9 Aralık 2008 Salı

Perfectly Exact #7

G’de soğuk bir akşamüzeri idi. A, tamamen kendine ayrılmış olan üç katlı ve geniş bahçeli evde, camı tüm duvarı kaplayan oturduğu odadan okyanusa göz gezdiriyodu. Az önce C’nin getirdiği colombian supremo’dan da bu manzarayı tamamlarcasına gelen kokuları taşıyan dumanı içine çekiyordu. Daha önce Güney Amerika’da çokça bulunmuştu, şimdi içtiği bu kahvenin her yudumunda oranın sıcaklığını duyuyordu. Hem mecazi hem de gerçek anlamda sıcaklığını..

Okyanus kenarındaki bu eve gelişi sağlayan tek şeritli asfalt yola ve kenarında sıra sıra dizilmiş ince ağaçlara bakarken içinden geçenler, zaman zaman aklına takılan fakat aklına takıldığı bu vakitlerde kendince bahaneler bulup savuşturmayı başardığını düşündüğü konulardı. “Nereye kadar gidecek?” diye geçirdi içinden. Aslında bu düşündüğünü C duysa oldukça klişe ve sıradan bulurdu. Hoş kendisi de öyle bulurdu. Pek sıradan bir hayatı olmadığı için sıradan sorgulamalarda bulunmanın kendisi için uygun seçeneklerden biri olmadığını düşünürdü. Belki de düşünmezdi. Öz benliği, böyle düşünmesi gerektiği yönünde kendini zorluyordu. Yoksa zaten düşünmez olsaydı şimdi kafasında uçuşan bu düşünce neyin nesiydi ki? Böyle hayata ve kendine dair, başkalarına sıradan gelebilecek sorgulamaları kendi kendine yaptığı vakitlerin film karelerini andıracağını düşünürdü hep. Eternal Sunshine of The Spotless Mind gibi saygı uyandırmış ve her izleyende o tadı yakalamayı başarmış özel bir film olmalıydı film de. Sıradan bir B movie’ye kesinlikle tav değildi.

G’nin ufak havaalanından dışarıda bekleyen C’nin arabasına binen B, önce klasik bir hal hatır sordu. Uzun fakat oldukça pahalı dedektifleri andıran lacivert paltosunun altında Pierre Cardin imzalı takım elbisesi onu fazlasıyla şık göstermeye yetiyordu. “Beş dakika mı sürecek” diye sarkastik gülümsemeyle sordu. C, yüzünü benzer biçimde güldürerek “daha kısa olduğunu sanıyorum” dedi. Elbette ki bu kısa sohbetin esprisi G’nin, kendilerinin yaşamaya alışık olduğu büyük şehirlerden epey farklı olması idi. Dünyanın en küçük ülkelerinden biri olan G, sadece bir şehre sahipti. O da başkenti G. Madeira ile Azores un diğer köşelerini oluşturacağı dik üçgenin üçüncü köşesini ve doksan derecesini oluşturan yerdeydi. Bu ülkenin ilginç özelliklerinden biri üzerinde yaşayanların hiçbirinin sadece G vatandaşı olmamasıydı. Devlet memurları dahil tüm vatandaşlarının çifte pasaportları vardı. Örneğin A,C ve B, G vatandaşlıklarının yanı sıra aynı zamanda Türk vatandaşıydılar. Bunun yanı sıra herhangi bir G vatandaşı dünyadaki ülkelerin büyük çoğunluğuna vizesiz girebiliyorlardı. Elbette bu özellik karşılıklıydı. G vatandaşlarının girebildiği ülkelerde yaşayanlar da G’ye vizesiz girebilirlerdi fakat onların bu durumdan pek haberi yoktu. Zaten şu anki nüfusu 5.805 olan bir ülkenin dünyada pek bilinirliği de olmazdı. Bu nüfusun 1.674 kişilik kısmını da devlet memurları oluştururken..

