8 Aralık 2008 Pazartesi

Gri

Kadın sordu şehirlerarası otobüs terminalinde beklemekten sıkıldığında “Daha gecikecek mi bu otobüs?” Biletçi kız bir şeyler söyledi. Kadın yüzünü buruştura buruştura peronlara doğru ilerledi. Mavi çizgili beyaz gömleği ve ona son derece uygun gibi görünen ceketi ve eteği ile dışarıya çıktı. O kadar sıkılıyordu ki sinirinden yerinde duramıyordu. ”Şu otobüs gelse de bir an önce bu kıyafetle bile bana dik dik bakan dar görüşlü ve hiçbir imkanı ile çekiciliği olmayan bu berbat şehirden gitsem” diye geçiriyordu içinden.
Otobüsünün kalkacagı on dokuz numaralı perona doğru hızlı ve sabırsız adımlarla ilerledi. On dokuzuncu peronda ayakta dikilmekte olan ve orta yaşı çoktan geçtikleri hallerinden belli olan bir kadın ve bir erkeğin (muhtemelen evli idiler) yanına geldi. Kadın oraya gelince yaşlı çift gözlerine meraklı bir hal vererek O’na doğru baktılar. Kadın yanlarında durup çantasından allığını çıkarırken yaşlı çiftin gözlerine bile bakmayarak “Trafiğe takılmış yirmi dakika kadar sonra gelecekmiş” dedi,sinirli bir şekilde. Yaşlı kadın ve erkek ondan ufak bir mimik bile görememelerine rağmen gözlerini kadından başka bir yöne çevirmiyorlardı. Aynasına bakarak yüzünün hatlarını ve patlamakta olan bir yanardağın insanlar tarafından ne kadar acımasız ve sinirli olarak nitelendirildiği gibi sinirlenecegi kırışıklıklarını örtmeye çalışıyordu. “Off, niye sürekli bana bakıyor bunlar!” diye geçirdi içinden yaşlı çifti ima ederek. Bir an önce özgürlüğüne ve gideceği şehirdeki kendince harika olan hayatına kesin dönüş yapmak istiyordu.
On dokuz numaralı peronda bekleyen insan sayısı gitgide kalabalık sıfatına uygun bir görünüme kavuşmaya başladı. Kadın hala yaşlı çiftin yanında sinirli ve sabırsız hareketleriyle bekliyordu. Dayanamayarak çantasından sigarasını ve çakmağını çıkardı. Aceleci tavırlarla sigarasını yakmak üzere iken yaşlı kadının gözüne takıldı gözleri. Yaşlı kadın O’na yalvarırcasına bakıyordu.Sinirleri bozuldu,sigarasını yakmadan pakete geri koydu ve çakmak ile beraber paketi yeniden çantasına attı. “Off, sigara bile içemiyorum!” diye yakındı içinden. Savaşta bitirici hamleyi yapmayı sürekli erteleyen bir general gibi hissetti kendini. Bir anda emir verecekti kendine ve bu yaşlı çifte yıllarca içinden biriktirdiği bu şehrin köhneliğini ve bu şehirle ilgili her türlü hoşnutsuz ifadeyi patlayacaktı…
On dokuz numaralı perona otobüs yanaşırken kadının gözünden mutluluk akıyordu. Koşarak valizlerini vermeye gitti. Valizlerini verirken hemen ardında o yaşlı çift duruyordu. Kadın o mutluluk hissiyle onlara bir şeyler söyledi ve ardından belki onlardan kurtulacağı için belki de –çok az bir ihtimal de olsa- onlardan hoşlandığı için bu çifte sarıldı ve ellerini öptü. Ve koşarak otobüsün içine girdi. Koridor tarafına oturmak istemişti özellikle,bu şehri ve bu şehrin bıkkınlık veren insanlarını görmemek için. Bir kaç dakika içinde otobüs hareketine başladı,yavaşça perondan geriye çıkarak. Kadın ellerini yüzüne götürüp Tanrı’ya dua edercesine “Kurtuldum!” dedi. Dışarıdaki yaşlı çift O’na el sallayarak cam kenarlarını iyice süzerek fısıldadı; “Hoşça kal…”….”Kızım…”

2004...

Hiç yorum yok: