yeni yeniden aynı şeyleri düşündüğümü farkettim..bunları da geldiğimde bir kaç kelamla anlatmak istedim. İyi geceler diliyorum..Ha unutmadan, elbette klibi de buraya gömelim. Belki izlemek istersiniz.

2 yorum:

ஐ๑renklikalem dedi ki...

bu tadı çok seviyorum işte. ben kaçırmışım bu yazıyı. şimdi benim için pazar şarkısı da bu oldu, pazar sözleri de bunlar.. yalnız bu şarkı acayip sıkıştırırdı kalbimi bir vakitler... :$

iyi pazarlar ola..

teletabi dedi ki...

Benim de sıkıştırırdı fena halde efenim..