Klişe sorgulamalarını, saygın bir film karesine yakıştırarak gerçekleştireceğini düşündükten fakat yine “kendi kendine” gerçekleştirdikten sonra biraz hareketin iyi geleceğini düşünen A, bazılarını çok iyi bildiği farklı dövüş teknikleri üzerinde pratik yapmaya karar verdi. Merdivenlerin ulaştığı üçüncü kattaki son basamağın hizasındaki iki duvara, girişe kadar boşluktan oluşan merdiven aralığını ortalayacak şekilde elastik iplerini bağladı. İki ipin diğer uçlarını da beline sardığı özel kemerin tutamaçlarına takarak merdivenlerin yanındaki trabzanın üzerinden yere doğru salındı. İlk metredeki ivmelenmenin aksine iplerdeki elastikiyet onun atlayışı birinci kata doğru geldiğinde eksi ivmelenerek durdu ve yukarıya doğru harekete geçirdi bu kez de. Mevcut hareketlerin içinde, havada takla atıp tekmeler savururken bu tekmelerin ying xiong filmindeki gibi sanat içerip içermediğini merak ediyordu.

256 saniyelik yolculuğun ve 42 saniyelik yürüyüşün ardından A’nın tripleks evinden içeriye giren B ve C, zamanın yavaş akmasıyla kazanılabilecek görüntünün yansıdığı fakat bu vizyonu oluşturan şeyin A’nın vücuduna bağladığı elastik iplerden oluştuğunun da belli olduğu manzarayla karşılaştılar. Kesinlikle bu yavaş serbest düşme esnasında çeşitli dövüş hamlelerinin yapılması izlemeye değer bir manzara idi. Üstelik bu hareketleri yapmakta olan kişi, bu yetenekte dünyada sayılabilecek ilk onun içinde kendine yer bulması kuvvetle muhtemel olan A ise. Bir süre manzaranın tadını çıkaran B ve C, seyretmek için olağan sürenin geçtiğini düşünerek A’ya oraya geldiklerini belli edecek olan küçük öksürükler çıkardılar. Sesleri duymasıyla birlikte beklediği misafirlerin geldiğinin farkına varan A gözlerini açarak üçüncü katta, tam da başladığı yerde durdu. Bir ile iki saniye arası zaman zarfı beklemesinin akabinde kendini ilk hareketinde olduğu gibi yere doğru bıraktı. Fakat bu kez ilk kata gelip, esnemenin etkisiyle yavaşlamasıyla birlikte beline sarılı tutamaçları, elastik ipten kurtardı ve müthiş bir denge ile tam da B ve C nin dört adım önüne düştü. 23 nisan şiiri okuyan çocuğun, şiirini bitirmesiyle birlikte vereceği selamı vererek gülümsedi. “Lara Croft’tan daha iyi olduğumu söyle” dedi C’ye bakarak. Kaşlarını şaşırmışçasına yukarıya kaldırarak gülümseyen C “ikinizi dövüşürken görmek isterdim” dedi. Bu manzaranın baştan çıkarıcılığını düşünen A “ben de” diye iç geçirdi. B’yi selamlayarak “Hoş geldin B” şeklinde olağan karşılamasını yaptı. “hoş buldum efendim” diyerek çantasından çıkardığı dosyayı A’ ya uzatarak “son raporlar” diye hesap verdi.
Dosyayı biraz karıştırdıktan sonra;
“Yeni gelişme var mı?” hesap sordu A.
“Yeni planlarımız çerçevesinde, fikir adamımızı işe aldık. F’te işe başladı.”
“Neler yapabileceğini çok merak ediyorum” diye heyecanlandı A.
“Ben de efendim.” B’nin sesi biraz kaygılıydı.
“Bu mu?” Dosyadan, B’nin istihbarat ekibinin oluşturduğu özgeçmişin sol üst köşesinde duran fotoğrafa baktı A.
“Yakışıklıymış” dedi C sırf söze karışmak için.
“Evet efendim. İsmi A1. Planlandığı gibi üstü kapalı birkaç görev ile yine test edeceğiz. Henüz kurumlarımız hakkında bilgi sahibi olmayacak. Eğer düşündüğümüz gibi başarılı olabileceğini görürsek gerçek arenaya sokacağız.”
“Güzel” Dosyayı daha sonra yeniden almak için B’ye geri veren A heyecanlıydı. Yukarıya doğru kahve içmek üzere çıkmaya başladı. B ve C de peşinden geliyordu…

Hiç yorum yok: