16 Aralık 2008 Salı

Perfectly Exact #9 & #10 (Kısım 2)

Sanaa’da 6 marketi vardı H’nin. Bunlardan, şuan içinde bulundukları Yemen ve Sana merkezinin de bulunduğu birinci seviye marketti, üç tanesi orta büyüklükteki ikinci seviye ve kalan ikisi de orta-küçük sınıfındaki üçüncü seviye marketlerdi. Araba’nın hazır olması haberi almalarıyla dışarıya çıkarken A ve C, çalışanlar onları dikkatlice izliyordu. Her birinin aklından efsanevi A ve C’nin bu iki kişi olup olmadıkları geçiyordu. Daha doğrusu A ve C’yi görmeleri büyük heyecan yaratmıştı. Kasiyerler, işlemlerini neredeyse kaplumbağa hızında yapıp dışarı çıkarken onları izliyor, iç çalışanlar da yanlarından geçerlerken iş yapar gibi görünüp, biraz uzaklaştıklarında, ellerindeki her neyse bırakarak bakışlarını Sana ve Yemen müdürüyle birlikte marketin dışına çıkmakta olan bu ikiliye çeviriyorlardı.

Yemen için sıcak olmasa da dünyanın bir çok ülkesindeki yaşayanlar için oldukça sıcak sayılabilecek bir hava vardı dışarıda. A ve C pek de dikkat çekmeden arabaya binmek üzerelerdi. Heyecanı her halinden belli olan müdür ise, bu ikiliyi yeterince memnun edemediğini düşünüyordu hala.
“Başka bir isteğiniz var mı efendim?”
“Teşekkürler. Şimdilik bu kadar, çalışmaya devam”
Pekala bu pek motive edici sayılmazdı normalde fakat bunu söyleyen kişinin A olması bir çok şeyi değiştirirdi. İşin ilginci başka biri olsa yalan olduğu her halinden belli olan bu replikler (ne yaptıklarıyla ilgilenmemişti bile!) A söylediğinde son derece motive edici oluyordu. Sürücü koltuğuna binmek üzereyken C’nin gözüne ilerideki sokağa giden ve az önce içeride bulunan bir müşteri takıldı. Pek bir şey almamıştı, fakat yürürken zaman zaman onlara bakıyordu. Pek değil, topu topu iki defa bakmıştı fakat C iki bakışı da yakalamıştı. İkinci bakıştan sonra adamın hızlandığını fark etmesi C’nin şüphelenmesi için yeterli sebepti. Arabaya, şimdiye kadar binmesi gerekirken, dışarıdaki o müşteriyi izleyen C, A’nın dikkatini de çekmişti. Yan koltuğa çoktan oturmuş olan A’ya doğru kapıdan başını eğdi.
“Sanırım, geldiğimizi fark ettiler.”
“Ne oldu?”
“Şu müşteri, biz ilk geldiğimizde marketteydi ve bizden sonra ayrıldı. Görünüşe göre, bir temizlik bezi dışında pek alışveriş yapmamış.”
“Benim de gözüme çarpmıştı”
“Gidelim”
C hızlıca araya bindi ve çalıştırdı. Sanaa müdürü, bu konuşmaya şahit olduğuna şaşırmıştı. Kendisi çoğu zaman çalışanlara dahi dikkat etmezdi. Sanırım pek çok yerde anlatılan ün buradan kaynaklanıyor diye düşündü. Hızlıca patinaj çekip hareket geçen arabanın içinden A, müdüre doğru başını damdan uzatarak “tekrar geldiğimde bu kez kontrole geleceğim” diyerek uyarısını yapmak istedi.

Öndeki arabayı takip etmeye başlamışlardı.
“Sence takip etmeli miyiz?” dedi A.
“Bizi fark etmiştir. Muhtemelen Alfaha’ya gitmeyecek.”
“Bizi ne kadar oyalarsa oyalasın sonunda bir yere gitmesi gerekecek. Yakalamamamız imkansız.”
“Evet ama bize bilgi verecektir diye düşünürsek J’yi kaçıracağız”
“Haberi olduysa J, çoktan bulunduğu yerden çıkmıştır.”
“Bizimle karşılaşma ihtimali yüksek. Oradan çıkmayı göze alamaz”

Bu küçük fikir alışverişine A’nın telefonu çalarak ara verdi.
“Nereye gidiyorsunuz” B’nin telefondaki sesi heyecanlıydı.
“Alfaha’ya” dedi C. A biraz hayalkırıklığına uğramış gibi görünse de J’nin oradan çıkamamış olduğu düşüncesi ağır basmaya başlamıştı.
“Pekala, ilerideki sokaktan sola dönün. Doğu’ya gitmeniz gerekiyor”

İlerideki sapağı gören A, biraz kararsızdı. Normalde çok fazla kararsız kalmazdı ama öndeki arabayı da izlemek gerektiğine inanıyordu. Bu endişesini zaman zaman gözünü yoldan ayırıp, aynaya ve A’ya bakan C fark etmişti.
“Merak etme o araba da buradan çıkamayacak”
Rahatlatmaya çalışıyordu. A yine de işini garantiye almak için telefona doğru hamle yaptı
“B, bir araç daha var. Renault broadway eski model. Yerel polis ile irtibata geçip onu yakalayıp oyalattırabilir misin. Kafandan bir suç uydur ve yakalansın. Salıverilince biz geri dönüp onu ele geçiririz.”
“Anlaşıldı”
Plakasını söyledikten sonra, koltuğuna doğru yaslanan A, sadece başını oynatarak C’ye baktı. Bu bakışı fark eden C, ufak bir göz kırpma ile karşılığını verdi.

Kısa bir yolculuğun ardından Alfaha bölgesine giriş yapan ikili, arabalarını parkedip durdurdular. Muhtemelen hangi marka arabayla geldikleri artık bilindiğinden dışarıya çıktılar. Hızlıca sokağa doğru harekte geçtiler. İkisinin de bir eli, bellerindeki silaha oldukça yakın duruyordu. Artık yapmaları gereken sokağı ve yerleşim yerlerine hızlıca gözleriyle taramaktı. İkisi de gözlem konusunda oldukça başarılı olduklarından, aradıklarını bulabileceklerine inanıyorlardı. Bir süre sokaklarda dolaşmalarının ardından, üç katlı bir binanın ikinci katındaki pencereyi fark etmeleri de uzun sürmedi. Öncelikle, güvenli bir yere geçmeleri gerektiğini ikisi de biliyordu. Kendilerini bekliyorsa J mutlaka yukarıya çıkış için bir önlem almış olmalıydı. Hatta binanın bulunduğunu da an itibarı ile öğrenmiş olabilirdi çoktan. Tam da bu esnada az ilerilerinde bir telsiz gördüler. C telsize doğru hareketlenirken A da onu koruyordu. Etraf oldukça sakin görünmesine rağmen bir çatışma ihtimali her an ortadaydı. Telsizi elinde alan C, düğmeye basarak konuştu.
“Hello”
Cevap geleceğini biliyorlardı ikisi de. Hiçbir telsiz tesadüfen Sanaa’nın arka sokaklarına düşmezdi.
“Merhaba C.” İkisi de karşıdaki kişinin C’nin adını bildiklerine şaşırmıştı fakat telsizdeki sesin J’nin sesi olduğu da su götürmez bir gerçekti. “Madem ki buradan çıkamayacağım, o halde konuşalım, diğer türlü siz de çıkamayacaksınız çünkü. Yirmi dakika sonra otoparkta. Gelmenizi isterim.” J’nin sesi kendinden emin geliyordu..

Hiç yorum yok: