31 Aralık 2008 Çarşamba

2008 2009 Falan Bir şeyler

2008'in bu son gününde her yılın son gününde olduğu gibi ne yapılacağı, ultra ekzantrik(en ekzantriği taksim de bir barda eller havaya yapmak olan) planlar konuşuluyor arkadaş çevresinde. Bir eğlence gecesine ben de davet edildim. yılın son gününden bir gün önce gelen bu davet, mandalinalarımı alıp evde dansöz ve okan bayülgen izleme planlarımı tehlikeye soktu.

İlk planlarım bu şekildeydi. Biraz mandalina, az buz alkol alıp sıcak evimde oturup Okan Bayülgen'in seksenler, doksanlar ve iki binler programını izlemek. Belki daha sonra "ulan herkes eğleniyor ben neden burada oturuyorum" da diyerek yeni yılın ilk saatinde, son derece depresif olup umutsuzluğunu bir erkeğin kollarında unutmak isteyecek olan güzel hanımefendilerin takıldığı bir yer bulup geceyi o naif hanımefendinin evinde geçirmek. Hiç de "vay pislik", "adi erkekler hepiniz dombilisiniz taocusunuz" demeyin kardeşim. bu bir "win win" durumu.

Neyse arkadaşlarımı kibarca reddedip orjinal planıma sadık kalmayı deneyeceğim. İşi bıraktıktan sonra, tamamen bir yere bağlı olmadan yalnız çalışıyor olmanın en güzel özelliği "yeni yıl çekilişi" gibi bir ileri zeka ürünü aktivitenin olmaması. Kime ne hediye alayım diye düşünmeden daha da kötüsü, sadece ama sadece zorunlu olduğum için hediye almak halindne uzaktayım bu yılbaşında. Bunu, 2008 de katettiğim önemli bir mesafe olarak görüyorum.

2008 in ilk yılları, neptün burcuma dik geldiğinden(daha bilimsel olsun diye şeyettim) zorlu geçti. Neyse ki Uranüs ile yaptığım açı bu zorluğun yıkıcı olmamasını ve yönetici gezegenim satürnün dayattığı sabır ve katlanabilme yeteneği sayesinde hasar almadan çıktım. Yalan...Fena halde yıpranmıştım yılın ikinci yarısında tlevizyonda işe başlarken aslında..

Artık sadece, sıradan şeyler istiyorum hayatımda. Ne "ben farklı olacagım" diye kasan arkadaşlar, ne Nuri Bilge Ceylan filmi seyretmek zorunda kalmak istemiyorum. Artık benim için, bir insanın kendisini diğerlerinden farklı görmesi soğukluk sebebi. Belki eşitlikçi bir hümanist anlayışın getirisi bilmiyorum fakat, hissedilen bir hissi ya da çekilen bir acıyı, "siz zaten anlamazsınız," diye ötekileştiren, ya da yaşadığı bir aşkın herkesin yaşayabildiği aşklardan farklı olduğunu düşünüp "ama bizim yaşadıklarımız çok farklıydııı" diyenleri etrafımda barındırmak istemiyorum.

2008'in en güzel şeylerinden biri "Avatar The Last Airbender"'dı benim için. Çok geç keşfettiğim için fena halde üzüldüm. Hayatımda gördüğüm en iyi diz ifinalinin bulunduğu, hayranlığımı hiç bir zaman gizlemediğim Toph Bei Fong karakterini barındıran bu güzel yapım, 2008'in ikinci yarısına damgasını vurdu benim açımdan. Elbette ki devam eden ve son derece hayatın içinden olduğunu düşündüğüm "how i met your mother", ikinci sezonun ilk bölümleriyle biraz teklese de son üç bölümde toparlamış görünen "the big bang theory", dördüncü sezonuyla üçüncü sezondaki hayal kırıklığını ortadan kaldıran "prison break", yılın ilk dönemine yine her yıl, ortaya çıktığı gibi ağırlığını koyan "Lost", bir tv dizisinde sanat nasıl yapılır sorusunun cevabı niteliğindeki "Mad Men" dikkatimi çekmiş diziler oldular. O değil de "Previously on Lost" repliğini duymayı ve zaman zaman da kendi kendime yolda yürürken bunu söylemeyi özledim. Yolu açmak gerek çünkü "Kral tahtına geri dönüyor..."

Oyh neyse sıkıldım yazmaktan. Gece yarısına doğru, daha depresif olmaya başladığımda devam edebilirim belki. Şimdilik herkese mutlu yıllar diliyorum.

Hiç yorum yok: